Arka Bahçemiz

Gerçek aşkı bulmanın matematiği

Aşkın matematiği var mıdır? İki ayrı bilim insanı yalnızlığının sebebinin ve uygun adayı bulmanın bilimsel yollarının arayışında…

Hayatta herkesin bir ruh ikizi var mıdır? Herkes en azından bir kez âşık olabilir mi? Hepimizin karşısına “İşte bu doğru insan” dediği biri çıkar mı? ‘Ruh ikizim’ dediğimiz kişi âşık olduğumuz kişi mi, delicesine âşık olduğumuz kişi, doğru insan mı? Bilmiyorum! Bildiğim tek şey, “İşte budur” diyeceğimiz insanı bulmak için yapmayacağımız çok az şey var.

Özellikle metropollerde yaşayan, iş hayatının içinde kaybolup kendine bile ayıracak vakti olmayan ve milyonlarca kişinin içinde yalnız olanlarımız… Milyonlarca kişi arasında yalnız olma olasılığı nedir ki?” diye düşünüyor insan, havuz geniş ve seçim senin… Ama işin aslı öyle değil…

Aşkın matematiği var mı?

Bu işlerden artık yorulmuş, isyan noktasına gelmiş İngiliz bir matematikçi mevzuya bir de bilimsel açıdan bakmaya karar vermiş. Demiştim ya hani milyonlarca insan arasında yalnız kalmanın olasılığı ne olabilir ki diye; Peter Backus bu olasılığı gerçekten hesaplamış, üstelik de Drake Denklemini kullanarak! 1960’larda giderek artan uzaylı ve UFO hikâyeleri sonrasında Frank Drake, içinde olduğumuz Samanyolu Galaksisi’nde bizimkine benzer başka akıllı yaşam formlarının bulunma olasılığını hesaplayacak basit bir denklem çıkarıyor. Galaksimizde kaç yıldız var, kaçının etrafında bizim güneşimiz gibi gezegenler olabilir, bu gezegenlerden kaç tanesinde canlı hayat koşulları olabilir vb. gibi bir çok olasılığın birbiriyle çarpıldığı bir denklem. Denklemin matematiksel yapısı bir kenara, biraz düşündüğümüzde aslında tek bir sorunun cevabı aranıyor: “Evrende yalnız mıyız?” İşte Peter Backus mevzuya uyanıp bu soruyu kendisi için soruyor! “İngiltere’de yalnız mıyım, bana uygun kaç kadın var?” şeklinde değiştirerek tabi.

Sadece kendisinin hoşlanabileceği kadınların sayısına bakıldığında durum fena değil gibi; İngiltere’deki 30 milyon kadın arasında 10 bin 500 tane potansiyel aday mevcut. Ancak çekici bulduğu kadınların da onu çekici bulması olasılığını hesaba kattığında durum vahimleşiyor. Koca İngiltere’deki 30 milyon kadın içinde sadece 26 tanesi ile çekimin karşılıklı olduğu bir ilişkisi olabiliyor! Yani olasılık milyonda bir.

Olasılıkların bu kadar düşük olmasının etkisini yaşayan bir başka bilim insanı Chris McKinlay ise işi sadece hesap kitap yapmakta bırakmamış. McKinlay üyesi olduğu bir arkadaşlık sitesinde farklı birçok profil oluşturuyor, her biri farklı tip adamı temsil eden profiller bunlar! Her profil için temsil ettiği karaktere uygun şekilde davranacak bir program yazıp ortama bırakıyor. Bu profillere gelen binlerce mesajı ve mesajı atanların profillerini analiz edip basit bir kümeleme çalışması yaptıktan sonra kendisine uygun yedi tip kadın profili olduğunu görüyor. Bu sefer kolları sıvayıp tamamen bu kümelerdeki kadınların hoşuna gidecek ama kendi bilgilerinden oluşan gerçek profiller yaratıyor. Bir kümedeki kadınlara maceracı yüzünü, diğer kümedeki kadınlara bilimsel yüzünü ön plana çıkartacak şekilde profiller bunlar… Başlıyor her birine kendi adına mesaj göndermeye. Yalnızlığın dibindeyken bir anda her gün onunla tanışmak isteyen onlarca kadından gelen olumlu cevaplarla ne yapacağını şaşırıyor! Ancak iş gerçekten buluşup tanışma aşamasına geldiğinde yüzde 99.99 uyum gösterdiği o kadınlarla ikinci randevu aşamasına bile geçemediğini görüp iyice bunalıma giriyor. Ve başarısız onlarca randevunun ardından imdadına, ilk mesajı kendisinin göndermediği ve uyumluluk yüzdelerinin de o kadar yüksek olmadığı birisinden aldığı mesaj yetişiyor.

Onlarca ve görünüşte daha uygun kadın arasında tek uzun süreli ilişkisini de bu kişiyle yaşıyor.

İki bilim insanının hikâyesi: Bir tanesi neden yalnız olduğunu bilimsel olarak ispatlamaya çalışıp olasılığın milyonda bir olduğunu, diğeri de bundan yılmayıp kendine uygun adayları kümelemenin yolunu buluyor! Temelde ikisi de yalnızlıklarına çareyi en iyi bildikleri yoldan, ellerindeki en kuvvetli silahla bulmaya çalışıyorlar!

Doğru insanı bulmak için yapmayacağımız çok az şey var. Ama bana soracak olursan tüm bu düşük olasılıklar yüzünden umudunu kaybedip her yolu denemeye başlamadan önce tek bir şey yapmalı. Olasılıkları falan boş ver, hem Bukowski’yi hem de Mevlana’yı dinle: Yapmayı gerçekten sevdiğin şeyleri bul ve bunlara kendini ada. Kendini adarken yaydığın ışık kimin dikkatini çekiyorsa o kişi doğru kişidir!

Can Gürses @canitti 

Dünyalılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu