Arka Bahçemiz

Sıradan Bir Yaşamdan Ateşli Bir Devrimci Yaratmak!

Sıradan bir yaşamdan ateşli bir devrimci yaratmak. İşte bütün mesele bu!

Wakeup, uyanma saati

 

Size kendimden örnek vereyim, çok değil bundan yalnızca 12 – 13 yıl önce politikayla doğrudan ilgilenmiyordum, mesela hiç oy kullanmamıştım. Ülkemizin, ülkelerin nasıl yönetildiği hakkında derinlemesine bir fikrim yoktu, seçim barajının gerçekte ne anlama geldiği üzerinde hiç düşünmemiştim, sadece Kürtlerin meclise girmesini önlüyor klişesinden haberdardım ve bundan gizliden gizliye memnundum. Kredi kartlarım vardı, alışveriş merkezlerine girer 5-6 poşetle çıkardım. Sinemaya Capitol alışveriş merkezinde gitmeyi severdim (patlamış mısır ve kola dahil 30 TL ödeyerek), vicdani retçileri duymuştum ve onları korkak birer vatan haini olarak görürdüm, bankaların para kazanma yöntemleri, trafiğin ana nedenleri, göç, insanlık tarihi, dinler hakkında toplumda öğrendiklerimden başka yine derinlemesine bir bilgim yoktu.

Sportmen biriydim, dağları ve doğayı o zamanlar da çok seviyordum ama doğanın katlediliyor oluşundan haberdar değildim, bilgisizliğin verdiği cesaretle ve yalanlarla dolu bir hayatta belki daha mutluydum.

Klasik romanları okumuştum ama Chomsky, Joel Kovel, Server Tanilli, Gordon Childe, Ursula K. Leguin, Alaeddin Şenel, William H. McNeill, J.D. Bernal, George Orwell, Antonio Gramsci, Henry David Thoreau, Wilhelm Reich… hakkında bilgim yoktu.

Sinema hakkında bilgim ise sadece oyunculardan ibaretti, filmleri yaratan senaryolar, bu senaryoları yorumlayan yönetmenler ve sinema emekçileri üzerinde hiç düşünmemiştim. Sinema benim için keyifli vakit geçirmek istediğim 2 saatti yalnızca.

John Lennon dinlemiştim ama derin düşünce birikiminden ve barış aktivisti olduğundan haberim yoktu, Linkin Park grubunu ise hiç duymamıştım.

Zaman zaman birileri sokaklarda sloganlar atar, çeşitli afişler taşırlardı. Yolu neden kapatıyorlar diye hayıflanır, attıkları sloganları itici bulur hızlıca bölgeden uzaklaşmaya çalışırdım. Tam da şuan şöyle bir yorum yaptığınızı duyabiliyorum. “Arkadaş sen de tam ot gibi yaşamışsın.” Elbette haklısınız, ben de zaten onu anlatmaya çalışıyordum.

Ha bu arada ‘Yedi Tepe İstanbul‘ hariç dizi seyretmiyordum ama gece geç saatlere kadar Erman Toroğlu’nun futbol yorumlarını izlediğimi hatırlıyorum.

Durum gerçekten vahimmiş. Bu örnekleri birçok alana yayıp artırabilirim ancak profili kafanızda şekillendirdiğinizi düşünüyorum. Şimdi böyle bir profili kim yarattı? Bu profilin neredeyse 30’lu yaşlara kadar bu şekilde yaşamasına hangi koşullar neden oldu? Burada suçlunun tek bir şey olmadığını fark etmişsinizdir.

Sorgulamayan ve sadece tüketen insan isteyen sistemin ve devletin kendisinden başlayabiliriz, biat eden ve etlisine sütlüsüne karışmayan ‘efendi’ bireyleri kutsallaştıran toplum düzenini, sorgulamaya ve araştırmaya yönlendiren, özendiren bir yapıdan uzak eğitim sistemini, elbette medyayı suçlayabiliriz öyle değil mi? Benim kişisel olarak tembelliğim de buna eklenebilir elbette. Ancak bu durumda olan yalnızca ben değilim herhalde.

Şimdi geldiğimiz noktada söylenenleri anlayabiliyorum, Cumartesi Annelerinin neler hissettiklerini ruhumun en derinlerinde duyumsayabiliyorum, hatta anlamanın ötesine geçip bir de kurucusu olduğum dunyalilar.org sitesi üzerinden başka insanlara anlatmaya çalışıyorum, benimle artık ‘devrim’ konuşabilirsiniz. Beni öğrenme ve sorgulama, geliştirme, yeniden öğrenme, sorgulama ve yine öğrenme ve nihayet mücadele etme sarmalına sokan ve evrimleşme sürecimde (devam ediyor) bana destek olan tüm dost ve düşmanlarıma yani aslında hayatın kendisine teşekkürler.

İşte ısrarla devrim için önce evrim gerekir söylemimin arkasında yatan ana nedenler bunlardır, attığımız sloganları, kurmak istediğimiz ya da hayal ettiğimiz dünyayı anlamayan, hipnotize olmuş bir kitleye anlatıyor ve anlamadıkları zaman da onlara kızıyoruz. Herkesin bir anda pat diye bizimle aynı duyarlılıkta, aynı algı düzeyinde, aynı mücadele azminde olmasını istiyor, bu gerçekleşmediği zaman hayal kırıklığı yaşıyoruz.

Sabırla uyanma anlarını beklemeli, anlatmaya devam etmeli, model olmalı, cesaret vermeli ve evrimleşmelerine destek olmalıyız. Sonrasında devrim dediğimiz şey her neyse o zaten kendiliğinden gerçekleşecektir.

Deniz KARTAL

4 Ekim 2013

Dünyalılar

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu