Arka Bahçemiz

Kürtler ve Touchdown

Kürtler koca bir coğrafyaya sığamadılar. Onlara yer yok. Onlar sağını solunu ittirerek kendine yer açmaya çalışıyor bir yüz yıldır.

Az olsalar ve de tek bir ulus devlet içinde olsalar sorun değil. Bu dört ulus devletten biri mutlaka bu hesabı en kısa sürede keserdi. Ama çoklar. Dağıldıkları devletlerde yaşadıkları şeyler hemen hemen aynı. Herkesin “kendi Kürt’ü”nü dövdüğü ama “diğerlerinin Kürt’ü”nü sevdiği bir coğrafyada bu durumdan muzdaripler. Bir dilleri olmadığını söyleyenler bile var. Ama onlar konuştuklarında, “olmayan bir dil olan Kürtçe”yi her nedense sadece onlar anlıyorlar. Birbirlerini anlamadıkları bile iddia ediliyor. Oysa aynı dilin tek bir lehçesini konuşuyor olmanın da anlaşmak için yetmediği her yerde görülüyor. Bir tarihleri yok deniliyor ama hangi Kürt’e sorarsan sor başkalarının bilemeyeceği tarihsel olayları, kişileri bilip hayat hikayelerini anlatıyor, onları anıyorlar.

İstanbul’daki bir Kürt’le, Erbil’deki bir Kürt’ün, birbirlerini görmeseler de, ortak anıları ve hafızaları var. Artık acıları benzeşmeye, sevinçleriniyse paylaşmaya başladılar. Bundan da öte bir coğrafya tasavvurları var örneğin. Dünya üzerinde sınırdaş olan dört ulus devlete dağılmış bu kadar yüksek nüfus yoğunluğu olan başka bir “ön-ulus” yok. Türkiye’de 15-20 milyon, İran’da 10 milyon, Irak’ta 5 milyon ve Suriye’de 2 milyon nüfusları var. Ama onlar hiçbir yere sığamadılar.

Lafı dolandırmaya gerek yok, Türkiye’nin kendisinden binlerce km uzaktaki soydaşlarını düşündüğü gibi onlar da kendi soydaşlarını düşünüyorlar. Birbirlerini seviyorlar ama çokça da kavga ediyorlar. Ama örneğin Barzani’yle Türkiye’deki Kürt hareketinin arası açıldığında Barzani’ye kendileri söz söylüyor ama başkalarına söyletmiyorlar.

Kendilerine yer açma nedenlerinin başında bu dört ulus devlette de ziyadesiyle sorun yaşamaları var. Modern çağ en çok onları mağdur etti. Türk modernleşmesi onlara verdiği sözleri tutmadı. Belki de en çok beklentileri Türklerdendi. Sözde vatandaş olabilmekten bir adım öteye gidebilenler Kürtlere hep örnek gösterildi: “Bak cumhurbaşkanı bile Kürt olabiliyor bu ülkede”. Oysa onlar kaybolan dilleri için bir şey yapmayan bir Kürt cumhurbaşkanından ziyade, dilleri yok olacak diye sadece vicdanı sızlayan bir Türk’ü daha çok önemsediler.

Bugün sadece kaybolmaya yüz tutan dilleri için bile çevrelerinde yer açmaya kalksalar yine de “rahatsızlık veriyorlar”. Her adımları ürkütücü geliyor birilerine. Neden ürküyorsunuz diye sorulduğundaysa verilen yanıtlar tam da Kürtlerin hep mahrum kaldıkları üzerine. Kimisi benim dilim bozulacak diyor, kimisi devletinin geleceğinden endişe duyuyor, kimisi kültürüne halel gelmesin istiyor. Bütün bir çevre onların varlığından ve çıkardığı gürültüden şikayetçi. Üstelik onlar “Çevreye verdiğimiz geçici rahatsızlıktan dolayı özür dileriz” gibi bir “nezaketi” de göstermiyorlar. Daralan bir alanda, dört ulus devlet içinde her birinde farklı ama aynı acılara gark eden muamelelerle yaşam alanlarını belirlemeye çalışıyorlar. Ama şunu biliyorlar. Eğer susarlarsa kadim bir kültür, dil ve “halk” yok olup gidecek. O nedenle konuşuyorlar. Her dilden konuşuyorlar.

Şimdilerdeyse işler artık epeyce karışmışa benziyor. Bir barış sürecimiz vardı. İteleye kakalaya ilerleyen ve her kansız gününe şükrettiğimiz bir barış süreci. Maalesef o durdu. Umarım eskiye dönmeyiz. Barış hali ne pahasına olursa olsun korunmalı.

Şimdiki durumla ilgili olaraksa şunu söylemek mümkün: Sanırım Erdoğan “touchdown” yapacak. Kürtler uzun zamandır Amerikan futbolundaki takımlar gibi karşı karşıya dizilmişti. Şimdi Kürtler birbirinin gözlerinin içine dik dik bakıyor, birbirini kolluyor. Gözler gözlere kenetlenmiş durumda, bedenler gerilmiş herkes atılacak toptan sonra hareketlenmeyi bekliyor. Kürtler birbirlerini ittirip topu elde etmeye çalışacaklar. Oysa Amerikan futbolu türlü oyunu da içerisinde barındırmakta. Bunlardan birisi de “touchdown”. Rakipler birbirinin karşısında göze göz dişe diş beklerken birden top hızla karşı takımın sahasına atılır ve en kurnaz oyuncu o çatışmada aradan hızla koşarak sıyrılıp topu kapar. Rakip alana atılan topu kapar kapmaz yere koyar. Artık daha fazla puan hem de büyük bir prestijle alınmıştır. Şimdi Kürtler karşılıklı bekliyor, top atıldı, Erdoğan ileri atılıyor. Bakalım touchdown olacak mı? Göreceğiz.

Ali Murat İrat

Dünyalılar

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu