Saygı, saygı, saygı… Nedir saygı? Herkesin dilinde bir saygı. Nedir bu SAYGI?
Evde anne-babanız yaşam tarzınıza karışarak ailene saygılı ol, der.
Okulda tarih öğretmeninin yalanlarını sınıf içinde herkese teşhir edersin, saygılı ol bakayım der öğretmen, işaret parmağını gözüne sokarcasına.
Fabrikada maaşını yatırmayan patrona sitem edersin, bunu işiten müdür erişir yanına, ekmeğini veren patrona sitem etme, saygılı ol, der.
Kadın kocasının sözünün üstüne söz söylemek ister, kocana saygılı olacaksın deyip yapıştırır tokadı.
Kadın sokakta sigara içiyordur yahut mini etek giymiştir, ağzında sakız vardır. Toplumsal değerlere saygızılıktır bu.
Gözaltına alındığında direnişine ve attığın slogana daha bir öfkelenen işkenceci polis, devlet memurlarına saygılı olmayı öğreteceğim sana diyerek başlar jopu başına vurmaya.
Katıldığın bir eylemden dolayı önce savcılığın, sonra hakim karşısına çıkartılıp devletin kanunlarını bir daha çiğnememen ve o yasalara saygılı bir birey olman için basarlar sana onlarca yıllık cezayı.
Zorunlu askerlikten dolayı sana üniforma giydirirler, emre itaat etmezsin, ve başlar dayak seansları, askeriyeye saygı duyman için.
”Büyüklerin bunca uzun yaşadığı bir ülkede, bir onur dersi midir çocukların ölümü?” sorusunu cevaplayamayanlar küçüklere sevgi, büyüklere saygı diye söylenir bozuk plaklar gibi.
Biri Türk olmadığını söylüyordur, benim dilim bile farklı diyordur, inkardan, asimilasyondan bahsediyordur. Bu serzeniş tez vakit ulaşır o pek vatansever gençlerin kulağına: Çünkü bu bir bölücüktür, ne demektir hem bu ülkenin ekmeğini yiyeceksin, hem de Türklüğü inkar edeceksin? Bu ne büyük bir saygısızlıktır! Öldürülür sonra bu Kürt genci.
Evet bunlar da saygı. Ama nedir bu saygı?
Milli değerler mi? Dini değerler mi? Tüm bu değerlerin bireyin değersizleşmesiyle eşitlenmesi mi? Eleştiri hakkının, karşı çıkma hakkının gasp edilmesi mi? Bir kısıtlanma, sıkışıklık mı?
Kutsaliyet kılıfı geçirilmiş saygının asıl amacı dokunulmazlık mı?
TDK saygıyı şöyle tanımlıyor: ”Değeri, üstünlüğü, yaşlılığı, yararlılığı, kutsallığı dolayısıyla bir kimseye, bir şeye karşı dikkatli, özenli, ölçülü davranmaya sebep olan sevgi duygusu, hürmet, ihtiram.” Fakat TDK, bu değerin, üstünlüğün, yararlılığın, kutsallığın kime, neye göre olduğunu açıklamıyor. Dolayısıyla herkes kendi osuruğunu dahi kutsaliyet kıyafeti giydirip sizi saygıya davet edebilir.
Şüphe yok ki, saygı da toplumsal koşullara göre değişiyor. Köleci dönemde kölenin sahibine sesini yükseltmesi saygısızlıkken, bugün işçinin patronuna, devletine sesini yükseltmesi saygısızlık olarak görülüyor.
Saygı bu çerçevede güçsüzün güçlüye boyun eğmesi için hazırlanmış bir ahlaki değer olarak çıkar karşımıza. Yahut bir tür orta yolculuktur. Öyle ya, başka türlü nasıl yürür bu düzen böyle?
Baran Sarkisyan (saygısız biri)
Dünyalılar