İnsan canlı oluşun en olumsuz halidir. Doğadaki ender sapmalardan birisidir. Çünkü onun canlılığı bizzat canlı oluşa en büyük tehdittir.
İnsan doğal olandan daha fazla yapay olana düşkündür. Plastiğin icadıyla kendi özünü bulmuştur. Her şeyin yapayının, taklidinin, eğilip bükülebilen halinin iyi olduğuna inancı plastiğin icadından sonra daha da artmıştır. Plastik onun en büyük icadıdır. Bir tür olarak insanı elektrikten daha fazla dönüştürmüştür.
İnsan seven, kızan, nefret eden, şefkat gösteren ve şefkat gösterirken, severken katledebilen tek yaratıktır. İnsan için insanı, hayvanı ve doğayı katledebilecek kadar riyakârdır. Akşam çocuğunun başını sevgiyle okşayıp, sabah yüz binlerce insanı katledecek emirleri rahatça verebilendir.
Çok sıkışırsa âşık olandır. Aşk kendi aklının ve bedeninin temize çekilmesidir ki çok az insan bunun farkındadır ve bu nedenle aşka inanan çok az kişi kalmıştır.
Güldüğü olmuştur ama hüzün denilen duygu -dünyaya gelmiş olmanın ağırlığını hatırlatırcasına- en hâkim duygu olarak göğsünün orta yerinde durmaktadır. Örneğin kalp krizi bir hüzün atağıdır. Ya beden ya da kalp, ya bu dünyanın ya da bu dünyayı hoyratça yaşayan aklın yükünü artık çekememiştir.
Deliliği “sınırları aşmak” olarak kodlayıp, bizzat onu övdüğünü sanırken onu hapsedebilen “güdük” akıl yalnızca ona aittir.
Her gün kendisi olarak uyanır ki, üzerindeki en dayanılmaz yük bence budur. Kimileri için bu yavaş yavaş ölmenin ve hatta kendini hâlâ yaşıyor sanmanın en güzel göstergesidir.
O hep, cennetten alelacele kovulanların duyduğu yoksunluk ve sahipsizlik hissiyle doludur ve öyle de kalacaktır. Ve bu his bir azizle bir orospu arasındaki tek ve en müthiş benzerliktir.
Aklı, çok nadiren akıllıca işler yapabilen küçük bir özelliğidir. Kendinden başka hiçbir canlıda olmadığını sanacak kadar aptal, bütün diğer akılları küçük görecek kadar kibirlidir.
Tarihi boyunca rahatça öldürmüş, katletmiş, yok etmiştir. İnsanın en çok korktuğu ve kaçtığı tek yaratık, bu nedenle, yine insan olmuştur. Her katliamını kutsallarla süslemiş, kutsallarla üzerini örtmüştür.
Hayvan, onun için ötekidir, ağaç ötekidir, insan olarak yaptığı her yardım kendi ahlaksız vicdanını rahatlatmaktan başka bir işe yaramamıştır. İnsan cesedi yemese de, hayvan cesetlerini süsleyerek ve soslayarak, ağzını şapırdata şapırdata yemeyi öğrenmiştir. Kendi koyduğu bütün sıralamalarda hayvandan yukarıdadır ancak yine kendi koyduğu bütün ahlaki ve etik ölçütlerde (Öldürmeyeceksin (kitleleri katletti), çalmayacaksın (çaldı), Puta tapmayacaksın (paraya taptı) vs…) hayvandan aşağıdadır ve hatta yerlerde sürünmektedir.
Erotizmi ölüme duyduğu korkudan; pornografiyi baş edemediği gündelik kaygılardan yaratmıştır…
Olgunlaşmamış bir hüzün gibi yıkıcıdır. Bazen tutulmamış bir yas gibi ağlamayı bile anlamsız kılıcıdır.
Seni seviyorum diye geceler boyunca tekrarlanan o sözler, insanın kendine yalanıdır. Çünkü insan yaşadığıyla yaşamak istediği arasında duran, bu derin ve büyük boşluktan kaçamayacak kadar kendinden habersiz olandır.
Yaşam insanın bu dünyada kendini ağırlamasıdır. İnsan yalnızca kendinin misafiridir. Ne yapsa kendi kırılacak, ne yapılsa kendini kıracaktır.
O, onulmaz bir yalnızlıktır.
Ali Murat İrat
Dünyalılar (www.dunyalilar.org)