Arka Bahçemiz

Kutsallar, gelenekler, değerler…

Hindistan’da çevre ülkelere de sirayet etmiş eski bir gelenek var: Sati. Dönem dönem Hindular, Budistler ve Sihler arasında yaygın olan bu uygulamada, ölen erkeğin dul kalan eşi bazen ölünün yakıldığı ateş yığınının içine atlayarak, bazen daha sonra “intihar” ederdi. Bu “intihar” tahmin edeceğiniz üzere bu kadınlara zorla yaptırılırdı. Çünkü kadın, erkeğini hayatta tutmaktan sorumluydu, erkek ölürse bu kadının hatasıydı, bundan utanmalıydı ve o kadın artık onursuz bir kadındı. Kocası ölmüş bir kadın hemen intihar etmezse veya intihara zorlanmazsa bile sosyal olarak ölüme terkediliyordu ve kısa süre sonra intihar etmek zorunda kalıyordu.

1840’lı yıllarda, Hindistan Britanya mandası altındayken, bir grup Hindu keşişi bölgedeki Britanya ordusunun başkomutanlığını ve şimdiki Pakistan’ın valiliğini yapmış olan Charles James Napier’i ziyaret eder. Keşişler, Britanyalı yetkililerin Sati uygulamasını yasaklamasından yakınmış, geleneklerinin yasaklanmaması gerektiğini eklemişlerdi. Bir insanın intihar etmesi yasaklansa bile, bu yasağın uygulanması mümkün olmadığına göre, asıl yasaklanan, gelenek ve din zırhına bürünmüş cinayetti. Napier cevap verdi:

“Öyle olsun. Dulları yakmak sizin geleneğiniz, onları yakmak için yakacak yığınınızı hazırlayın. Fakat bizim de bir geleneğimiz var: Kadınları canlı canlı yakanları asar ve tüm mallarına el koyarız. Bir dul yakılıp kül edildiği zaman, olayla ilgili kim varsa asmak için marangozlarım darağaçlarını kuracaklar. Haydi, hepimiz geleneklerimize uygun davranalım.”

Rasyonelleştirme ve Yansıtma

Kimse toplumun geniş kesimleri tarafından makul bulunmayan bir fikrin kolay kolay arkasında duramaz. “İnsanları durduk yere öldürmek iyidir” diyen bir insanın akıl sağlığından şüphe etmeyecek kimse yoktur. Buna rağmen dünyada durduk yere birçok insan öldürülüyor.

İnsanın savunma mekanizması sosyal, ahlaki veya mantıksal olarak doğru olmadığını düşündüğü davranışları için kendine bir dayanak arar. Siz hiç keyif olsun diye insan öldürdüğünü beyan eden bir terör örgütü duydunuz mu? Ya da bir kutsal amaç beyan etmemesine rağmen ‘akıl sağlığı yerindedir’ raporu alabilmiş bir katliam sorumlusu? Hepsinin çok kutsal (!) amaçları vardır.

Katillerin ekseriyetinin bir mazereti vardır. Bu katiller, din için, namus için, vatan için, onur için, eşitlik için, idealleri için, gelenekleri için, devletin bekası için ve daha birçok kutsal için insan öldürürler. Benim ve benim gibiler için ise insan hayatına kastetmenin tek bir geçerli mazereti vardır: O insanın başka bir hayata veya beden dokunulmazlığına kastetmesi. Bunlar dışında tüm insan öldürmeler, durduk yere insan öldürmektir.

Peygamberinize hakaret etmiş, vatanın bütünlüğüne laf etmiş, ulu önderinize sövmüş, erkeklerle gezmiş, aslında bunu hak etmiş, devrimci güçlerin adaletiymiş… ve en mantıksız, en aşağılık olanı da: onunla aynı kültürden, aynı dinden, aynı milletten olanlar ‘da’ insan öldürmüş.

Bütün dinlere inananlar, inandıkları din haricindeki tüm dinlerin yalan ve safsata, diğer dinlerin neredeyse tüm kutsallarının ise mevhum olduğunu kabul etmiş olurlar. Bir çok tanrıdan birini seçip, diğerlerinin sizi cezalandırmasından korkmamanız, ancak diğer dinlerin yalan olmasıyla mümkün olur. Bu nedenle bütün dinler, diğer dinlere, diğer peygamberlere, azizlere ve din adamlarına “yalancı” diye hakaret etmenin cisimleşmiş halidir. İnanmayanların tüm dinleri yalan kabul ettiği zaten malumunuz. Herkesin, diğer dinlerin kutsal kişilerine “yalancı” diyerek hakaret ettiği bir dünyada, kutsallara hakaret nedeniyle cinayeti meşru görürseniz, kısa zaman sonra IŞİD militanlarının Türkiye’deki gayrimüslimlerin yanı sıra sizi de öldürmesine ses çıkarmamalısınız. Ne de olsa ufak bir azınlık dışında Türkiye’deki Müslümanların çoğunluğu Matûridi, ufak bir kısmı da Eş’ari ya da Mu’teziledir.

Türkiye’deki bu Müslümanlar Allah’ın sözlerini olduğu gibi kabul etmek yerine, akıllarını ‘nakil’in önüne almışlar, “kendilerini Allah’tan akıllı saymışlar”dır (!). Allah ne söyleyeceğini bilmiyormuş gibi, kıyas, rey hatta kimileri tevil yoluna gitmiş, kendilerini Allah’tan akıllı sayarak, Allah’ı aşağılamaya utanmamışlardır (!).

İşin komik tarafı, bu Müslümanların birçoğu aslında bu itikadi mezheplerden olduklarını bile bilmeden (“yok abi ben Matûridi değil Hanefîyim” diyenleri duydu bu kulaklar), sadece bu mezheplerden oldukları için IŞİD gibi örgütler tarafından Allah’a hakaret ettikleri için mürtet, kâfir, münafık kabul edildiler, malları ve canları IŞİD militanlarına helal ilan edildi. Hem de bundan yüzyıllarca önce!

Atatürk’ün Nutuk’ta söylediklerinin aksini belgelerle ispat edenlerin Atatürk’ü yalancı durumuna düşürdükleri için Atatürk’e hakaretle suçlandığı, Müslümanların büyük çoğunluğunun aklını kullandıkları için kâfirlik ve Allah’ı tahkir ile suçlandığı, hırsıza hırsız demenin hakaret sayıldığı hatta bir insanın aslında Ermeni olabileceği iddiasının bile hakaret sayıldığını göz önünde bulundurun: Bir ifadenin hakaret olduğunu değerlendirirken kimin değerlerini kıstas alacağız? İslam’ın tek doğru olduğundan şüphe etmediğiniz için sizin değerlerinizin kriter olarak alınması gerektiğini düşünüyorsanız, aynı şekilde kendi dinlerini en doğru kabul eden diğer din mensupları tarafından tüm Müslümanların “bizim inançlarımızı aşağılıyorsun, tanrımıza sahte diyorsun” diye yargılanmasını veya öldürülmesini nasıl engellemeyi düşünüyorsunuz?

Bir arada yaşayabilmek için önce;
-Herkesin kutsalının sadece kendisi için kutsal olduğunu,
-Diğer insanların bunları önemsemek zorunda olmadığını,
-Kutsalınıza saygısızlık edenlerle görüşmeyebileceğinizi,
-Kutsallarınıza saygısızlık eden gazeteleri okumayabileceğinizi,
-Kutsallarınıza saygısızlık eden televizyonları izlemeyebileceğinizi,
-Bu saygısızlıkların size ait bir mülkte sizin isteğiniz dışında bulunan veya çıkmamakta direnen kişi tarafından yapılmasının haneye tecavüz sayılacağı için engellenebileceğini, ya da uzaklaşmanızı imkansız hale getirerek yapılması halinde ısrarcılık nedeniyle taciz sayılacağı için engellenebileceğini,
-Kısacası sizin özel alanınızı işgal etmeyen tüm ifadelerin, şiddet çağrısı yapmadığı sürece, ifade özgürlüğünün kapsamında olduğunu öğreneceksiniz. 

Dünyada 1.2 milyar insanın kutsal saydığı ve kesilmesini kutsallarına saygısızlık kabul ettiği ineği kesmenin ibadet olduğu bir dine inanırken, insanların “kutsallara saygı göstermesi gerektiği”ni iddia etmek ironiktir. Maalesef siz de tüm dünya gibi diğer dinlere saygısızsınız. İkiyüzlüğü bırakıp saygısızlıklara tahammül etmeyi, hoşgörü göstermeyi öğrenmelisiniz. Hoşgörü bir peygamberin karikatürünü çizmemekten önce, peygamberin karikatürünü çizeni öldürmemektir.

Tarık Beyhan

3hhareketi.org

Dünyalılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu