Yale Üniversitesi’nde Holokost (Yahudi Soykırımı) çalışmaları yürüten Profesör Timothy Synder’in, faşizm koşullarında nasıl yaşanması gerektiğini anlattığı öğütleri, tam da bugünlerde mücadelenin hangi temellerde yürütülmesi gerektiğine işaret ediyor.
Çeviren, derleyen ve yorumlayan Prof. Dr. Zeynep Direk
Orjinal kaynak için
http://www.dallasnews.com/opinion/commentary/2016/11/21/learning-history-can-save-america-tyranny
İşte o hepimizin sorduğu peki ama ne yapmalıyız, nasıl yapacağız, nasıl yapmalı? soruları için bazı cevaplar.
1. Öğüt
Otoriterliğin gücünün büyük bir kısmı bizim ona kazandırdığımız bir güçtür: Şimdilerde yaşadığımıza benzer zamanlarda, baskıcı bir hükümetin uygulamaları yüzünden zarar görmekten çekinen insanlar o hükümetin kendilerinden daha neler isteyebileceğini düşünürler. Hükümet bunları talep etmeyi henüz aklına getirmemiş olabileceği veya göze alamadığı halde, insanlar kendilerine uygulanacağını hayal ettikleri baskıya göre hareket etmeye başlarlar.
Öngörüye bağlı itaat, hükümete halka daha fazla ne yapılabileceğini işaret eder ve özgürlüğün kaybını hızlandırır.
Bunu şimdiye kadar yapmış olabilirsiniz, bundan sonra yapmamaya dikkat edin.
2. Öğüt
Elde kalan kurumları savun. Savunulacak kurum bir gazete, bir okul, bir üniversite, bir sivil toplum örgütü, bir dergi, bir sanat kurumu, bir dernek, bir web sitesi, bir facebook sayfası, mahallendeki dayanışma evi olabilir. O kurumlarda etkin olmaya çalış, hiç olmazsa varlığını hissettir. Bir davayı takip et. Bir gazeteyi satın alarak yaşat. Biz kurumları sahiplenmezsek, onlar için ve onlar adına harekete geçmezsek kurumlar hiçbir zaman bizim olmazlar. Kurumlar kendi kendilerini savunamazlar. Baştan beri sahiplenilip savunulmazlarsa faşizm geldiğinde kurumlar domino taşları gibi düşerler.
Ek: Başkalarıyla mutlu hayat ancak adil kurumlar varsa mümkündür diyor Paul Ricoeur. Kendi hayatına çekilmek, kendini toplumsal olayların akışına teslim etmek sana mutluluk getirmez, çünkü kurumsal adaletin olmadığı yerde mutluluk da yoktur. Mutluluk içte yaşanan bireysel bir ruh haline indirgenemez.
3. Öğüt
“Faşizm koşullarında en büyük devrimcilik, işini iyi yapmaktır.” (W. Benjamin)
Faşist rejimlerde devlet liderleri kötü örnek oluştururlar: Onların muktedir kıldığı bazı kişilerin artık yasaya uymama özgürlüğü vardır. Bazı kişilere, gruplara rant, talan, yalan özgürlüğü verilmiştir; zayıflara da sadece yalanlara inanma, katledilme, tecavüz edilme özgürlüğü kalmıştır.
Böyle zamanlarda, normal halde işler düzgün yürüdüğü için kullanılması pek gerekmeyen meslek ahlakı dilinizi hatırlayın. Meslek ahlakı, adil pratiği savunmaya yarar. Avukatlar işini iyi yaparsa, yargıçlar işini iyi yaparsa bir hukuk devletini yıkmak zorlaşır. Bu diğer kurumlar için de geçerli. Kurumlar insanlar sayesinde vardır. Meslek ahlakı, muktedirin sizden yapmanızı talep ettiği yanlış işleri niye yapamayacağınızı gerekçelendirmeye yarar.
4. Öğüt
Politikacıları dinlerken bazı kelimeleri nasıl kullandıklarına dikkat edin. Bu kelimeleri sorgulamayı öğrenin. “Terörist”, “vatan haini” gibi kelimeler çok geniş bir anlamda kullanılmaktadır. “Olağanüstü hal”, “aciliyet” gibi çok önemli kavramları duyduğunuzda uyumayın.
Olağanüstü halde hükümet yetkililerine göre terör, devletin bekasına karşı olduğuna hükmettikleri tutumların bütünüdür. Küçük bir çocuğun yaptığı yaramazlık, mini etekli bir kadın, öpüşen eşcinsel bir çift, bir popstarın bir mitinge katılma davetini geri çevirmesi, facebook’ta bir haber sitesinde çıkmış bir haberi paylaşmak, barış için verilen bir imza, bir gazeteyi okumak, sembolik dayanışma eylemleri terör ile yan yana getirilebilir. Terör unsuru olarak algılanan şeyler yeri geldiğinde taş, sopa, flama veya bir baret dahi olabilir.
Peki, gerçekte terör nedir? Terörist diye kime denir? Teröristlerin amacı veya hedefi nedir?Terör kelime anlamıyla herhangi bir amaç uğruna, konu ile ilgisi olmayan bireylere yöneltilmiş şiddet eylemlerinin bütünüdür. Terörist, siyasal davasını kabul ettirmek için karşı tarafa korku salacak davranışlarda bulunan, eylemler yapan kimsedir. Politikacılar, gazeteciler, yazarlar terörist değildirler.
Yurtsever dil kullanılarak ve bahane edilerek, şiddete başvurmayan insanların “terörist” olarak adlandırılıp dışlanmasına veya cezalandırılmasına öfkelenin, öfkenizi uygun bir dille ifade edin.
5. Öğüt
Akıl almaz şeylerle karşılaştığında, örneğin ülkede bir yerde bir canlı bomba patlayıp yüz kişi öldüğünde veya başka bir terör eylemi gerçekleştiğinde sakin ol ve şunu hatırla: tüm otoriter rejimler, iktidarlarını daha da sağlamlaştırmak için böyle saldırılara gerek duyarlar, sivillerin zarar gördüğü böyle olaylara göz yumar, kışkırtır, hatta planlar ve gerçekleştirirler. Bu olaylara tanık olan insanlar korkacak, endişeyle yaşayacak, hayatlarını daraltacak, özgürlüklerini daha az talep edecek, kendiliğinden hareket etme güçlerini, bir araya gelme isteklerini kaybedeceklerdir. Bu duygulara kapılan bir halkın, güvenlik gerekçesiyle özgürlükleri elinden alınsa bile güçlü bir lideri destekleme eğilimi artar. Reichstag yangınını düşün. Hitler bu olayı bahane ederek güçler ayrımını ve dengesini ortadan kaldırmış, çok partili siyasal hayatı sona erdirmiştir. Bu eski bir oyundur, bu oyuna gelme.
6. Öğüt
Dile özen göster. Herkesin kullandığı cümleleri kullanmaktan kaçın. Herkesin söylediği bir şeyi söyleyeceksen bile onu nasıl söyleyeceğine kafa yor. Sadece ne dediğin önemli değil, nasıl dediğin de çok önemlidir. Faşizme karşı mücadele faşistlerin kullandığı dili kullanarak yapılamaz. Düşünen, kavramaya çalışan, kavramsallaştıran, sorgulayan, şüphe eden, ötekini dinleyen, duyan, hisseden, hatta konuşturan bir söyleme biçimi edinmeye çalış. Toplumsal olaylar karşısında kitlelerin kapıldığı heyecan, hiçbir ‘şok’ seni bu dilden vazgeçiremesin. Tepki dilini o anda kuramıyorsan tepki verme, daha sonra konuş.
Küfretme: küfrün kadın nefreti, cinsiyet temelli nefret söylemi, erkek iktidarını güçlendiren bir dil olduğunu aklında tut. Küfür, öfkesinin sebeblerini açıklayacak kadar düşünmeye ve konuşmaya vakti olmayanların çaresizliğidir. Lümpen faşistler böyle konuşur. Öfke dilini kullan, öfkeni ifade et, fakat bunu yaparken düşünmeyi bırakma.
Yatmadan önce internete girme. Elektronik aletlerini yatak odası dışında bir yerde şarj et ve oku. Bunun sebebi şu: Sadece sosyal medya okumamalısın. Düşünce dilini inceltmek, geliştirmek için kitap okumalısın. Yaşadıklarımızı daha iyi düşünmek için ne okumalı? Belki Václav Havel’in Güçsüzlerin Gücü’nü, George Orwell’in 1984’ünü, Czesław Milosz’un Tutsak Edilmiş Akıl’ını, Albert Camus’nün Başkaldıran İnsan’ını, Hannah Arendt’ın Totalitarizmin Kaynakları’nı ya da Peter Pomerantsev’in Hiçbir Şey Doğru Değil ve Herşey Mümkün’ünü.
7. Öğüt
İtiraz et. Birileri etmeli. Doğruyu söyle. Birileri doğruyu söylemeyi göze almalı. Bu senin karakterin için de önemli. Ne fazla gözü kara ol ne de çok korkak biri: Cesaret söyleyeceklerini doğru zamanda, uygun bir dille söyleyerek iki uçtan kaçınıp ortayı düşünerek bulmaya denir. Elbette hiçbirimiz kendimizi kolayca ele vermemeli, hapse girmemeye çalışmalıyız. Ama biz bile konuştuğumuz için hapse giriyorsak dışarısı içerisinden çok daha kötü hale gelmiş demektir. İnsan cesurca konuşa konuşa cesur biri olur. Bunu yapamazsak, yavaş yavaş yalanların içinde kendimizi de kaybederiz. Zamanla bizden eser kalmaz. En büyük kayıp hakikatin kaybı, kendiliğin kaybıdır.
Sözde ve davranışta etrafa uyum sağlayarak, sürüden biri gibi davranmaktan vazgeç. Çoğumuza çocukken öne çıkmamayı, göze batmamayı, böylece daha az zarar göreceğimizi öğretmişlerdir. Şimdi farklı bir şey yapmak ya da söylemek insana kendisini garip hissettirebilir. Çoğunluk susarken konuşmak seni tedirgin edebilir. Fakat zaten artık herkes tedirgin değil mi? Tedirginlikle yaşamayı başarıyorsak biraz daha tedirgin olmayı göze alabiliriz.
Aslında içinde bulunduğumuz şartlarda, bu huzursuzluk olmadan özgürlük mümkün değil. Sen bir örnek oluşturduğunda, sessiz çoğunluktan olmanın efsunu ortadan kalkar, korku eşiği daha kolay aşılır, diğerleri de seni takip edip itiraz etmeye başlayacaktır.
8. Öğüt
Doğru ile yanlışın birbirinden ayırt edilebileceğine, gerçeği bulabileceğimize ve doğruyu söyleyebileceğimize inan.
Gerçeğe ulaşma çabanda seni yoran, umutsuzluğa kaptıran, hakikat arayışından vazgeçmene sebep olabilecek bir bilgi kirliliği, siyasi çarpıtma, algı operasyonu, savaş propagandası var. Ülkede medya iktidarın söyleminin dışına çıkamıyor. Farklı düşünen gazetecilerin çoğu hapiste. Gerçeğe savaş açılmış sanki.
Medyaya bakarak savaş bölgelerinde ne olduğuna karar vermek zor. O bölgede çıkarları olan veya bilfiil savaşan devletler kendi amaçları doğrultusunda açıklamalar yapmaktalar. Sivil halktan kişiler kendi deneyimlerini aktarmaya çalıştıklarında onlar da, terörist olmakla suçlanıyor. Sosyal medyada muktedirlerin binlerce trolü dolaşıyor, sırf söyleme aykırı deneyimlerin bize iletilmesini engellesinler, biz gerçeğe ulaşamayalım diye.
Faşizmde yalanın toplumsal olarak örgütlendiğine tanıklık ederiz. Halkın bir kısmının bunu fark ettiğini, kabul ettiğini ve artık hakikatle, gerçekle, olgularla ilgilenmemeye başladığını hissederiz. Normal zamanlarda ahlaksızlık olarak görülen edimler artık kanıksanmaktadır. Muktedirin topluma söyledikleri yalanların, çelişkilerin, tutarsızlıkların, saçmalıkların artık önemi yoktur. Kitleler güçten yana olmayı varoluşunun koşulu gibi görmektedir.
Bu durumda sana da çeşitli söylemler arasında dolaşmak, farklı söylemleri, sözleri, yazıları birbiriyle karşılaştırarak hakikate ulaşmaya çabalamak kalmıştır. Her okuduğuna inanmaman, bağlamı gözden kaçırmaman, satır aralarını okuman, safsataları ayırt etmen, yapılan konuşmaların performatif boyutunu gözden kaçırmaman gerekir.
Dil gerçekliği şekillendiriyor elbette ve bunu yapmaya aday birden fazla dil var. Gerçeğe ulaşma çabanda başkalarının somut deneyimlerine, yaşananın diline öncelik vermeyi ilke edin. Tanıklıkları dinle.
Olgular çıplak değilse bile olgular yoksa özgürlük de yoktur. Eğer hiçbir şey doğru değilse iktidarı da kimse eleştiremez, çünkü eleştirinin bir zemini yoktur. Hiçbir şey gerçek değilse, herşey gösteriden ibarettir. Parası ve gücü olan düdüğü çalıyor demektir.
9. Öğüt
Kapitalist hegemonyanın ve emperyalizmin karşısında ol. Muktedirler de bu yönde bir söylem tutturabilirler fakat gerçekte öyle değiller. Öncelikle hem gelecek kuşaklara hem de tüm canlılara yaşanabilecek bir doğa bırakmaya çabala, kentleri kapitalist yağmaya karşı savun, doğayı satılacak bir enerji kaynağı olarak gören, kentleri zenginlere pazarlayan, kamu tesislerini ve fabrikalarını çok uluslu, yayılmacı, sermaye tahakkümünü bütün dünyaya yayan ve mevcut adaletsiz sistemin tüm kurumlarını küresel bir çetenin emrine sunan şirketlere satan, ahlaki ve siyasi yozlaşmayı önemsemeyen yöneticilerin eylemlerine izin verme.
Ülkede nasıl yeniden bir adil üretim ve adil paylaşım ekonomisi kurulabileceğini düşün.
Eğitim sistematik olarak gericileştirilmiş, üniversiteler yozlaşmış ve ticari birer işletme haline getirilmiş olabilir: Yine de bu kurumları düzeltmek için elimizden geleni yapmalı, mücadele etmeye devam etmeliyiz.
Evrensel etik değerleri sahiplenmek gerekir. Hangi kültürden gelirse gelsin eğer bir davranış doğruysa benimsenmeye değerdir. Hangi kültürde bulunursa bulunsun eğer bir davranış yanlışsa ondan vazgeçmek gerekir. Başkasından öğrenmek ayıp değil bir meziyettir. Bilge insan olmak, şovenizmi aşmayı gerektirir.
10. Öğüt
Dışarıya çık, gerçek dünyada siyasete katıl. Toplumsal bir meseleyle ilgili iktidarın benimsediği bir tavıra, şiddet içermeyen bir biçimde tepki gösterilmeye çalışıldığında, buna sadece sanal dünyadan destek verme; fiziken, bedeninle de katılmaya, orada olmaya gayret et.
Siyasi, sanatsal, kültürel olaylar etrafında tanımadığın insanlarla bir araya gel. Bu topluluklara katılmak sana kendini daha güçlü hissettirecek. İnsanlar birbirinden güç alır, bir araya geldikçe daha umutlu olur.
Toplumsal bağlarını sadece sanal dünyada kurma. İktidar, sandalyene çakılı kalmanı, duygularının ekrandan emilip kaybolmasını ister. Sanal dünyanın hayatımızda daha çok yer kaplamasıyla otoriterliğin artması arasında bir ilişki var.
Dışarı çık. Alışık olmadığın yerlerde daha önce tanımadığın kişilerle ol. Yeni arkadaşlar edin, ne düşündüklerini sor, onların deneyimlerini dinle, onlarla yürü.
11. Öğüt
Tek parti devletini engelle. Faşizme geçişin özelliği, çok partili siyasi hayatı ortadan kaldırmak veya demokratik rejimi değiştirmek isteyen bir partinin ortaya çıkmasıdır. Aslında bu parti de demokratik yollarla iktidara gelmiş, bir zamanlar demokrasinin usullerini kabul etmişti.
Demokrasinin paradokslarından biri de, bir siyasi partinin demokrasinin kurallarına göre oynayarak demokrasinin sonunu getirebilmesidir.
Söz konusu parti iktidardayken, tarihsel bir andan faydalanarak demokrasiyi güvence altına alan kurumları yıkmış, ardından da rakiplerinin siyasi varlıklarını ortadan kaldırmıştır.
Önerilen yeni rejim “demokrasi” olarak adlandırılsa bile aslında demokrasi değildir. Güçler ayrılığı, çok partili sistem, demokratik işleyen kurumlar olmadan ve azınlık hakları korunmadan demokrasi olmaz. Faşizmin yolunu çoğunluk demokrasisi açar.
Halkın tek parti devletini onaylaması için referandum yapıldığında oyunu tek parti devletine hayır demek için mutlaka kullan.
Dünyalılar Editör Notu: 9. Maddede bazı değişiklikler ve eklemeler yaptık.
Aşağıda ise bizim ilave ettiğimiz bazı öneriler var, sizler de eklemeler yapabilir, mevcut öneriler için eleştiri getirebilirsiniz. Bu içeriği hep birlikte mücadelenin yol haritası olarak geliştirip, yaygınlaştırabilir ve kendi hikayemizden başlayarak hayata geçirebiliriz.
İlave Öneriler
Fikre karşı fikirle mücadele et, dogmatik olma, toptan yok sayma ya da dışlama. Anlatmaktan ve tekrar tekrar anlatmaktan yorulma. Değişime ve senin gelişimine katkı sağlayacak, seni kendinle ve fikirlerinle yüzleştirecek her türlü eleştiriye açık ol ve hatta bunun için teşekkür et.
Faşizm karşısında kurulacak cephe potansiyelini düşürme, seninle birçok alanda aynı düşünen kişi ve kurumlarla AYNILIKLARINIZ üzerinden iletişim kur, farklılıklarını tartış ama bu farklılıkların ortak mücadele bağlarını koparmasına izin verme.
Hemen yarın sanki devrim olacakmış gibi insanlara pembe vaatlerde bulunup hem onlara ve hem de kendine zaman kaybettirme, henüz hiçbir emek vermedin bunu sen de biliyorsun, devrim için evrim süreci tamamlanmadı, evet çok bedel ödendi ama geldiğimiz nokta ortada, halkın çoğunluğunun faşizme gönüllü destek verdiğini artık gör ve bu insanları dışlamadan, kötülemeden, aşağılamadan, ötekileştirmeden kazanmanın yollarını geliştir, o insanların gerçeği görmeleri için uğraş, yardım et. Bütün bu sürecin ardından o devrim dediğin şey her neyse onu o zaman konuşuruz.
Sorunların dünya ölçeğinde olduğunu ve çözümlerinde dünya ölçeğinde olması gerektiğini gör. Ama mücadeleye elbette kendi mahallenden ve kendi coğrafyandan başlayacaksın. Mahalle demişken, mahalle komiteleri işe yarayabilir.
Sanat her zaman yaşamının bir parçası olmalı.
Doğadan uzak kalma.
Spordan uzak kalma.
Sorumluluk al, birilerinin yapmasını artık bekleme, sen yap, yapamıyorsan yardım, destek iste. Yapılmalı, edilmeli gibi topu taca atan cümleler ve yöntemler kurma, beklediğin o sensin.
Egolarınla hareket etme, tevazu göster, paylaşımcı ol, kolektif emeği önemse ve buna sahip çık, değerli olduğunu anla.
Faşizm karşısında atılan her adımın, verilen her emeğin değerli olduğunu bil. O emekleri küçümseme, yok sayma.
Yukarıda 1. Öğütte de anlatıldığı üzere mevzileri kaybetme ve yeni mevziler edinmeye çalış, mevcut mevzilere destek ol, sahip çık. Mücadeleyi yaşamın her alanına ve her anına yay, mücadele edenlerle dayanışma içinde ol ve asla vazgeçme!
Faşizmin gündemine hapsolma, kendi üretken gündemini yarat ve bunu genişlet.
Sorunları teşhis et, çözümleri ara ve bunu yaparken diyalektik çarkı mutlaka çalıştır. Henüz keşfedemediysen dunyalilar.org arka bahçemiz kategorisindeki tüm yazıları ders çalışır gibi oku ve artık,
Şikayet etmeyi bırak, harekete geç ve bunu hemen yap!
Dünyalılar (www.dunyalilar.org)