Arka Bahçemiz

Kapitalizmin geleceği: Kötüler ve iyiler arasındaki bir savaş mı?

k-abArtık fantezi olmaktan çıktı, kapitalizm sınırsız kar hırsıyla, vahşiliğiyle doğayı, evimizi yok ediyor. Global ısınma tehlikeli bir sınıra yaklaşıyor, denizler, okyanuslar kirleniyor, yeşil alanlar kayboluyor, her gün pek canlı türün soyu tükeniyor. Yeryüzü 7 milyara yaklaşan nüfusunu artık beslemekte zorluk çekerken dünyanın yönetimi en zenginlerden oluşan oligarşik bir gücün eline geçiyor.

İnsanoğlu evrim sürecinde bir yandan kendini yok etmeye doğru hızlı adımlarla giderken, madalyonun diğer yüzünde “yaratıcı yıkıcı kapitalizm”, türümüzün geleceğini değiştirecek adımlar atıyor.

SİLİKON VADİSİ BAŞKALDIRIYOR

Gezegenimizi ahtapot gibi ağlarla sarıp sömüren “şirketler dünyasına”na başkaldırı, yine Amerika’dan, Silikon Vadisi’nden geliyor. Dünya halklarının bilgiye erişimini demokratize eden Silikon Vadisi kafası, dünyanın en iyi teknolojistlerini, girişimcilerini, bilimadamlarını Singularity Üniversitesi’nde (SU) bir araya toplayarak, akıl almaz gelişmelere imza atıyor.

Singularity Üniversitesi bildiğimiz anlamda diploma veren bir üniversite değil. Çok yaygın bir network’ün üzerinde Vadi’nin elit gelecek düşünce kuruluşlarını, vizyonerlerini, bilimadamlarını biraraya getirerek Microsoft ve Google gibi küresel devlerin sponsorluğunda kısa dönemli programlar, kurslar düzenliyor. Ancak SU sadece bir eğitim programı olmanın ötesinde, girişimcilerin, icatlarının prototipini yapmak ve üretimine geçebilmeleri için, ileri teknoloji üretim araçlarına ucuz bir şekilde erişimini mümkün kılıyor. Bu platforma giren yenilikçi şirketler prematüre doğmuş bebeklerin hayatını kurtaracak kuvöz işlevi gören akıllı battaniyelerden sürücüsüz arabalara, karbondioksit oranını düşüren sobalara kadar pek çok pazarlanabilir icatla sahneye çıkıyor.

Singularity Üniversitesi

YIKICI TEKNOLOJİLER

SU’dan ortaya çıkan bir dizi yenilik, pek çok iş alanındaki mevcut teknolojileri tamamen yok edecek özellikte. Bu yüzden “yıkıcı teknolojiler” olarak adlandırılıyorlar. Biyoteknolojiden, yapay zekaya dünyayı değiştirecek teknolojiler arasında, kendi kendini tamir eden bilgisayarlar, yaraları hızla iyileştiren jeller, boy uzatma amacıyla 3D yazıcılarla üretilen kemikler, genetik kodların bir programlama dili haline gelmesi, felçli hastaları yürüten medikal robotlar, içme suyundan yiyeceklere laboratuvarda sentetik gıdaların üretilmesi gibi pek çok yenilik yer alıyor.

human-robot-insansi-robot-3

Bu “diğer Amerika”da bilim kurgu romanları gerçek olurken insan ve robot arasındaki mesafe kapanıyor, ilk laboratuvar üretimi insanın da sahneye çıkması an meselesi.

Yeni teknoloji şirketleri bu arada mantar gibi yayılıyor. Çoğu Amerika’da 61 bini aşkın biyosentetik endüstri şirketi, 2012 itibarıyla 2.1 milyar dolarlık bir ciroya ulaşırken bu rakamın 2018’de 16.7 milyar dolara erişmesi bekleniyor.

SU’dan yükselen hareket, sadece geleceğin futüristik dünyası ile sınırlı değil, aynı zamanda yoksulluk, enerji, yiyecek, eğitim ve hastalıklar gibi mevcut global sorunlara da çözümler getiriyor, gezegenimizin tüm ihtiyaçlarını karşılayacak teknolojik kapasiteye çok yakında kavuşacağımızı ilan ediyor. Örneğin teknoloji geometrik bir hızda büyürken bir firma bakterileri kullanarak çöp alanlarından bakır, petrol elde etmeye çalışıyor,

KÖTÜLER VE İYİLER SAVAŞI MI?

Dünya tüm ağır sorunlarıyla uğraşırken, Amerika’da bir Hollywood filmi gibi, “yok edici kötüler ve kurtarıcı iyiler” arasındaki bu örtük savaş derinden ilerliyor. Milyarlarca insanın hayatını değiştirecek bu yeni tekno-başkaldırı, ayrıca yakın geleceğin dünyasında yapay zekanın, robotların insan zekasının önüne geçeceğini öngörüyor. Statüko ve yeniliği temsil eden iki dinamik arasında ayrıca “bilinç” olarak da birbirine zıt gelecek tasavvurları önümüze dikiliyor.

Capitalism-at-the-Crossroads

Ancak kapitalizmin bu yeni yıkıcı aşamasında geleceğin nasıl şekilleneceği Holywood filmlerinin naifliğini çok aşan bir karmaşıklığı barındırıyor.

SU’nun temsil ettiği akım dünyanın dışına çıkıp uzaya, kosmoza da gözünü dikiyor. Bir yıldıza erişebilecek uzay gemileri inşa edilirken gelişmeler dünyanın ötesine geçiyor, uzayın derinliklerine, olası diğer canlı gezegenlerin keşfine doğru ilerliyor. Şimdilik ana akım kapitalizmle çatışan bir eksende ilerleyen ve insanlık tarihinin en önemli kırılma noktalarından birini oluşturmaya aday bu hareketin ne yöne evrileceği kuşkusuz ürpertici soruları da da beraberinde getiriyor.

Milyarlarca insanı kaderini değiştirmeye soyunan bu tekno-devrimci girişimler, en nihayetinde asıl gücü elinde tutan büyük küresel şirketlerin eline geçebilir örneğin. Çok küçük bir azınlığın elinde tuttuğu ekonomik ve siyasi güce, yeni teknolojilerin imkanlarının eklenmesiyle, çoğunluğun köleleştiği “karanlık bir çağ” olasılığını da yabana atmamak lazım. Bu olasılığa karşı, hareketin sponsorlarından Google gibi şirketler, kendi buluşlarının bilgiye erişimi demokratikleştirmesini örnek veriyor, bu sürecin insanlığın yararına kaçınılmaz doğasını işaret ediyor.

Ancak yeni buluşlar sadece insanlığın hizmetine sunulacak çözümleri içermiyor, aynı zamanda Amerika’yı uzay imparatoruna dönüştürecek yapay bilince sahip yeni kuşak silahları da kapsıyor.

Üstelik bu senaryoların tamamıyla gerçekleşmesi için en fazla 20-30 yıllık bir ömür biçiliyor. İnşaat sektörü ile kalkınmaya çalışan Türkiye’nin kapsama alanı dışında kalsa da, geleneksel kapitalizm ile mevcut paradigmaları yıkıcı, yenilikçi ileri teknolojik güçler arasındaki çatışmayı Amerika merakla izliyor. Zira bu iki zıt yönlü dinamik arasındaki mücadele türümüzün kaderini belirleyecek derecede önemli.

 Dünyalılar

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu