Hiçbir ağaç hiç bir zaman bu kadar politik olmamıştı. Yoksa gelip geçerken, hem kentin içinde hem kentin uzağında deyip gölgesinde kuş seslerine kulak verdiğimiz o koca çınarlar bize hayatta dik durmayı öğretmişti de bizler mi farkında değildik. Neyse bir kere olan oldu! Ağaç ağaçlığını yaptı mı yaptı. Sonuna kadar hakkı vardı. Su hakkı, toprak hakkı, orman hakkı, canlıların yaşam ortamı için hakkı vardı ağacın. İnsanların, kadre uğrayıp da sesi içinde patlayanların ahı o ağacı bile yerinde isyan ettirdi. Artık canına tak edenler; “yok yok her şey iki ağaç değil bir odun yüzündendir” diyerek meselenin daha da önemli olduğuna vurgu yaptılar.
Ne desek ne etsek azdır. İki ağaç, bir park derken içimiz bir güzel dışımıza çıktı. Bir değil bin türlü derdimiz olduğunu, bir değil binlerce çeşit insan olduğumuzu anladık; haksızlıklarımızı kanımıza karıştırmadığımızı görerek anladık. Her şeyimiz direnişin içindeydi. Yaşımızdan, cinsiyetimizden, sınıfımızdan, mesleğimizden, inanç çeşitliliğine kadar her şeyimizle… Bir de geleneksel kültür anlayışımızla… Gezi’nin ağaçları o toprakta oldu olalı, özgür bir yaşama gölge salmanın gururuyla yellenirken, bizler isyan alanının çevresinde ağaç niyetine gördüğümüz dallara budaklara da ağaç muamelesi yapar olmuştuk. Hepimiz biliriz toplumumuzun gelenekleri içinde bir dilek ağacı hikayesi vardır. Kutsal ya da önemli addettikleri ağaca dileklerini iliştirirler. Adına da ‘dilek ağacı’ derler. Tabi sorun Gezi Park ve içindeki ağaçlar olunca, ağaçların isyanına yediden yetmişe politik olsun olmasın her yaştan insan koşturunca etrafta bir dilek ağacı ritüeli benzeri davranışta bulunmamak olmazdı.
Bilirsiniz dilek ağacı işlevi yüklenmiş olan ağaca çaput bağlanarak dilek tutulur. Taksim de Gezi Parkı’nın yan tarafında salkım saçak ortada kalmış inşaat demirleri isyancı halkımızın dilek ağacı sembolüne dönüştü. Aslında biz bunu ilk fark ettiğimizde, yerin göğün çapulcu olmasından dolayı “çapul ağacı” dedik. Doğrusu yakıştı da. Çünkü onun başına uğrayanların hepsi çapulcu. Yediden yetmişe çapulcu olmaktan gurur duyanlar bir şekilde oraya imzasını düşürmüşler. 31 Mayıs’ın öncesinin dilek ağacı Taksim’de çapul ağacına dönüşmüş durumda. Çapul ağacı günün ihtiyaçlarına göre çağdaş bir ağaç. Kökü beton içerisinde ve dalları demirden. Dileklerin cinsi ve rengi de çaputtan, bezden değil renkli yapışkan, delikli kağıtlardan oluşuyor. Ve en önemlisi çapul ağacının dalları bir ortak duygu ve düşünce meyveleriyle dolu. Ha bir de çapul ağacındaki dileklere sinirlenip isyancılara küfür edip “topunuzun Allah belasını” versin diye araya sıkışmış olanlar da yok değil.
Çapul ağacının yaprakları
Çapul ağacının yaprakları ya da meyveleri içimizde biriken öfkenin, boğulan sesimizin, yığılan sorunlarımızın gücüyle olgunlaşmış duygular, talepler ve de dileklerimizden oluşuyor. Ortada bir halk isyanı var ve bunu görmezden gelip karalayarak ayrıştırma, ezme gayreti olan muktedirlere karşı en güzel yanıtı yine en samimi duygularıyla Taksim’de direnen, Taksim’den yolu geçen halk veriyor. Çapul ağacında, dilek ağacı geleneğini bir bakıma siyasileştiriyor. Öfkesi, isyanın coşkusu, umudu, mutluluğu talepleri çapul ağacının yapraklarına ve çiçeklerine dönüşen rengarenk notlarda gizli. Mesajların içeriği isyana katılanların, isyan edenlerin , direniş alanının yanından geçenlerin yer yer kimliğini, yaşını, cinsiyetini sınıfsal konumunu da ele veriyor. 7’den 70’e işçi, memur, öğrenci, esnaf, ev kadını… Halk yüzlerce notuyla çapul ağacında ayrı bir varlık ve somutluk kazanıyor.
Mizahı, ironik bir üslupla düşülmüş çapul notlardan (imlasına dokunmadan):
“Toma İstanbul’da su sıkıntısı yarattı”
“FAŞO Ne ki Tayyip gibim puşt gibim bi şey”
“Lanet olsun içimdeki direniş sevgisine-Mr Crayzmen”
“Tomatis Var, Yir Miyik?”
“Konuyu Anlayamadı sizin %50 şu an buradaysak direniş bahane.”
“Polise uzanıyor ki ellerimiz kırılsın”
“Durmak Yok Mücadeleye Devam…”
“Hayaldi gerçek oldu”
“Adaletsiz Kafirler Partisi- Herşey bir toz bulutuyla başladı. Gaz, biber gazı ile başladı ve ardından da hayat başladı.”
Çapul ağacında toplumsal bireysel sorun ve dilekler de dışa vurmuştu:
“2014 çapulcuların yılı olsun”
“Allahım Özge’yi bana nasip et”
“Çapulcu annemle geldim”
“800 lira maaşla ne yapim Tayyip”
“Haydarpaşa, Çamlıca, Gezi Park yeter biraz da halka kalsın”
“Herkes için barış istiyoruz bu kadar”
“Hazırlığı geçerim inşallah”
“Beşiktaş şampiyon olsun annem babam kısaca mutlu olsun”
“Bu durumun bir an önce sonlanmasını tüm kalbimle diliyorum-Direnişe Devam”
“Gerçek sevdiğimle tam bağımsız Türkiye”
“Tolgayla Işıl SBS kazansın iyi bir Anadolu Lisesinde okusunlar”
“Başakla Volkan çok iyi bir üniversitede okusunlar şanslı olsun”
“Kardeş Suriye’den elini çek Tayyip”
“Kürdüyle Türkiyle, Ermenisiyle bugünkü gibi hep birlikte dileğiyle”
“Gençlerimizin sesine kulak verin artık”
“Huzur ve mutluluk Taksim. Buradayız. Tezleri de teslim yok”
Çapul ağacının yapraklarına isyankâr halkın siyasi coşku ve sloganları egemendi:
“İ S Y A N BUL”
“Bu daha başlangıç mücadeleye devam”
“Güzel Türkiye’m Şahanesin”
“Kahrolsun Faşizm İ.Hoca”
“Bizler Çapulcuyuz bizler halkız”
“İnadına isyan diyen inadına insan”
“21 Aralık 2012 tarihinden korkmayanlar sizden mi korkacak” (NB-Hani kıyamet kopacak denilen tarih)
“60 Yaşında bu günü gördüm yaşasın Taksim”
“Türkiye’mi Seviyorum 09 Haziran 2013 Sibel”
“Çapulcular güzel şeyler yapıyorlar- Çapul İstanbul”
“Niyetinle bir ülkeyi birleştirdin. Ne nefretmiş!”
Her ayaklanma ve direniş kendine özgü dersler çıkarır, gelenekler yaratır. Direniş sürüyor ve gelecek için çok öğretici dersler ortaya koyuyor. Muazzam bir halk gücü toplumsal ayaklanmanın nedenlerini en küçük ayrıntısına kadar dışarı vuruyor. “Her Yer Taksim Her Yer Direniş” parolası direncin olduğu her yerde kendi somutluğunda canlanıyor. Her yerde dövizler, pankartlar, notlar, tabelalar var ve her yazıda isyanın duygusu, politik ağacın ruhu var. Tıpkı çapulcuların dilek ağacına taktıkları notlardaki gibi.
Hatice Eroğlu Akdoğan
www.dunyalilar.org