İzlanda; 320 bin nüfuslu bu küçük ülke, enerjisinin büyük kısmını volkanik aktivitelerden üretiyor. Jeotermal ve yenilenebilir enerji kaynakları toplam enerji ihtiyacının %85 ini karşılıyor. 2011 de yapılan derecelendirmede dünyanın yaşam kalitesi en yüksek 2. ülkesi seçilmiş.
2013 yılında İzlanda’da bir apartmana giren polise, akıl sağlığı bozuk biri tarafından ateş açılıyor. Çıkan çatışmada polise ateş açan adam ölüyor. Buraya kadar hikâye alışıldık. Hikâyeyi sıra dışı kılan şey şu;
Bu İzlanda’nın bağımsızlığını kazandığı 1944 yılından beri polis tarafından öldürülen ilk kişi. Yapılan soruşturmada polislerin hayati bölgeleri hedef almadıkları, sadece etkisiz hale getirmek için ateş açtıkları, kurbanın seken bir kurşun nedeniyle öldüğü, polis memurlarının bir görev kusuru işlemedikleri ortaya çıkıyor. Yine de olaya karışan polisler “yas terapisi” denen bir psikolojik tedaviye alınıyorlar. Polis teşkilatı, seken kurşunla öldürülen saldırganın ailesinden özür diliyor. Tüm ülke bu olay üzerine mateme bürünüyor. Polisin ateşli silah taşıma yetkisi tartışmaya açılıyor.
İzlanda’da polislerin büyük çoğunluğu zaten hiç bir ateşli silah taşımıyor. Hatta başbakanın dahi silahlı korumaları yok. İzlanda halkı, barışçıl ve demokratik bir toplumda seçimle işbaşına gelen bir başbakanın silahla korunması gerekmediği kanısında. Halk polislerin silah taşımasını rahatsız edici ve tehditkar bulduğundan sadece çok özel görevlerdeki polisler silah taşıyorlar. Ülkede ufak bir “sahil koruma” birimi dışında ordu falan da yok.
İzlanda tarih boyunca birçok ülkenin egemenliğine girmiş olsa da kendi iç işlerini karara bağladığı, dünyanın en eski parlementosuna sahip. 930 yılında kurulan bu parlemento 1799- 1844 yılları arasında kalan 45 sene dışında hep açık ve aktif kalmış.
İzlanda Parlementosu’na ziyaretçi olarak girmek isterseniz sizden tek istenen şey, görüşmeler süresince cep telefonunuzu kapalı tutmanız. İzlanda parlamentosundaki kadın sayısı erkeklerle eşit. Ülkede eşcinsel evlilikler yasal, eşcinseller evlat da edinebiliyorlar. Göçmenler ve köklü birkaç aile dışında soyadı kullanılmıyor. Onun yerine babanızın ya da annenizin ismi devreye giriyor ( falancanın oğlu “son”– kızı “dottir” gibi) Eğer çocuk yapmak istiyor ama evlenmek istemiyorsanız bu da son derece normal karşılanıyor. Çocuklar hiçbir biçimde ayrımcılığa ya da aşağılamaya maruz kalmıyorlar.
Ülke o kadar güvenli ki anneler bahar ve yaz aylarında kafelere giderken güneş ve temiz hava alsın diye bebeklerini dışarıda, bebek arabalarında bırakabiliyor. 2012 yılında İzlanda “global barış endeksi”nde 158 ülke arasında birinci sırada gösterilmiş. Dünyada gelir eşitsizliğinin en az olduğu ülke. Sanatın her hangi bir dalıyla ilgilenmeyen kimse yok gibi. İzlanda, nüfusuna oranla en çok sanatçı çıkartan toplum olarak biliniyor. Ayrıca ateist oranı en yüksek 10 ülkeden biri.
320 bin nüfuslu bu küçük ülke, enerjisinin büyük kısmını volkanik aktivitelerden üretiyor. Jeotermal ve yenilenebilir enerji kaynakları toplam enerji ihtiyacının %85 ini karşılıyor. 2011 de yapılan derecelendirmede dünyanın yaşam kalitesi en yüksek 2. Ülkesi seçilmiş.
Ancak ne yazık ki bu küçük ülkenin “İtibarı yerlerde sürünüyor” Çünkü bizimki gibi bin odalı bir cumhurbaşkanlığı sarayı yok. Yukarıda gördüğünüz bina İzlanda’daki en yüksek makam olan “başbakanlık konutu”… Eh bizim “3+ L salon” evlerden biraz daha hallice, o kadar. Kapısında da şanlı Viking Savaşçıları falan beklemiyor.