İnsanların kendilerini topluma kabul ettirme ve sosyal statü kazanmaya çalışmalarına alışkınız fakat bunları yaparken izledikleri yollar pek sorgulanası türden.
Ataerkil toplumda erkeğin kendisine yer edinmesi için herhangi bir şeye ihtiyacı yoktur; zira erkekliği kendisini toplum içinde yeterince kabul ettirmeye, var etmeye ve yüceltmeye yeten bir olgudur ama ona rağmen erkeklerin de kendilerini kapitalizmin belirlediği erkek modeline sokmak için neler yaptıklarının farkındayız.
Bu noktada ataerkil toplumdaki kadınların kapitalizmin güzellik normlarına göre hareket edip, kendilerine ona göre şekil vermeleri, kısacası; güzelliklerini şekillendirmelerinde, toplum içinde kabul görme güdüsünün etkin rol oynadığını düşünüyorum.
Ataerkil toplumun binlerce yıllık kokuşmuş, fosilleşmiş yapısı toplum içinde kadınların kendilerini tam anlamıyla vasıfsız ve değersiz hissetmelerine neden olmuştur maalesef. Özellikle kadınların kendisini topluma kabul ettirme safhasında yaşadıkları iç çatışmaları fırsat bilen kapitalizm ise suni bir çıkış yolu sunmuştur: Güzellik ve Alışveriş…
Örneğin kilolu veya cılız olduğunu düşünen bireylere kendilerini toplumda ideal denebilecek seviyeye getirmeleri için “sağlıklı yaşam” adı altında her köşe başına spor salonları açılmakta. Spor, spor olmaktan çıkıp tamamen kendini topluma kabul ettirmek için yapılan bir eyleme dönüşmekte. Etrafınızda spor salonlarına gidenler varsa sorun kendilerine, verecekleri cevaplardan kaslı bir vücuda ya da 90-60-90 bir vücuda sahip olmak istediklerini anlayacaksınız.
Veya yine çoğalan güzellik salonlarının karşımıza çıkması absürt bir durum değildir bu şekilde bakınca. Türlü türlü kampanyalarla insanları güzelleştirmek için var olduklarını hissettirirler, çünkü güzel olmazsanız toplum tarafından kabulünüz çok zordur. Halbuki onların niyeti cilt bakım ürünlerini en yüksek karla satmaktır.
Mesela giyim sektörü de aynı şekilde hissettirir insana, modaya uygun ve markalı ürünleri giyin ki kaliteli ve çekici gözükün. Tanınmamış bir marka ile tanınmış marka arasında uçurum derecesinde bir fiyat farkı vardır ama nitelikleri aynıdır. Markalı ve pahalı ürün giyildiğinde yaşanan tek his kendini sınıfsal olarak üstün görme hissidir ki bu da gerçek dışıdır.
Kapitalizm pazarlama birlikleri ile öyle bir algı yönetimi uygular ki günün 24 saati zihnimize bu saçmalıkların “gereksinim” olduğunu kanıksatacak reklam, dizi vb propagandalarla doldurur. Birey, zihninde yaratılan bu dünyada kendini öyle kapana kısılmış, öyle baskı içinde hisseder ki ne kadar bilinçli olursa olsun psikolojik olarak çoğu zaman yenik düşer kapitalizmin oyunlarına. Hele ki bilinçsizse yaşam felsefesi haline getirir bunları.
Kişinin beyni “Bugün ne giysem, saçımı nasıl kestirsem, acaba nasıl gözüküyorum, şu mağazadaki pantolonu gördün mü, şu kadının giydiği çok güzelmiş nereden aldı acaba? Kilo vermeliyim, kilo almalıyım” vb suni sorunlarla meşgul olduğundan içi körelir. Bunun sonucunda kapitalizm, sorgulamayan bilinçsiz insan modellerini başarıyla yaratmış olur ve böylece saltanatını sağlamlaştırır.
Kadın-erkek toplumun tüm bireyleri olarak kendimizi pazarlamaya değil bilinçlenmeye yöneltmeliyiz. Nasıl göründüğümüzü düşünmekle harcadığımız zamanı dünyanın ne hale geldiğini görmeye harcar ve varlığımızı da bu şekilde konumlandırmaya çalışırsak bir çok sorunu çözebiliriz.
Cihan Ören
Dünyalılar