Faşizm sözcüğünün kökeni, çevresi bir çubukla çevrili baltanın adı olan “fasces” teriminden gelir. Avrupa’da kendini faşist olarak nitelendiren Benito Mussolini 1922’de İtalya’da, Adolf Hitler 1933’te Almanya’da iktidar olunca, faşist rejimler Avrupa tarihine damga vurmuştur.
Hitler’in iktidara gelmesinin nedenleri arasında, Alman toplumunda demokratik kültürün yaygın olmaması, Almanya’nın Birinci Dünya Savaşı’ndan ağır bir yenilgiyle çıkması ve toplumda bunun yarattığı eziklik duygusu, sol hareketlerden duyulan endişe ve sermaye sınıfının kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmesi sayılabilir.
KİTLELERİ FANATİKLEŞTİRMEK
Faşist rejimler; eşitlik, özgürlük, akılcılık, ilerleme kavramlarını, iktidarlarını sürdürmekte engel görürler. Kendi rejimlerinin sürmesi için baskıyı, şiddeti, zorbalığı kullanırlar. Bireysel hak ve özgürlükleri şiddetle bastırırlar. Faşizmin insana bakış açısı biyolojiktir. Bu bakımdan akıldan çok duygulara, insanların en ilkel içgüdülerine seslenirler. Faşist liderlerin bir özelliği de çok yetenekli birer demagog olmalarıdır. İnsanı biyolojik varlık olarak ele aldıklarından, insanlar arasındaki eşitsizlikleri doğal karşılarlar. Bu bakımdan cinsiyet eşitliğine karşıdırlar. Toplumu; ırk ve mezhep temelinde de ayrıştırarak egemenliklerini sürdürmek isterler. Bu kavrayış; insanı, başlı başına bir varlık olarak değil, toplumsal yapının işleyişini sağlayan mekanik bir dişli olarak ele alır. Faşizm, bireyselliği yadsır. Irkçılık ve şovenizm, rejimin devamı için şarttır. Faşist rejimler, özgür düşünceyi her zaman boğmak isterler. Onlara göre duygular kitleleri galeyana getirmeli, coşku yaratmalı, mümkün olduğunca düşünmemelerini sağlamalı ve fanatikleştirmelidir.
AKLA VE İNSANA DÜŞMANLIK
Nazilerin Propaganda Bakanı Goebbels, 1930’ların Almanyası için şöyle der: “Kitleler aklını yitirmiş bir sarhoşluk içinde. Bu böyle devam etmeli.” Goebbels’e göre “Entelektüelizm her türlü propagandanın düşmanıdır.” Goebbels, faşizmin aydına bakış açısını özlü biçimde ifade etmiştir. Oysa aydın; aklını yaşadığı çağın ötesine taşıyan, eleştirel, özgür düşünen, edimleriyle bunu doğrulayan temel bir toplumsal katmandır. Bu bakımdan faşist rejimler, akla düşman oldukları gibi, duygularına yenilmeyip aklını kullanan insanlara, yani aydınlara da düşmandırlar.
CEHALETİ KUTSAMAK
Faşistlere göre aydınlar; topluma, toplumun örf ve adetlerine yabancıdır, kullandıkları dil yapaydır. Faşistler, kitlelerin kültürel ve siyasal bilincinin yükselmesini, kendi zorba rejimlerinin sürekliliği için tehlike görürler. Faşizmin kullandığı dil; kaba, hoyratça, basit, somut, şiddeti ve nefreti körükleyen bir dildir. Derinliği yoktur. Güç ve iktidar hırsıyla dolu, saldırgan, hakaretamiz bir dildir.
Mussolini, “İtalya’yı yönetmek istiyoruz. İtalya’nın sorunlarını çözmek için erkek adamlara ve irade gücüne ihtiyaç var” derken düşüncenin yerini kaba gücün alacağını belirtmiştir.
Faşizm; şiddetin kol gezdiği, güçlünün zayıfı ezdiği, adaletin gerçekleşmediği, eşitsizliğin doğal karşılandığı, bireyselliğin değil kitleselliğin, ilkelliğin, cehaletin kutsandığı rejimdir. O nedenle eleştiren, sorgulayan, araştıran zeki beyinleri asla istemez. Faşizmin en temel özelliği, aydınlardan duyduğu korkudan kaynaklanan kin ve öfkedir.
DOÇ. DR. AYŞE ATALAY
“Faşizme Karşı Direnen Kadınlar” başlıklı yazımızı da okumak isterseniz…
Yayınladığımız son içeriklere göz gezdirmek isterseniz…
- Sağlık Sistemi Nasıl Çökertildi
- Bir ABD vekili olarak israil
- Fethullah Gülen ve “Güldürenler”
- Üniversitelere Eleştirel Bir Bakış
- Türkiye İmam Hatip Cumhuriyeti (TİHC)
Dünyalılar