Türkiye’de herhangi bir hükümetin bir dediğini iki etmeyen itaatkar ciddi bir kitle var. Bu kitle belki de %70’lere takabül ediyor.
Diyelim ki yeni öğretim yılında Osmanlıca zorunlu mu kılındı, buna çoğunluk uyacaktır. Hatta osmanlıca dersinden zayıf alan öğrenci babasından dayak yiyecektir.
Asgari ücret, 891 liradan 700 liraya indirilecek olsa yine ses çıkmayacak.
Buna benzer örnekleri çoğumuzun hergün binip indiği otobüs, minübüs, metrobüs, vapur gibi ulaşım araçlarında veya elektrik, suda dönem dönem yapılan zamlarda da görebiliriz.
Yarın bir savaş ilan edilse, vatan millet sakarya propagandaları etkisi altında kalan çoğunluktan yine ses çıkmayacak; zaten yaşam içinde varlığını kanıtlayamadığından, ” gidip bi şehit olam da cennete gidem” diyecektir.
Türkiye’de yeni bir anket yapalım? Soru: hangi dindensin? Cevap: Elhamdülillah müslümanım. Bu çoğunluktur. Ama İslamiyetin kutsal kitabı sayılan Kuran’ı bile anlayacağı dilde hiç okumamıştır ama müslümandır. Eğer bir din, bir kişiye sorgusuz sualsiz kabul ettirilebiliyorsa, bu kişiye başka daha neler neler kabul ettirilmez ki?
Halk için yıkım olan kararlar karşısında çoğunluğunca kendine göre sebepleri vardır. Kimi tam anlamıyla kayıtsızdır, kimi ‘devlet her zaman doğrusunu bilir’ diyenlerdendir, kimi “elden ne gelir” diyenlerdendir.
Peki bu kitle nasıl yaratıldı? Yoksulluğun pençesinde, devlet kurumları tornasında din ile beyinler uyuşturulup milliyetçiliğin tek tipçi, devletçi ideolojisi enjekte edilerek. Eğer bir yalan kırk kez tekrar edilirse o doğru kabul edilir. Devletin bu konuda durmak bilmez bir çabası vardır. Bunu yalnızca mitinglerde, televizyonda, radyoda, gazetelerde yapmıyor; bir çok yerde kapı kapı dolaşıyor.
Bu durumdan en iyi yararlanmayı bilen şüphesiz Akp oldu. Uzmanlaşmıştır artık. Asgari ücreti düşürmek için ezanı günde 8’e çıkarabilir ve aynı zamanda Adem ile Havva’nın aslında Türk olduğunu iddia ederek milliyetçi duyguları okşayabilir ve sonuçta birkaç aykırı ses dışında amacını gerçekleştirebilir.
Türkiye’de azınlık da olsa ses çıkartan insanlar, kurumlar vardır. Bunlar umuttur. Etkin bir güce sahip olmasalar bile hükümetlerin korkulu rüyalarıdır. Devletin bu kadar yalana başvurmasının, yeni hapishane ve adliye binaları inşa etmesinin, şiddetin bu kadar çok arttırılmasının sebebi budur. Amaç baskıyı üst düzeyde tutarak itaatkar çoğunluğu sabit kılmak, hatta bilinçli olan azınlıktan kopuşlar sağlayarak onları itaatkar çoğunluğa yedeklemektir. Çünkü eğer bu bilinçli azınlık bir güç haline gelirse ( örneğin gezi ayaklanmasındaki gibi) işte o zaman hükümetler için her şey alt üst olabilir.
Baran Sarkisyan
Dünyalılar