İcatlar ve tepkiler
Araba icat olur, kimi insanlar bu aracı ulaşım için nasıl kullanırız diye düşünürler, diğerleri biraz daha geliştirip savaşmak için…
Robot icat olur, birileri olaya insanı özgürleştirebilir, kölelikten kurtarabilir, insan yeniden doğasına dönebilir diye bakar, diğeri robot askerleri düşünür…
Uçak icat olur, bir grup insan yakıtı zararlı ve pahalı olmasına rağmen en kısa, hızlı ve güvenli ulaşım seçeneği olarak değerlendirilebileceğini düşünür, diğerleri hava saldırılarında ‘düşman’ mevzilerini bombalamayı hayal eder…
Organ nakli geliştirilir, biri yaşamı hatırlar diğeri robotik insana geçişi ve uzun ömürlü olmanın muhtemel avantajlarını düşünür…
İnternet icat olur ve yaygınlaşır, birileri işte beklenen an geldi, binlerce yıl sonra insanları birleştirecek olan, sorunların ortak olduğunu, kaderin ortak olduğunu, geleceğin ortak olduğunu, düşmanlıklara gerek olmadığını gösterecek olan internettir, internet tüm sanal siyasi sınırları ortadan kaldırabilir diye düşünür, diğerleri bu birleşmeyi küresel bir sömürü aracı olarak nasıl kullanabileceğini, internet üzerinden tüm dünya halklarını nasıl kontrol edebileceğini düşünür.
Nükleer teknoloji gelişir, birileri küçük bir hammaddeyle büyük bir enerji kaynağı elde etmenin gururunu yaşıyordur, bu kaynağı insanlığın hizmetine sunarım, uzay yolculuklarının önünü açarım, uzay araçlarına uzun süreli yolculuklarda yakıt sağlarım, olası bir göktaşı çarpmasında muhtemel kurtarma seçeneklerinden biri olurum diye düşünür, diğerleri bunu bir silaha çevirmenin peşindedir.
Şimdi bir ülke düşünün
Bu ülkede her ay ortalama 100.000 araba satılıyor, birileri için bu felakettir. Çünkü sıra o yüzbin arabanın gidebilmesi için gereken yolların, köprülerin yapılmasındadır, kesilecek ağaçların, kurutulacak dere ve göllerin kaderini düşünür hüzünle, ortaya saçılacak karbondioksitin yaratacağı yıkımdadır onun aklı, diğerleri bunu bir zafer sarhoşluğuyla anlatırlar.
Bir otoyol ve bir köprüden bahsedilir, birileri için bu bir çöküştür, çünkü o yolun geçeceği güzergahın kısa bir süre sonra sağlı sollu işgal edileceğini, o bölgedeki ormanlık alanların, hayvan geçit yollarının ve bitki örtüsünün tamamen yok olacağını, şehrin nefessiz kalacağını düşünürler. Esas çözümü, bireysel araçlara bağlı yaşamın daraltılmasında, insanlara yaya, bisiklet ya da çağdaş toplu ulaşım yöntemlerinin sunulmasında görürler, diğerleri içinse bu büyük, mega, çılgın, çok çılgın bir projedir ve alkışlanmalıdır.
Birileri için çok üretim, tüketmek ve yeniden üretmek demektir ve bu döngünün sonu doğal kaynakların yok edilmesi, insan emeğinin sömürülmesi, insanın kendine ve doğaya yabancılaşması anlamına gelir, diğerleri içinse bu daha fazla kar, daha fazla para ve elbette yine zafer anlamı taşımaktadır.
Birileri için HES ve Nükleer santraller yıkımdır, yaşam hakkının yalnızca bizde olmadığını, gelecek kuşakları da düşünmemiz gerektiğini iddia ederler, yalnızca insanın değil topyekün doğanın yaşam dengesini bozduğumuzu ve bunun çok daha büyük sorunlar yaratacağını dile getirirler. Enerji tasarrufu, yenilenebilir enerji üretim yöntemleri, tüketim sektörünün girdabına hapsedilmiş sahte hayatlar yerine az enerji harcayan ve doğayla uyumlu yaşam biçimlerini önerirler. Enerji talebini azaltabilirsek arzının da azalacağını ve bunun için eğitim sisteminin düzenlenmesi gerektiğini söyleyip dururlar. Diğerleri ülkenin enerjiye ihtiyacı olduğunu ve bugün ihtiyaç olan enerjiyi elde etmek için geleceğin kaynaklarını da kullanmamız gerektiğini sonuna kadar savunurlar.
Bu örneklerin sayısını çoğaltabiliriz…Ancak öyle tahmin ediyorum ki bu iki insan modelini kafanızda canlandırdınız.
Şimdi eğer yukarıda çizmeye çalıştığım sorunlar-insanlar ve çözümler üçlemesinde 1. grup insan çözümlerine yakınsanız Taksim’e mutlaka uğramalısınız.
Deniz KARTAL
09.06.2013
www.dunyalilar.org