Arka Bahçemiz

Kadının Yaşam Olduğunu Anlamak

female-nude-egon-schiele

Beynine gereğinden fazla ataerkil düşünce yüklenip, karanlık odalarda şişirilmiş ataerkilliğini kendi elliyle söndürmüş, zarı patlamış zihinlerin günah keçisi olarak kadın bedenini tanımlamak; hastalıklı beyinleri değilse de kadın bedeninin masumiyetini ortaya çıkarmak için gereklidir. İster kadın ister erkek olsun insan düşünceleri gereği masum değildir. Masum olan bedenidir. Hele ki bu masumiyet başına ‘kadın’ ekini alıp kadın bedeni olursa.

Sahibini ve ona bakanı utandıran bu masumiyet o kadar çok baskılanıp o kadar gizlenmiştir ki kendi gerçekliğinden utanır hale gelmiştir. Tüm baskılamalara rağmen her gerçeklik gibi, kendini sonsuz bir çeşitlilikle ifade eder olmuştur. Her ifadesinde de cezalandırılmıştır. ilk insandan bu güne insanlığın en estetik değeri; tüm suçların sebebi tüm suçluların bahanesidir. Kedi bile ulaşamadığı ciğere zarar vermeyip sadece mundar olmuş demekle yetinirken, kadın bedeninin masumiyetine ulaşamayan erkeklik zarı delik deşik olmuş iki ayaklılar bu masumiyeti mundar etmekte bir beyis görmemektedirler. Şimdi bu masumiyeti daha iyi tanıyabilmek adına önce olayın anatomisinden başlayalım istiyorum. Kadınların çoğunun bile bihaber olduğu ve genel ahlak safsatası adı altında utana sıkıla konuştuğu hatta çoğu zaman konuşmaktan kaçındığı kendi bedenini konu alalım. Pelvis diyelim mesela, vajina diyelim, klitoris diyelim, vulva ve hatta bekaretin simgesi haline getirilmiş kızlık zarı diyelim. Aslında en hassas davranmamız gereken, anatomimizde ne işe yaradığı dahi kesinleşmediği halde tarafımızdan en büyük sorumluluk yüklenmiş, bu sorumluluk altında ezilip beli bükülmüş olan kızlık zarı üzerinde durmak en doğrusu olacak sanırım (kendisine verilen isim dahi görevinin vahameti açısından bizlere göz kırpıyor farkında mısınız). Mitolojik doğasına bakıldığında adını düğün tanrısı Hymenaous’tan alan bu zatın asıl adı Hymen’dir. Bilinen bir anatomik görevi yoktur. Kadının genital organlarını enfeksiyonlara karşı korumak için var olduğu savı üzerinde durulsa da bu sav kesinliğe kavuşmuş değildir. Çünkü zaten yapısı gereği kadında her ay yaşanan adet (entelektüel adıyla regl) kanamasının gerçekleşmesi için ortasında küçük bir delik mevcuttur. Bu bir tarafa tamamen yırtıldıktan sonra görevini nasıl sağlayacağı sorusu bu savın geçerliliğini sorgulatmaktadır. Ayrıca yapılan araştırmalara göre 1/1000 kadın bu zar yırtılmış olarak dünyaya gelir, anlayacağınız doğuştan gelen bir yırtılmada söz konusu olabilmektedir. Gel gelelim ki erkek egemen toplumlarda kadının bakireliği bu zarla ilişkilendirilmiştir. Zihniyetin sosyolojisine daha sonra değinmek üzere Hymen’i burada kendi haline bırakıp, vulva diyelim. Vulva kadının dışardan bakıldığında görülen genital bölgelerinin tümüne verilen addır. Pelvis ise büyük çoğunluğu vücudun içinde bulunan kadın cinsel organının üzerinde bulunduğu, kemikten oluşan bir yapıdır. Türkçesi leğen kemiği.

Kadının genital organlarından diğerlerine göre biraz daha şansı yaver gitmiş, adını daha fazla duyduğumuz vajinaya gelelim. Karşı cinse kendisini Alice Harikalar Diyarına götürüyormuş hissi veren, Hasan Sabbah’ın fedailerine sunduğu cenneti vadeden aslında sadece bir et parçası olan kadın genital uzuvlarından biri. Vajina iç dudakların devamında yer alan ve Hymen’e kadar devam eden 1-2 santimetrelik bir kısımdır. Hymen yırtıldıktan sonra vajinayla birleşir. Ayrıca doğum esnasında asıl görevin düştüğü uzuvda budur. Esneyip genişleyerek çocuğun dış dünyaya gözlerini açmasını sağlayan kapıdır. Tabi kadının orgazm sırasında boşalmasını yani sıvının dışa akmasının yolu da yine vajinadır. Anlaşıldığı üzere vajina sadece erkeğin cinsel tatmine ulaşmasını sağlayan bir görevli/nesne değildir.

En sevdiğim kısma geldik şimdi, klitoris. Ve klitoris için en hoşuma giden tanım; parmak ucunuzdaki gizli dünya. En önemli işlevi kadının orgazm olmasını sağlamasıdır. Penisle embriyolojik olarak aynı kökene sahip ve bu anlamda penisin kadın bedenindeki tam karşılığıdır. Evet evet yanlış duymadınız, belertmeyin öyle gözlerinizi klitoris kadındaki penistir (farkındayım burada klitorisi penis üzerinden tanımlayarak ona haksızlık ediyorum, ama böyle penis delisi bir millet varken karşımda en iyi anlayabilecekleri şekilde anlatmam gerektiğini düşünüyorum). Uyarılma halinde ikisininde içi kan doluyor ve sertleşiyor. Bu arada bu anlatılanların hiçbiri biyoetiğe aykırı değil, rahat olun.
İşte anatomisini bu kadar kolay anlatıp anlayabileceğimiz kadının, bedeninin, oturup kalkmasının, konuşmasının toplum içinde neden bu denli mobinge maruz kaldığını, bu mizojinist bakış açısı ve tavırların sebebini anlamak bu kadar kolay olmayacak. Çünkü taa fi tarihine uzanmak gerekecek. Olay aslında cenin olarak varlığı kesinleştiği anda kendisine biçilen renkten başlıyor ya da yine kendisi bihaberken aranan isimden ve ‘göster oğlum pipini, kapa kız bacaklarını’ olarak özetlenebilecek şekilde sonuçlanıyor.

Bundan daha öncesi mi? Ne yaptıysa hep şu Lilith yaptı. Ne var yani akıllı uslu(!) olup otursaydı da Adem babamızı kızdırmasaydı. Adem babamızın pipisi var ona karşı gelmek sözünden çıkmak olur mu hiç. Tabi o da hemen babasına şikayet etti(Tanrının erkek olduğu tasdiklenip onaylanmıştır). Tanrı babamızda elinde sopasıyla Lilith’i cezalandırıp Adem oğlunun kaburga kemiğinden ona karşı gelmeyecek otur dedi mi oturup kalk dedi mi kalkacak otomaton bir kişiliği sahip Havva annemizi yarattı. Yani onlar erdi muradına, burada cezalandırıldığı için kafasına elma düşmeyen Lilith oldu. Doğal olarak intikam hırsıyla doldu o da. Zavallı, masum, suçsuz günahsız erkeklerimizin başına musallat oldu. Kadınlığıyla onları baştan çıkartıp kötü yollara teşvik etti. Bu minvalde bakacak olursak bugünkü kadının durumu, zapturapt edilmek istenilmesinin sebebi tam bir femme fatale olan Lilith’e kadar dayanır.

Kısaca; errrkekliğin şiar edildiği toplumlarda matah görülen kadınlar olması şaşırtıcı olmasa da, bu durumun rasyonel sınırları aşıp patalojik bir gidişata yönelmiş olması tedirgin edici bir hava oluşturuyor. Hele ki yapılanların meşru bir zemine oturtulmaya çalışılması sonucu ortaya çıkan trajikomik tablo gülsek mi ağlasak mı kararsızlığı arasında sıkışıp kalmamıza sebep oluyor. Peki kadınlar şimdi ne yapmalıdırlar tüm bu hastalıklı hâleti ruhiye tablosunun karşısında. Kasıklarında yağlı bir et parçası yüzünden tüm suçların sebebi olmaya devam edebilirler mi? Kadınlığını delik deşik edip kızlık zarını mercekle inceleyen bu zihniyetle nasıl kavga etmeli, nasıl bir cevap vermeli. En basit yerden başlamak gerekirse mizojinik söylemin fetiş haline geldiği böyle bir ortamda daha fazla örselenmemek adına dillere pelesenk olmuş ataerkil zihniyetin kalıntılarından kendimizi kurtarmakla başlayabiliriz. Artık ‘popo, kuku, pıtı, memiş’ demekten vazgeçebiriz. Vajina, penis, klitoris, göğüs demek ahlaksız yapmaz bizi, bunları tanımak bunlar hakkında konuşmakta. Artık pedlerimizi de raftan alırken etrafı kontrol etme gereği duymayalım, alıp kırk yıl saklayacakmışız gibi gazetelere sarma gereği de. İnanın tuvalet kağıdından daha müphem bir görevi var.

Aslında cevap çok daha yakında. Kadın bedeninin tam da kendisidir, kasıklarının arasındadır cevap. Yeni bir canlı yaratan kadın, yarattığı canlıdan yeni bir dünya yeni bir yaşam kurabilecek kudrette. Tüm dinlerde, dillerde ve inançlarda bu mevcut. Kadın, temeli olduğu bu yaşamı kasıklarında yarattığı minik masum bedenlerin kulağına fısıldadığında tüm bu manyaklık bir son bulabilir. Kadın yeni yaşamın başlangıcı olduğu gibi, yeni yaşamlarında ilk öğretmeni annesi ve yoldaşıdır. Kendi yarattığı canı kendi kadınlık gururuyla yetiştirip sağlıklı nesiller oluşturabilecek en güçlü silahtır kadının kendisi. Ve bu silahla kadın, tecavüzcü barbar erkek egemen zihniyeti ayaklarının altına alabilir. Kasıklarından ayak uçlarına doğru yeni bir dünya yeni bir nesil yaratıp evreni kadın ve kadınlık gururu kokan bir cennete çevirebilir.

Sevcan Alataş

Dünyalılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu