Arka Bahçemiz

İnsanlık Fabrika Ayarlarına Dönmeli

İnsanların, fabrika ayarlarına dönme vakitleri gelmiş gibi. İnsanların gerçek manada insan olabilmeleri, bu kelimenin içini doldurabilmeleri için içsel sorgulamalarını, içe bakışlarını ve vicdan muhakemelerini sık sık yapmaları gerekiyor.İnsanlık Fabrika Ayarlarına Dönmeli

Geçenlerde şahit olduğum bir konuşma; insanlığımızı, bu emperyalist dünyada her gün nasıl kaybediyor oluşumuzun göstergesi olan acı repliklerin, kulağımıza bir tokat gibi çarpmasıydı adeta: Hafta içi sabah saatlerinde bir insan, hayatın yükünü kaldıramamış ve gerçeklerle acı bir şekilde yüzleşmiş. Bu yüzleşme sonucunda, bazı kişilerin son durağı ve bu anlamda gerçeğin köprüsü de olan Boğaziçi Köprüsü’ne çıkmış. İş saatinde, işlerine yetişmeye çalışan ve bu sebeple yolda kalan birçok insanın yorumu ise: “İntihar edecek başka bir yer bulamamış mı? Gitsin, başka yerde intihar etsin.” Bu yorumların ne kadar vicdani ve insani olduğu tartışma götürür. Herkesin işini gücünü bırakıp, bu “can”ın derdine düşmesi gerekirken biz, bir yaşama gözlerimizi kapatıyor; acılarına kulaklarımızı tıkıyor ve neredeyse; “hadi atla da, bizi- insan canından aslında daha önemsiz olan- dertlerimizden alıkoyma!” diyoruz.

Sokaklarda bir sürü kadına tecavüz ediliyor, bir sürü çocuğun evlerde ve yollarda ırzına geçiliyor. İnsanlar, o şiddet gören kadın ben değilsem ve o çocuk benim değilse, bir sıkıntı yok düşüncesinde gibiler. İnsanların, artık bu düşüncede olduklarını düşünmeye başladım çünkü her gün duyduğumuz bu şiddet haberlerine, kimse gerektiği gibi tepki göstermiyor.

İnsanlık Fabrika Ayarlarına Dönmeli

Ruhumuz, şiddeti ve haksızlığı nasıl ve de ne zaman bu kadar kolay kanıksadı? Bu kadar zülüm ve haksızlık karşısında vicdanlarımız nasıl bu kadar suskun ve rahat?

Bu yazdıklarımı okuyan birçok kişi “ama ben öyle değilim” diye düşünecek, kendinden emin bir tavırla. Bu noktada ben de onlara tüm samimiyetimle şunu soracağım:

Şiddete, kadına eziyete, çocuğa zulme ve tacize engel olmak için kendi kendine “vah vah” demenin dışında, küçük de olsa ne yaptın? Çevrende gördüğün ya da bildiğin herhangi bir zulme dur demek için kılını kıpırdattın mı? Çevremde böyle bir durum yok diyorsan, duyduğun böyle bir davaya katılıp, destek oldun mu mesela? Şiddete ve tacize yönelik olarak kurulmuş platformlarda gönüllü olarak hiç çalıştın mı? Hiç zamanım yok diyorsan; bu kuruluşlara, ufak da olsa bir maddi yardımda bulundun mu? Vaktim de yok, pek param da yok diyorsan, bu konuda yazılmış yazıları ya da haberleri, en azından konuya dikkatleri çekmek için paylaştın mı?

Bunların hiçbirini yapmadıysan ve biz, insan olarak bunları yapmayacaksak, o zaman insan kimliğimizin çok da bir anlamı olmasa gerek. Kimileri diyecektir ki, “en azından ben kimseye zarar vermiyorum, bu da bir şeydir…” İnsan ve hayvan gibi canlılara zarar verenler, zaten çoktan insanlık giysisini üzerinden çıkartıp atmışlardır. Bu kişiler, insanlık için örnek teşkil etmez. Yanılgıya düşmemek gerek.

“Herkes, insanlığın kötüye gittiğini kabul eder de kimse, kendisinin kötüye gittiğini kabul etmez.” (Tolstoy)

Hadi! Hemen şimdi, insanlığın fabrika ayarlarına geri dönelim. İnsana yakışan bir yaşamı, insanca yaşayalım.

Figen Karaaslan

Bu yazı: http://indigodergisi.com/2013/12/insanlik-fabrika-ayarlarina-donmeli/ adlı yazıdan özetlenerek eklenmiştir.

Dünyalılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu