Gerçekten de fizik gücü erkeğe egemenlik tanır mı? Kadının kalçasının erkeğe göre daha geniş, erkeğin omuzlarının kadına göre daha geniş olması; kemiklerin ise inceliği ve kalınlığı fiziksel güç kullanımında birinci dereceden öneme mi sahiptir? Beyin bu gücün neresindedir?
İnsan uzuvlarının hareketi şüphesiz beyin ile ilgilidir ve zeka cinsiyete göre belirlenmediği açıktır. Fiziksel farklılıklar ise şüphesiz evrim ile ilgili bir durumdur.
Anaerkil dönemde fiziksel güç yine erkekteydi fakat yönetilen erkekti. Bir benzetme kullanmak gerekiyorsa kraliçe arı kadın, işçi arılar erkeklerdi.
Gün geldi, devran döndü; tarımdaki gelişmeler ve hayvanların evcilleştirilmesi sonucunda fiziksel güce ihtiyaç arttı, iş bölümü değişti ve erkek egemenleşti. Avlanarak fiziksel gücünü arttırmış erkek, tarımda ve hayvanların yönetiminde de kendini geliştirerek gösterdi. Kadın daha fazla eve bağımlı kaldı.
21. yüzyıla geldik, günü çoktan gelse de devran bir türlü dönemedi. Teknoloji gelişti, makineler icat edildi, fiziksel güç önemini yitirdi, akıl çağı başladı. Fakat erkek aklını geliştirmedi, geliştirmek de istemedi, kadın da erkeğe sadık kaldı. Çünkü ataerkillik bir sistem olarak yasalar ve hukuk aracılığıyla devletleşti.
Devletin ilk ortaya çıkışı da ataerkil döneme denk geliyor. Tek tanrılı dinlerin hepsi kadının erkeğe bağımlı kılmasını, erkeğin üstün olduğunu kutsal saydı. Dil ve kültür erilleşti. Devlet ve din tarafından koltuğu sağlamlaşan erkek gün geçtikçe canavarlaştı. Erkek şiddetinden ölen kadın sayısı savaşlarda ölen insan sayısına yaklaştı. Bu şiddete karşı kadının karşılık vermesi, örgütlenmesi ya gelenek-göreneklere ya da devlet engeline takıldı.
Anlaşılan o ki, erkeğin egemenliği fiziksel güce dayanmıyor, yani sorun bir güç üstünlüğü meselesi değil. Çünkü yaşamın içinden verilecek küçük örnekler bile konuyu anlaşılır kılacaktır. Kadın artık bir çok bölgede ekonomik zorluklardan dolayı yalnızca eve bağımlı değil. Tarlalarda, atölye ve fabrikalarda çoğu işlerde erkeğin yaptığı işi yapıyor. Daha uç bir nokta olarak Karadeniz bölgesinin bazı köylerinde kadının tarlada elde çapa çalıştığı, erkeğin ise kahvede okey oynadığı örneği. Aynı zamanda fiziksel güç, eğitilip geliştirilen birşeydir ki, kadın güreşçiler, halterciler bunlara en bariz örneklerdir. Tüm bu örneklere rağmen “Fiziksel güç erkeği yine de egemen yapar” diyen varsa da, bu kişi gücün akıldan üstün olduğunu varsaymakta, egemenliği yitecek korkusuyla akıl dışı varsayımlara sarılmaktadır.
Fakat algı yönetimi sayesinde kadın ile erkek arasında iş bölümünde “kadın işi” ve “erkek işi” hala geçerliliğini korumaktadır. Bir poşet taşımada dahi erkeğin nezaketlik maskesi altında “Sen kadınsın, ben taşırım” deyip poşedi elinden kapması, kadının ise ” Bir yükten kurtuldum” diyerek hoşnut olması, esasında erkeğin güç gösterisi sayesinde o ilişkiye güç olarak egemenliğini ilan etmesi anlamına gelmektedir.
Kadın sorunu, daha doğru bir ifadeyle erkek egemenliğinin karşı cinse ve dünyaya verdiği zararlar sorunu bir sistem sorunudur.
Erkeğin temel üstünlüğü ekonomiyi elinde tutması, aile içinde burjuva rolü oynamasından ileri gelmektedir. Erkek bu ekonomik gücü yavaş yavaş yitirmektedir. Ama elinde hala kozları vardır ve bunları canhıraş oynamaktadır.
Kadın sorunu dünya üzerinde elzem bir sorundur. Dişi cinsiyetine en fazla zararı veren heralde canlılar arasında insan cinsidir. Her sene yüzlerce kadın, erkek şiddetinden öldürülüyor. Sorun yalnızca şiddet de değil. Yaşamın her alanındaki erkek egemenliği bir adaletsizlik olarak sürmekte, sonuçları yakıcı olmakta, kadın erkek ilişkilerinde efendi köle ilişkisini hakim kılmaktadır.
Ezilen cinsiyet olan kadın, gücün karşısına aklı çıkarmak zorundadır. Aklı muzaffer kılmalıdır. Dünya üzerinde hiçbir zaman ezenler ezilenlere adalet, özgürlük vermemiştir. Ezenler hastalıklı rahat sularında, suları kurutuluncaya dek yüzmeye devam edeceklerdir.
Baran Sarkisyan
Dünyalılar