Arka Bahçemiz

OĞLUM BARIŞ İSTERDİ

Oğlumun istediği barış gelecek elbet; hep beraber getireceğiz  barış`ı biz canlar… BARIS

Oğlum bir çok dergi ve kitap paylaşırdı benimle.”Yorgunum” derdim ben; “varma üstüme oğlum, çok yorgunum”… Kendi dünyama çekilirdim; evimizin bahçesidir benim dünyam. Toprakla konuşan, bahçemdeki ağaçlarla dertleşen, börtü böcekle nefeslenen bir can`ım ben. Bir ara çok kızardı, çok küserdi bana oğlum; “anne, senin gibi bir can nasıl soyutlar kendini bunca olan bitenden?” diye sorardı. Susardım ben. “Lütfen beni anla oğlum” derdim içimden, “benim dünyam toprak ana`dır” derdim…

Oğlum, arkadaşlarıyla tanışmamı isterdi. Ne güzel arkadaşları vardı oğlumun. Mustafa, Zelal, Aleks, Medine… Bahçemdeki rengarenk çiçeklere benzerdi oğlumun arkadaşları. “Annem bir bilgedir, benim öğretmenimdir” derdi arkadaşlarına. Utanırdım ben… Bahçeyi gösterirdim oğlumun arkadaşlarına. Çok mutlu olurdu körpecikler; benimle çok saygılı konuşurlar, toprağa benimle bir dokunurlar, çiçekleri yaprakları benimle bir okşarlardı usulca, incitmeden…

Oğlum, evimizde mülteci misafirler ağırlamamızı isterdi. Bana sorardı, derdim ki, “sorma bana oğlum, herkesin başımızın üzerinde yeri var.” Suriyeli aileler, çocuklar gelirdi bize. Banyo yaparlardı, aş pişirirdim, çay demlerdim. Onlar anlatırdı, ben dinlerdim. Belki anlamazdım dillerini ama onlar benim doğaya olan tutkumu nasıl duyumsuyorlarsa, ben de onların yaşadıkları acıları, ödedikleri bedelleri duyumsuyordum…

Oğlum, yazdığı şiirlerden hiç olmazsa birini ezberlememi isterdi. Şiirler yazardı oğlum; uzundu yazıp da bana okuduğu şiirler. Derdim ki, “bir kez olsun kısa bir şiir yaz da ezberleyeyim”. Geçen cuma gecesi geldi yanıma yatmadan önce, “sana bir şiir yazdım, bakalım sevecek misin anne?” dedi.”Sen yazarsın da sevmem mi “dedim. Okudu bana şiiri. Nasıl mutlu oldum, nasıl duygulandım… Daha ilk okuyuşunda ezberledim oğlumun şiirini…

sevdalı yüreğimi

yeni doğmuş buzağımızın

bol bol süt versin diye değil

bir can taşıyor diye

uzun ömürlü olmasını dileyen

annemden almışım

ben…

Oğlum barış isterdi, yirmi dört yaşındaydı…Bizim ellerdeki her milletten, her halktan arkadaşlar edinen, evimizde misafir eden, “size annemin bahçesini göstereceğim” diyen gencecik oğlum barış isterdi dostlar. Cumartesi sabahı beni öperek çıktı evden, tam gözden kayboluyorken çağırdım onu. “Dün geceki şiiri unutmadım, hep ezberimde kalacak oğlum” dedim ve oracıkta bir kez daha okudum ezberimden o küçücük mısraları… Sarıldık birbirimize sımsıkı. Gitti ve dönmedi oğlum… Parça parça etmişler barış`ı; oğluma, nice can buğusuna, nice can güzeline kıyıvermişler…

Bugün toprağa verdik oğlumu…Gömdük arkadaşlarıyla; ben yalnızca bir avuç toprak serpebildim üzerine…Toprağın nemi karıştı gözümün nemine; toprağın kokusu karıştı oğlumun kokusuna… Tamamen kapandı mezarı oğlumun ve bakakaldım öylece… İncecik bir çubuk almıştım yanıma, dedim ki arkadaşlarına, “bana yardım edin çocuklar; tutun elimden, şu çubukla mezarın üzerine “barış” diye yazdırın bana… Elim titredi benim, elleri titredi evlatlarımın… ”Barış”ı yazdık hep beraber toprağa…

Ben barış`ı oğlumun gözlerinden okurdum; umudu, aşk`ı, özgürlüğü yalnızca bahçemden değil, oğlumdan, arkadaşlarından, bizim ellerdeki cümle can`lardan bilirdim. Oğlumu toprağa vermek, barış`ı, barış özlemini toprağa vermek gibi geldi bana. Ama emin olduğum bir şey var ki,  ekinler gibi, ağaçlar gibi boy verecek oğlumun ve nice can`ların boylu boyunca yatıverdiği toprağın içinden kök salarak barış…

Oğlum barış isterdi; bahçemdeki çiçekler anladı, ağaçlar anladı, oğlumun mezarının üstündeki toprak anladı, biz can`lar anladık ve anlamayan saraylılara, efendilere, biat edenlere diyorum ki, “oğlumun istediği olacak şüphesiz!”

Oğlumun istediği barış gelecek elbet; hep beraber getireceğiz  barış`ı biz canlar…

Ergür Altan

erguraltan@gmail.com

Dünyalılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu