TDK hoşgörüyü şu şekilde tanımlıyor: ” Her şeyi anlayışla karşılayarak olabildiği kadar hoş görme durumu, müsamaha, tolerans.”
Bu bağlamda, bir çok düşünür de toplumu hoşgörü ile iyileştirebileceğimiz savunmaktadır. Bu düşünürler iyi olmanın koşullarından en önemlisinin hoşgörü olduğunu ileri sürmektedirler. Fakat, iyi olmak veya daha iyi bir topluma ulaşmak hoşgörülü olmakla açıklanamaz.
Hoşgörü, içinde yaşadığımız sistemde egemen sınıfın tekelindedir ve hoşgörü alanlarını da egemenler tarafından belirlenmektedir. Ayrıca egemen olanın hoşgörüsü üstten bakan, aşağılayıcı, gözdağı veren bir yapıya sahiptir. Egemen olan, tüm kusurlu davranışlarımıza rağmen bize hoşgörü gösterdiği, saygı duyduğu mesajı verirken bir daha yapacak olursak gereğini yaparım diyerek gözdağı verir. Bunu yaparken de hoşgörü maskesiyle kendisini yüceltmekte bizi ise içten içe aşağılamaktadır. Bu, yetersizlik ve aşağılık hissi içindekilerin, güç ve kontrol manyaklarının benliklerini beslemek için sıkça başvurduğu birşeydir.
Bir kadın olarak kocandan şiddet mi görüyorsun, şiddeti uygulayanı ve şiddeti oluşturan koşulları hoşgör; sabret, anla onu. Sadece gömleği ütülü, eve geldiğinde yemeği hazır olsun, istiyor.
Bir işçi olarak sömürülüyor musun, uzun ve ağır çalışma koşullarını, iş güvenliği yetersizliğini, emeğinin karşılığını vermeyen patronu hoşgör; sesini çıkartma, sabret, anlamaya çalış onu.
Müslümanlık hoşgörü dinidir. Bir alevi olarak eziliyor musun, hoşgör gitsin. Arada bir yakılıp, katledilseniz de hoşgörün. Olur öyle şeyler.
Nerede hoşgörüden bahsediyorsak, orada kesinlikle ezen ve ezilen vardır. Ezilenin, sömürülenin hoşgörüden fayda sağladığını görmek pek mümkün değil. Hoşgörüden fayda sağlayan sadece egemen olanlar; patronlar, erkekler, sünniler…
Türkiye’de de resmi ideoloji türklük, sünni müslümanlık ve ataerkillik üzerine kurulmuştur ve daha çocukluğumuzdan itibaren aile, eğitim sistemi gibi devlet aygıtlarıyla bunlar aşılanır. Hoşgörü de bu şekilde düzen insanının karakteristik bir özelliği olarak empoze edilir. Böylece egemen olanın keyfi bozulmayacak, sistem sorunsuz şekilde işleyecektir.
İnsanın da, toplumun da daha iyi olması içinde bulunduğu koşulları değiştirmesiyle mümkün olabilir, bu koşulları hoşgörerek -görmezden gelerek- değil. Hoşgörülü oldukça daha çok ezilecek, daha çok sömürülecek ve daha çok katledileceğiz.
Hoşgörü mağduru olanların hoşgörünün çözümlemesini doğru şekilde yapmaları ve hoşgörüden çok başkaldırıya ihtiyaçları olduklarının bilincine varmaları gerekmektedir.
Renas Jir
Dünyalılar