Hiçbir ulusu tek bir kategoride değerlendiremeyiz, çünkü uluslar aynı ekonomik yönetimin altında bulunsalar bile farklı sınıflardan ve farklı siyasal, dinsel, mezhepsel, ideolojik düşüncelerden oluşur. Dolayısıyla iyi ve kötü değer yargıları da, kültürleri de, yaşam tarzları da sınıflarına, eğitim seviyelerine, hatta iklim koşullarına ve dini, siyasal görüşlerine göre değişkenlik göstermektedir. Aynı zamanda çeşitli kan gruplarından ve ten renklerinden oluşurlar. Biyolojik olarak ne kendi ulusları içerisinde ne de başka uluslar içerisinde herhangi bir üstünlükleri veya aşağılıkları yoktur.
Yaşadığımız düzende toplum bağrından tecavüzcü de doğurabilir, bir devrimci de doğurabilir, bir hırsız da doğurabilir, bir hümanist de doğurabilir, bir ırkçı da doğurabilir. Toplum bunların tümünü, hatta daha fazlasını içinde barındırabilir. Dolayısıyla tecavüzcülük, hırsızlık gibi kötü olarak tanımladığımız şeyler herhangi bir ulusun tekelinde değildir. Ya da dürüstlük, yardımseverlik gibi iyi kabul ettiğimiz şeyler de herhangi bir ulusun tekelinde değildir.
Ama dünyanın tüm ırkçılarını tek bir kategoride ifade edebiliriz: aptallar grubu. Dünyanın neresinde olursa olsunlar, aynı aşağılık psikolojisini yaşamakta, ne kadar aşağılık olduklarını da başka bir ulusu aşağılayarak gizleyeceklerini zannetmektedirler. Ve hemen hemen hepsi ırkçı söylemlerine ”Ben ırkçı değilim ama…” veya ”Ben faşist değilim ama…” diye başlamaktadırlar. Sadece küçük bir azınlığı ırkçı olduklarını kabul edebilmektedir.
Irkçılığı, salt bir ırka mensup bir kişinin başka bir ırka mensup bir kişiyi aşağılaması olarak açıklayamayız. Bir insanın bir hayvana eziyet etmesi de, bir erkeğin kadını aşağı cins görmesi de farklı türden bir ırkçılıktır.
Durum bu iken ırkçılığın türediği siyasal bataklık neresidir? Genellikle faşist devletlerden türemektedirler ya da faşist devletlerin kalıntısı örgütlerden. Özellikle sömürge ülkelerde ırkçılık revaçta olabilmektedir. Halk, devletin teşvikiyle ”benim ırkım daha üstün, seninki daha aşağı” kavgasını verirken sömürü düzeni sorunsuz bir şekilde sürüp gider. Açlıktan ölecektir ama hala ırkının nasıl üstün olduğuyla övünen kişilikler çokca türer böyle düzenlerde.
Psikolojik ve sosyal boyuttaki bataklığı ise günümüzün kapitalist üretim ilişkilerinde aramakta fayda var. Toplumsal ilişkiler düzeyinde yabancılaşma ve değersizleşme yaşayan kişi rahatlıkla ırkçı fikirlere sarılabilmekte, yaşadığı aşağılık duygusunu bu şekilde aşabileceğini zannetmektedir. Yani söz konusu psikolojik durumu: aşağılık psikolojisinden yükselen üstün olma duygusu. Toplumsal konumunu çözümleyebilecek bilince erişememiştir oysa. Irkçılık da emek, kabiliyet gerektirmediğinden çevresel etkenlerle bu türden geçişler kolay olmaktadır.
Birey olarak toplumda kendini varedemeyen kişi ırk, devlet, ulus, din, cinsiyet, lider gibi kutsallar yaratır kendine. Onlara tüm cehaleti ölçüsünde şovenist duygularla sarılır. Böylelikle toplumda saygın bir yere eriştiğini zanneder. Bu ırkçı şahıs, isterse bir tecavüzcü, işkenceci, sömürgeci, hırsız olsun; yaşamında bugüne dek hiçbir şey yaratamamış olsun; hiçbir çocuğun başını okşamamış, hiç hayatında tek dize şiir okumamış, hiç çiçek sulamamış olsun; yine de mensup olduğu ırkıyla, devletiyle övünmekten ve diğer ulusu aşağılamaktan geri durmaz. Çünkü ırkçılık aptallaştıcıdır. Algısı tekdüzedir; sorgulama, eleştirme, mukayese etme gibi yetenekler edinememiştir.
Düşünen bir hayvan özelliği taşıyan insan maalesef geldiğimiz 21. yüzyılda düşünceleriyle etrafa pislik saçmaya devam etmektedir.
Yaşadığımız düzende bu pislikten korunmak için bile belli bir çaba, emek gerekmektedir. Öncelikle hiçbir ulusun başka bir ulustan, hiçbir ırkın başka bir ırktan, hiçbir türün başka bir türden, hiçbir cinsiyetin başka bir cinsiyetten üstün olmadığını kabul etmemiz gerekmektedir. Bunun için de yaşadığımız düzeni doğru yöntemlerle çözümleyebilmemiz gerekmektedir. Üretici ve yaratıcı olmamız gerekmektedir. Dünya müziklerini dinlememiz, dünya klasiklerini okumamız gerekmektedir. Çünkü dünya müziklerini dinlemek ve dünya klasiklerini okumak aynı zamanda sınırlar üstü bir yolculuk yapmak demektir. Ufkun genişlemesi demektir.
Anlayacağınız üzere ırkçı olmamak için epey çaba gerekirken ırkçı olmak için pek bir çaba söz konusu değildir. Irkçı olmak için kendinizi verili düzene teslim etmeniz yeterlidir. Kurumlar düşüncenizi şekillendirip ana akım medya ile yönlendirileceksinizdir zaten. Çünkü verili düzenin doğası alt-üst ilişkisi olan hiyerarşiye dayanmaktadır ve ırkçılıkla mücadele bu sebeple aynı zamanda yaşadığımız düzenle mücadele etmek demektir.
Baran Sarkisyan
Dünyalılar