Lenin, daha doğrusu Sovyetler Birliği Merkez Komitesi, Ocak 1922’de “askerlik işlerinden” anlayan Litvanya büyükelçisi Semiyon İvanoviç Aralov’u Ankara’ya Sovyetler Birliği Büyükelçisi olarak görevlendirir. Lenin, Aralov’a yeni görev yerini anlatırken Anadolu’nun ve Mustafa Kemal Paşa’nın portresini çizer. Bu arada Mustafa Kemal’in ve Anadolu kurtuluş hareketinin siyasal yönelimleri hakkında tespitlerde bulunur; Aralov’a gittiği ülke (Türkiye) ile ilişkilerinde nelere dikkat etmesi gerektiğini anlatır. Ancak Lenin, sözlerinde devrim ihracına yönelik en ufak bir beklentiye yer vermez; onunki, emperyalizme karşı kurtuluş mücadelesi veren bir halka karşı 17 Ekim devrimiyle birlikte evrenselleşen insani duygulardır.
Atatürk’le diplomatik sınırları aşan, dostluk düzeyinde bir ilişki geliştiren Aralov, anılarında Lenin’in Atatürk ve Kurtuluş Savaşı hakkında kendisine söylediklerini şöyle anlatır:
“Türkler, millî kurtuluşları için savaşıyorlar. Emperyalistler Türkiye’yi soyup soğana çevirdiler, hâlâ da soyuyorlar. Köylüler ve işçiler buna katlanamadılar ve baş kaldırdılar. Sabır bardağı taştı, gerek Doğu halkları gerek biz, emperyalist kuvvetlere karşı savaşıyoruz. Sovyetler Birliği emperyalistlerle olan işini bilirdi. Onları bozguna uğrattı ve memleketten kovdu. Onların dişlerini söktük, keskin tırnaklarını vücudumuza geçirmelerine izin vermedik.
Mustafa Kemal Paşa. tabii ki sosyalist değildir ama, görülüyor ki, iyi bir teşkilatçı. Kabiliyetli bir lider, milli burjuva ihtilalini idare ediyor. İlerici, akıllı bir devlet adamı. Bizim sosyalist inkılabımızın önemini anlamış olup, Sovyet Rusya’ya karşı olumlu davranıyor. O, istilacılara karşı bir kurtuluş savaşı yapıyor. Kapitalistlerin gururunu kıracağına, padişahı da yardakçılarıyla birlikle silip süpüreceğine inanıyorum. Halkın ona inandığını söylüyorlar. Ona, yani Türk halkına yardım etmemiz gerekiyor. İşte, sizin işiniz budur. Türk hükumetine, Türk halkına saygı gösteriniz. Büyüklük taslamayınız. Onların işlerine karışmayınız. İngiltere onların üzerine Yunanistan’ı saldırttı. İngiltere ile Amerika bizim üzerimize de sürü ile memleket saldırttı..
Kendimiz fakir olduğumuz halde Türkiye’ye maddi yardımda bulunabiliriz. Bunu yapmamız gereklidir. Moral yardımı, yakınlık, dostluk, üç kat değeri olan bir yardımdır. Böylece, Türk halkı yalnız olmadığını hissetmiş olacaktır. İngiliz işçileri ve öteki ülkelerin işçileri bize yakınlık gösterdikleri, grev yaptıkları, bizimle savaşan Polonya’ya gönderilmekte olan silahları gemilere yüklemedikleri zaman, bu bizim için büyük bir yardımdı. Bu bize mücadelemizde büyük bir güç katmıştır. Bundan işçilerimiz moralce büyük bir güç kazanmışlardır.
Çarlık Rusyası, yüz yıl boyunca Türkiye ile savaşmıştır. Bu tabii, Rusya’nın, Türkiye’nin amansız düşmanı olduğuna dair yapılan propagandalarla, halkın hafızasında derin izler bırakmıştır. Bütün bunlar, Türk köylüsünde, küçük ve orta mal sahiplerinde, tüccarlarda, aydınlarda ve idareci çevrelerde Ruslara karşı dostça olmayan duygular ve güvensizlik uyandırmıştır. Bilirsiniz ki, güvensizlik ağır geçer. Bunun için de sabırlı, dikkatli, sakıncalı bir çalışma gerekmektedir. Eski Çarlık Rusyası ile Sovyet Rusya arasındaki ayırımı, sözle değil işle göstermek ve anlatmak gerekmektedir. Bu bizim ödevimizdir. Siz de bir elçi olarak, Sovyetler Birliği’nin, Türkiye’nin işlerine karışmamak politikasının, halklarımız arasında samimi bir dostluğun savunucusu olmak zorundasınız. Türkiye, bir köylü, bir küçük burjuva ülkesidir. Sanayii çok azdır. Olanı da Avrupa kapitalistlerinin elindedir isçisi çok azdır. Bunu dikkate almak gerekmektedir. Bir kez daha tekrar ediyorum, dikkatli ve sabırlı olunuz!.. Hükumet temsilcileriyle, halkla konuşmalarınızda her zaman nazik ve güler yüzlü olunuz!..
En önemlisi halka saygı göstermektir, Emperyalistlerin yağmacı, istilacı politikalarına karşılık bizim, hiçbir çıkara dayanmayan dostluk ve memleketin iç yaşamına karışmama durumumuzu açıklayınız!
İşte sizin ödeviniz!..
Ne gibi yardımlarda bulunacağımızı da bildirelim: en kuvvetli bir ihtimalle silah yardımında bulunacağız.
Gerekirse başka şeyler de veririz.”
Kurtuluş Savaşı’na yardımları
Sovyet resmi verilerine göre Kurtuluş Savaşı döneminde Sovyetler Birliği’nin Türkiye’ye yaptığı askeri ve nakdi yardımlar:
39.000 tüfek,
327 makineli tüfek,
54 top,
63 milyon fişek,
147.000 top mermisi vs.,
2 avcı botu,
Doğu sınırlarından eski Rus ordusunun bıraktığı askeri malzemeler,
Ankara’da iki barut fabrikasının kurulmasına yardım,
Fişek fabrikası için gerekli teçhizat ve hammadde sağlama,
200 kilo külçe altın
100.000 altın Ruble (kimsesiz gazi çocukları için yetimhane kurulması amacıyla)
20.000 Lira (basımevi ve sinema teçhizatı alımı için)
10 milyon altın Ruble
Her ulusal günde, yabancı ülke politikacılarının ve basınının Atatürk’le ilgili övücü sözlerine yer verilir. Ancak Sovyetler Birliği’nin savaşın sonucunu olumlu yönde etkileyen yardımlarından ve Lenin’in Mustafa Kemal hakkındaki görüşlerinden söz edilmez. Ders kitaplarında “Kara Fatma”nın sırtında top mermisi taşıyan resminin altına komünizm övgüsü olur diye bu “mühimmat”ların nereden geldiği yazılmaz. Bundan dolayı TIME dergisinin Atatürk’ü “kapak” yaptığını biliriz de Sovyet yardımlarını bilmeyiz.
Kaynak: Aralov, S.İ. Bir Sovyet Diplomatının Türkiye Hatıraları 1, Yenigün Basın ve Yayıncılık, Aralık 1997
Ünal Özmen
Dünyalılar