Ne kadar üstün özelliklere sahip olursanız olun hiç fark etmez. Karşınızdakinin merakını körükleyememişseniz kendinizi fark edilmemiş, sıradan ve basit hissedersiniz.Güzel manzaralı bir evde oturmak çoğu insan için bir hayaldir. Fakat bu hayal gerçekleştikten sonra o evin manzarası insanda kartpostal etkisi yaratır ve çekiciliğini, ilginçliğini, albenisini kaybeder. Bu eşya ve insan arasındaki doğal bir süreç. Ulaşılan hedefler, hedef olma özelliğini kaybedip insan için heyecanını yitirir. Çünkü Lacan’ın terminolojisinde “Arzu nesnesi”, asla elde edilemeyen yüceltmiş hedefler ve insandaki eksiklik duygusunun sürekliliği anlamına gelir. Dolayısıyla insanın doyumsuzluğunun temel sebeplerinden biri de sürekli yeni arzu nesnelerinin üretilerek yüceltilmesidir. Ve bu isteklerin tatmini, her zaman bir ihtiyaca yönelik olmak zorunda değil, ama yaratılmış ihtiyaca yöneliktir dersek daha doğru olur. Buradan yola çıkarak söyleyebiliriz ki bir insanda olmayan ihtiyaca yönelik istek yaratmak da artık o kadar zor değil. Anahtar kelime: Ayartma! Ve bunun en çok uygulandığı alan ise reklam ve pazarlama sektörü.
Örneğin, zeminde duran bir kediye yukarıdan sarkıtılan ip, kedideki bir arzuyu uyandırır, oraya ulaşma isteğini ortaya çıkarır. Yani hiç hesapta olmayan bu ip, kediyi ayartır. Lazer pointer’ın da kediyi çıldırtmasının sebebi, lazer işaretinin sürekli yer değiştirmesidir. Yani hedefin sürekli yer değiştirerek arzuyu canlı tutması ve hedefi ulaşılmaz kılması!
Kadın erkek ilişkileri de bu durumdan farksız değil. İlişkilerde çok sık telaffuz edilen “heyecanını yitirdi” söylemi, aslında keşfedilecek ve ulaşılacak yeni bir şeyin olmadığı anlamına gelir. Tatmin olmuş arzu sönümlenir. İpi yakalayan kedi, bir süre sonra sıkılır ve ipi bırakır. Fakat sürekli aşağıya indirilip yukarı çekilen ve kedinin asla ulaşmamasını sağlayacak bir ip sarkacı, kedi çaresizlikten yorulana kadar onun bu arzusunu canlı tutacaktır.
Genelde kadınların erkeklerde aradığı ham “vital enerji” ve hareketlilik, erkeklerin tam da onlardaki merakı ne kadar körükleyip ulaşma arzusunu ne kadar ortaya çıkardığı ile alakalı.
Çok karmaşıkmış gibi gelen bazı şeylerin çok basit açıklamaları var, örneğin herkes elde etmek ister. Ama bu genelde ulaşabileceği bir şey değil! Yeni tanıştığını biriyle gerçekten yakın bir ilişki kurmak isteyen birinin yapabileceği en basit yöntem de bu değil mi; onu kendinden uzaklaştırmak!
Ne kadar üstün özelliklere sahip olursanız olun hiç fark etmez. Karşınızdakinin merakını körükleyememişseniz kendinizi fark edilmemiş, sıradan ve basit hissedersiniz.
Kendini bir arzu nesnesi haline getiren insan kadar bir arzu nesnesinin peşinden koşan insan da, doğuştan gelen eksiklik duygusunun bir sonucudur. Bu noktada Schopenhauer’un erkeğe atfettiği “ilgi çekici güç” kısa vadede, Lacan’ın “arzu nesnesi” kavramı karşısında biraz çaresiz kalıyor. Dolayısıyla herkes zirvedekine yenilir.
Bu yüzden kısa vaadeli küçük hesaplar insanlarda doldur-boşalt bir tatmin sağladıktan sonra çekiciliğini yitirir. Yorucu olur. Bunun yerine uzun vaadeli, emek verilecek ve yoğunlaşılacak bir ilişkide karşılıklı ilgi, sevgiyi sürekli besleyecek bir katalizör etkisi yapar. Ortaya çıkan sinerji iki insanın sevgi rezervuarı olarak ne kadar beslenirse o kadar uzun ömürlü ve doyurucu bir hale gelir.
“Aptal Puma Sendromu” da denilen küçük hedefler peşinde insanın enerjisini tüketmesi olayını bu duruma uyarlarsak esas hedef, kalıcı ilişkileri beslemek olmalıdır. Belki, ancak bu şekilde daha az mutsuz olunabilir. Bu da bir tercih.
Halil Emrah Macit
Kaynak: yabancininnotdefteri.blogspot.com.tr