Yeni çağ her şeyi piyasanın bir parçası haline getirmek için çabalıyor. Yeni çağın yeni kapitalizmi artık yalnızca elle tutulur, gözle görülür olana değil, bütün değerlere, kavramlara ve hatta kelimelere bile sahip çıkmak için müthiş bir mücadele veriyor. “İnsanlık” zaten onun elinde eriyen ilk kavramlardandı. “İnsan hakları”, “adalet”, “eşitlik” ve daha nicesi de pazar malı haline getirilmeye çalışıldı. Bir çoğu getirildi de.
İnsanlık denilen şey birkaç uluslararası yardım kuruluşunun varlığına indirgendi. Bosna’da çocuklar yalnızca Müslüman bir aileden geldikleri için keskin nişancılar tarafından oyun oynadıkları sırada vurulup öldürülürken sesini çıkarmayanların, Ruanda’da milyonlar birbirini keserken silah satışlarıyla ellerini ovuşturanların dünyasında üç beş çocuğa yardım elini uzatmanın dünyaya rahat bir nefes aldırdığını görmenin dehşetini yaşıyoruz aslında. Asıl dehşet budur. Dünyayı yaşanmaz yapan devletlerin ellerinden süt içen bir deri bir kemik olmuş çocuk görüntüsü. Bu görüntünün kendisi bile dünyada kıyamet kopması için yeterli olmalıydı. Olmadı. Tanrı bile bu pisliği terk etmiş olmalı. Çünkü insanlar Tanrılarını bile piyasanın bir parçası haline getirmiş durumdalar. Artık piyasanın bir parçası olmayana ne ekmek ne suyun verildiği koskoca bir Kerbela dünya. Ne yapıyorsanız onun bir parçası olmak durumundasınız. “Gerekli” ve “Önemli” işin tanımı bundan geçmekte. Asıl dehşet işte tam da budur ve Nietzsche haklıdır. “Neydi bıçaklarımızın altında ölümüne kan döken, dünyanın sahip olmuş olduğu bu en kutsal ve en kudretli şey: bu kanı kim silecek üzerimizden? Hangi su var bizi temizleyecek? Hangi teselli şölenlerini, hangi kutsal oyunları icat etmek zorunda kalacağız?” Nietzsche haklıdır. Her şey insanın elinde ölüme yatmıştır.
Suriye’de savaşı kim başlattı? Irak’ta savaşı başlatanlar. Irak’ta savaşı kim başlattı? Körfez savaşını başlatanlar. Körfez savaşını kim başlattı? Ortadoğu’da halkları yapay devletlere, diktatörlere, sınırlara bölenler. Şimdi yalnızca Suriye’de savaş yok artık. Suriye’de ölenlerin sayısı birkaç yıl sonra dünyanın geri kalanında Suriye savaşı nedeniyle ölenlerin sayısından daha az olacak. Çünkü “Batı kibri” kendi yarattığı kanser hücrelerinin saldırısına çoktan uğradı. Bu artık bir dünya savaşıdır ve ancak “namusuyla” kalan ender kavramlardan birisi olan devrimle çözümlenecektir.
Kimse kimseyi aptal yerine koymasın artık! Eğer lanet olası canınız 1,5 TL’ye bir çocukla birlikte olmayı çekiyorsa Nizip’teki sığınmacı kampına gidebilirsiniz! Şaka mı bu! Hayır aksine gerçeğin kendisi. Ta kendisi. Dünya artık bu. Alman panzeri Merkel’in Davutoğlu’yla gezdiği, ‘kusursuz’ olduğu söylenen AFAD’a bağlı mülteci kampında 8 ile 12 yaş arasındaki 30 çocuğa tecavüz edildiği ortaya çıktı. AFAD’ın ruhu duymamış. Şaşırdık mı? Ensar’a şaşırdığımız kadar elbette.
Yeni çağ her şeyi piyasanın bir parçası haline getirmek için çabalıyor. Ama artık akıllıca yapıyor. Kadını, çocuğu metalaştırmakla kalmıyor bizim bu metalaştırmaya tepkimizi de yok ederek yoluna devam ediyor. Yoksa o kampta 8 ile 12 yaş arasındaki çocukları 1,5- 2-3-5 TL karşılığında tuvaletlere, odalara çekerek tecavüz edenlerin varlığını, bazı sığınmacıların 85 lira harcama limiti olan kartlarına bile kamplarda el konulduğunu, kamplardan atılırız korkusuyla tecavüzlerin aileler tarafından saklandığını öğrendiğimizde dünyayı birilerinin başına çoktan yıkmamız gerekirdi. CHP’nin Göç ve Göçmen Sorunlarını İnceleme Komisyonu’nun hazırladığı Mülteci Raporu bu gibi onlarca örnekle dolu. Raporda bahsedilen kamplardaki insanlık dramı yalnızca çocuklar ve kadınlarla sınırlı değil, toprağından uzakta “Müslüman” bir ülkede gayri-Müslim kimliğini saklama ihtiyacı duyan sığınmacıların yaşadıklarıyla da dolu.
Nietzsche haklıdır. Dünya insanın elinde ölüme yatmıştır. Ve herkesi ve her şeyi, her kavramı ve kelimeyi piyasanın bir parçası yapan bu pisliği temizleyecek tek şeyse bir devrimden başkası değildir.
Ali Murat İrat
Dünyalılar (www.dunyalilar.org)