Arka Bahçemiz

“Sosyal Devlet” Mümkün mü?

Sosyal Devlet” Mümkün mü?

image

Bilindiği gibi, Batılı ülkelerdeki kapitalist devletler “sosyal devlet” olarak tanımlanmaktadır. Haliyle bu tanımlama da, ciddi manipülasyonlara yol açmaktadır. Peki, bu tür bir tanımlama doğru mudur?

Devlet, doğası gereği toplumsal (sosyal) bir karaktere sahip değildir, olamaz. Devlet, ayrıcalıklı bir sınıfın kendi ayrıcalıklarını toplumun geri kalanına kabul ettirebilmenin ve ayrıcalıklarını sürdürebilmenin bir aracı olarak ortaya çıkmıştır. Devletin tarihi, aynı zamanda sınıfların, sınıf farlılıklarının ve bu sınıf farklılıklarının kaçınılmaz sonucu olan sınıf çatışmalarının da tarihidir. Bu da demek oluyor ki, sınıflar olduğu müddetçe, birbirine karşıt sınıfların çatışması da kaçınılmaz olacaktır.

Egemen olan ve egemenliğini sürdürmek isteyen sınıf, egemenliğini sürdürebilmenin bir aracı olarak devlete ihtiyaç duyacaktır. Eğer bir toplumda devlet var ise, sınıflar da var demektir; sınıfların olduğu bir durumda ise devlet, egemen olan sınıfın devletidir. Hal böyle olunca da, devletin sosyal (toplumsal) bir karakterinin olabilmesi mümkün değildir.

Peki, eğer devletin varlık nedeni ve karakteri bu iken, neden ona “sosyal devlet” sıfatı takılır? Bunun nedeni, devletin çıplaklığını giyindirmektir.

Sınıf karakterini saklamaya ihtiyaç duymayacak yegane devlet, ancak bir işçi devleti olabilir. Bunun dışındaki bütün devletlerin varlık nedeni, imtiyazlı sınıfın imtiyazlarını korumak ve çoğaltmaktır. Zaten “sosyal devlet”, “milli devlet”, halkın devleti” ya da “din devleti” vb. tanımlamalara ihtiyaç duyulmasının nedeni de budur. Zira bu yolla hem devletin sınıf karakteri saklanmış olur, hem de devlet için geniş bir sosyal taban yaratılır.

Lakin devletin karakterinin sınıf üzerinden değil de halk, ulus ya da din üzerinden yapılıyor olması, mevcut devletin bütün bir toplumun devleti olduğu anlamına gelmez. Çünkü toplum ortak bir etnisiteye, sosyolojiye ya da dini inanca sahip olsa da, kendi içinde uzlaşmaz çıkarlara ve çelişkilere sahip bir olgudur; dolayısı ile de birbiri ile çatışmalı çıkarlara sahip olan toplumun ortak çıkarlarını temsil eden bir devlet aygıtı söz konusu olamaz.

Bu demek değildir ki, sömüren sınıf ile sömürülen sınıfın ya da sınıfın bir kesiminin çıkarları hiçbir zaman çakışmaz.

Burjuvazi ile işçi sınıfının ya da işçi sınıfının bir kesiminin çıkarlarının örtüştüğü ve bir tür uzlaşmanın söz konusu olduğu durumlar da mümkündür. Batılı ülkelerde mevcut olan durum bu bakımdan iyi bir örnek teşkil edebilir.

Bilindiği gibi, Batılı ülkelerde işçi sınıfı ile burjuvazi arasında uzun yıllardır devam eden bir konsensüs mevcuttur. Zaten “sosyal devlet” kavramı da bu konsensüsün bir ifadesi olarak kullanılmaya başlanmıştır. Lakin bu kavram bir devlete değil, bir stratejiye tekabül eder.

Buradaki maksat, Batı işçi sınıfını dünyanın geri kalan emekçileri karşısında ayrıcalıklı kılarak, dünya işçi sınıfının birliğini dinamitlemek ve Batı işçi sınıfını sistemi yedekleyen bir güç olarak örgütlemekti. Zaten bunda da başarılı olunmuştur.

Batı işçi sınıfı, uluslararası sömürünün bir neticesi olarak Batı’da toplanmış olan zenginlikten pay aldığı için ayrıcalıklıdır, suç ortağıdır; ama bu durum onu sömürülen bir sınıf olmaktan kurtarmadığı gibi, onu devletin sahibi de yapmaz.

Batı işçi sınıfının, adına “sosyal devlet” denilen stratejiye, dolayısıyla da kapitalist devlete sahip çıkıyor olmasının nedeni, devletin sahibi olması değil, kendi ayrıcalıklı durumunu korumaktır.

Batı işçi sınıfının burjuvazi ile çatışması kaçınılmazdır. O vakit de, mevcut devletin Batılı işçi sınıfına yönelmesi, dolayısı ile Batılı işçi sınıfının bugün korumak için seferber olduğu devleti yok etmek için harekete geçmesi kaçınılmaz olacaktır.

Özcesi; bir yerde devlet var ise, sınıflar da var demektir devlet egemen olan sınıfın tahakküm aracı olarak vardır. Zira devletin orta çıkış nedeni budur. Eğer ki sınıflar yok ise, zaten devlete de gerek yok demektir. Devlet demek, sınıf egemenliği demektir; devlet sözcüğünün başına ya da sonuna çeşitli sıfatlar eklemekle devletin sınıfsal karakteri saklanabilir ama değişmez.

Yani devletin “sosyal” bir karakteri olamayacağı gibi, sınıflı toplumlarda “sosyal devlet” de olmaz.

Rosza Roz

Dünyalılar
 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu