Özür diliyoruz efendiler; Madımak’ı “dumanlı hava sahası”na çevirip biz ozanları, aydınları, canları soluksuz bıraktığınızda, cebimizde sigara paketi olanlarımız vardı…
Bize “Ermeni” desinler istiyoruz, bize “Kızılbaş “desinler istiyoruz; mücadelemiz bunun için!
Trans denilince anahtar sözcüğümüz “can”olur; LGBT hakları için emek vermek yüreciğimizin borcudur.
Anadilde eğitim daha da zenginleştirir, daha da çoğullaştırır bizi; hepimiz bir parça olsun Kürt olabiliyorsak ne mutlu bize, ölü olmamalı halkların dilleri.
Anne olana her gün Cumartesidir bizim ellerde; yavrularımız yitik, biz yitik…
Katlettiklerini, heder ettiklerini, soldurduklarını alçak belleten, hain belleten, baskıları, zulümleri olağan belleten, makul belleten, direnişleri, dayanışmaları vandallık belleten, günah belleten efendilerden bir özür beklemek, hele içtenlikli bir özür beklemek gerçekçi olmayacağı için biz özür dileyelim istedik!
Özür diliyoruz efendiler; 1915’te, biz Ermeniler, katledilmeden önce topluca intihar etmeliydik değil mi?
Özür diliyoruz efendiler; 38’de, biz Dersimliler, kendi yurdumuzda işgale uğrayıp asıla asıla, kesile kesile, yakıla yakıla öldürülürken, bunun çok da yadırganacak bir durum olmadığı bir an dahi aklımıza gelmedi!
Özür diliyoruz efendiler; Madımak’ı “dumanlı hava sahası”na çevirip biz ozanları, aydınları, canları soluksuz bıraktığınızda, cebimizde sigara paketi olanlarımız vardı…
1000 + 250 odalı görgüsüzlüklerinize bakıp da ne kadar güçlü bir ülke olduğumuzu akıl edemediğimiz için özür diliyoruz biz kentsel dönüşüm adı altında yerimizden yurdumuzdan edilenler, şehirlerden uzaklaştırılanlar, sersefil koyulanlar!
Maden emekçileri olarak özür diliyoruz patronlardan; kendileri birkaç günlüğüne olsun strese giriyor zira, kömür karası bedenlerimiz yeraltından çıkarılamayınca bir türlü…
“Gel seni erkek erkeğe eğiteyim”, “gel seninle kız kıza takılalım” diyen eğitim sisteminin planlayıcılarından özür diliyoruz biz ateist veliler, biz komünist öğrenciler; bizim iyiliğimiz için olan çalışmalarınızı anlayacak kapasitede değiliz ne yapalım!
Bize “dinsiz” desinler istiyoruz, bize “vatan haini” desinler istiyoruz; direnişimiz bunun için!
Din ve milliyetçilikle uyuşturulur yığınlar bizim ellerde; Ceylanlar, Berkinler öldürülsün diye.
Zenginler daha zengin olsun, yoksullar hallerine şükretsin diye.
Ethem’in ailesi, Ahmet Şahbaz’dan özür dileyecek hale getirilsin diye!
Sizden öyle bir özür dileyeceğiz ki efendiler, o özür öyle bir eyleme dönüşecek, öyle bir çoğulluğu saracak, direnişe büyüyecek ki, emekçi olmayana, sulhtan yana durmayana, özgürlüğü içselleştirmeyene yer olmayacak bizim ellerde.
Bizim özrümüz sizin kabahatlerinizden büyük olacak efendiler; bizim özgürlüğümüz sizin zulümlerinizi aşacak, bizim emeğimiz sizin sömürülerinizi silip süpürecek.
Özür diliyoruz efendiler; yalan dolanlarınız için, zalimlikleriniz, yaftalamalarınız için, sömürüleriniz, katliamlarınız için sizi özür dilemek zorunda bırakacağız elbet!
Bir özür borcumuz var yeryüzüne, koruluklara, zeytin ağaçlarına, nehirlere, börtü böceğe, canlarımıza, kendimize; ah ne çok özür borcumuz var bizim…
Özür diliyoruz efendiler; size öyle bir rahatsızlık vereceğiz ki biz çoğulluklar; ne biat edenleriniz yanınızda olacak o gün, ne makam mevkileriniz kurtaracak sizi, ne de HES’leriniz, AVM’leriniz, taş ocaklarınız, siyanürleriniz kâr kalacak yanınıza.
Bizim özrümüz sizin kabahatlerinizden büyük olacak efendiler; yetmişimizde bile, mesela, sarayınızı yıkıp incir ağacı dikeceğiz, hem de öyle dünyanın bütün çocuklarına falan kalır diye, özür diliyoruz şimdiden!
Ergür Altan