Arka Bahçemiz

Kapitalizmin sonu

Kapitalizmin sonunun nasıl ve ne zaman geleceği önceden kestirilebilir mi?

kapitalizmin sonu

Kapitalizmin sonu, onun yapısıyla bağlantılıdır. Kapitalizmin yapısı doğru olarak anlaşılamazsa, sonunun nasıl geleceği konusunda da kestirimde bulunmak zorlaşır. Karl Marx, kapitalizmin gelişiminin, nüfusun giderek büyüyen çoğunluğu mülksüzleşirken, giderek küçülen bir azınlığın bütün mülklerin sahibi haline gelmesi şeklinde olacağını öngörüyordu. Sonunda da “zincirlerinden başka kaybedecek şeyleri olmayan” büyük çoğunluk, her türlü dünya nimetini elinde bulunduran küçük azınlığı devirerek kapitalizmin sonunu getirecekti. Dolayısıyla bu gelişim nasıl kaçınılmazsa, sosyalizmin gelmesi de o kadar kaçınılmazdı.

Fakat gelişmeler böyle olmadı. Kapitalist ülkelerde zincirlerinden başka kaybedecek şeyleri kalmayanlar nüfusun büyük çoğunluğu haline gelmedikleri gibi, sermayenin merkezileşmesi de bir kutup oluşturacak yoğunlukta olmadı. O halde Marx niçin böyle düşünmüştü?

Çünkü o, insanların toplumsal yaşamları sırasında gösterdikleri davranışlarda ve ilişkilerdeki “iradi olmayan yönlendirici etken”i abartmıştı. Ona göre insanların toplumsal varlıklarını belirleyen bilinçleri değil, fakat bilinçlerini belirleyen toplumsal varlıklarıydı. Kısmen doğruluk payı içeren bu görüşü aşırı noktalara götürmenin kaçınılmaz sonucu, bilimin, bilimsel düşüncenin, özgürlük ve eşitlik ideallerinin, genel olarak ideolojinin, fikir akımlarının ve siyasetin etkisinin küçümsenmesidir.

Nitekim kapitalist ülkelerin büyük sermayedarları, toplumsal varlıklarını bilinçleriyle korumakta ve güçlendirmekte gecikmediler. Kendileri için yakın tehlike teşkil eden kendi işçilerinin durumlarını, işçilerin mücadeleleri karşısında dünyanın başka uluslarından insanların daha fazla soyulması pahasına iyileştirdiler. Ayrıca daha önce bilinmeyen pazarlar için rastgele üretim yapar ve bu yüzden eksik veya fazla üretim krizlerine girerken, devlet imkanlarından da yararlanarak “planlı üretim” aşamasına geçip krizleri “sönükleştirdiler”.

Teknolojik gelişmelere de çok önem verdiler. Böylece gerçekte ne kadar çok işçiyi sömürürse o kadar yüksek kâr oranı elde eden sermayedar, kâr oranının nispeten düşmesi pahasına, teknolojinin yardımıyla daha az işçiyle daha kolay ve çok üreterek daha fazla satıştan toplamda daha fazla kâr elde etmeye yöneldi.

Kapitalizmin küreselleşmesinin teknik alt yapısı bu gerçeğe dayanmaktadır. Böylece uluslararası kapitalizm, kendisi için tehlike oluşturan bütün etkenleri yerkürenin devasa boyutlarına öteleyerek yaşam süresini uzattı ve uzatıyor. Sosyalist ülkelerin sınırlarını uluslararası sermayeye nispeten kapalı tuttukları dönemde, kapitalizmin geleceği ekonomik olarak daha kısıtlıydı. Son onyıllarda ise uluslarası kapitalizm hem dikey, hem de yatay olarak yayıldıkça yayılıyor. Fakat bu yayılmanın sınırları var. Yayılmasının önündeki toplumsal sınırları geçmeyi başaran uluslararası kapitalizm, artık aşmasına kesinlikle imkan olmayan doğal sınırlarına yaklaşıyor. Eskiden kapitalizmin sonunu işçi sınıfının getireceği düşünülüyor ve söyleniyordu. Şimdi ise kapitalizmin sonunu, ya özgürlük ve eşitlik isteyen herkesin, ya da doğanın kendisinin getireceğini söyleyebiliriz. Ama ikinci durum çok tehlikelidir. Çünkü bu durumda kapitalizmle birlikte insan varlığının kendisi de yok olma tehlikesi içinde kalacaktır.

İnsanlığın geçmişteki ve bugünkü durumunda kapitalizmin yaşaması daha kolay, sosyalizmin yaşaması ise daha zordur. Çünkü kapitalist sistem içindeki toplumsal yaşam, elbette şiddete ve korkuya dayanarak, ama büyük ölçüde “kendiliğinden” işleyebilmektedir. Fakat sosyalizm, dokusunun her hücresine kadar plan ve yönetim başarısını gerektirir.

Kapitalizmin sonunu, ekonomik olarak var olabilme sınırlarına dayanması değil, fakat ondan önce, özgürlük, eşitlik isteyen büyük insanlığın bilinçli ayağa kalkış hamlesi getirecektir.

Osman Bahadır

bahadirosman@hotmail.com

Dünyalılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu