Arka Bahçemiz

Sosyal Medya İktidara Haddini Bildirebilir mi?

Her zaman varlığını besleyecek dinamikleri yaratmaya ya da kullanmaya çalışan iktidar için medya, kendini büyüteceği ve istediği dili kullanabileceği bir kürsüdür.

Medya ve iktidar

Gücü ve iktidarı birbirinden farklı kavramlar olarak gören bir geleneğe sahip olmayan bizim gibi toplumlarda medya etkili bir hipnozdur. Dolayısıyla kendi imparatorluğunu yaratmaya çalışan iktidar, algıları yönetmek, halk için haklın seçmediği bir yolu inşa etmek ve bu yolu benimsetmek adına medyayı bir güç olarak kullanır ki bu gücün arkasında bir tarih ve serüven yatar. Buna karşın medyanın kendine ait bir iradesi olsa da bu iradeyi hiçbir zaman tam bir bağımsızlık içinde kullanamaz. Çünkü özgür medya reklam almaz. Reklama mecbur olan bir gazete ya da televizyon kanalının beş saniyede büyük kazançlar elde ettiği bir firma aleyhinde haber yapması imkansızdır. İşte medya da kendi iktidarını kendi kuralları ve kendi iç işleyişi içinde gerçekleştirir. İktidar zaman içinde kendi medyasını, medya da iktidarı besleyen kalemleri yaratırken aksi yönde tavır alan yazarlarını ve habercilerini çemberin dışına atar. Soyut olarak bakıldığında yazı da bir iktidar çeşididir ve ehlinin elinde iktidarı yönlendiren bir güce dönüşebilir. Yazının sadece bir sınıfın elinde tahakküm aracı ya da bir karşı duruş sergilediği durumdan farklı bir iktidarlıktır bu. Gücünü dilden alır. Bu yüzden düzen muhalifi olan bir yazarı kimi zaman iktidar dili kullanmaktan eleştirdiğimiz olur. Bir de çemberin dışında kendine özgür bir alan yaratan, kürsüsünü hemen hemen her yere rahatlıkla taşıyabilen bir iktidarla karşılaşırız. O da sosyal medyadır. Bilgiyi hiçbir ideolojinin süzgecinden geçmeden olduğu gibi elde ettiğimiz bir alandır bu.

Sözlü toplum aşamasından yazılı toplum aşamasına geçen Türkiye, bu kez kendini görsel toplum aşamasında üstelik karşısında ne yapacağını bilemediği onbeş televizyon kanalının yanında bir de internet denen görsel ve yazılı kütüphanenin içinde buldu. Bir süre ne yapacağını şaşırdı. Hazırlıksızdı ve insan malzemesi yetersizdi. Daha önce bu nimeti nasıl değerlendirdiğine bakacağı bir atası olmadığı gibi, giderek çirkefleşmiş ve iktidarın kölesi olmuş dönem medyasının aktardığı yanlı haberlerle, umulandan çok daha kısa bir sürede birinin Aleviliğinden, diğerinin Kürtlüğünden berikinin Dindarlığına bir başkasının Ateistliğine gelindi. Medyanın aslında nasıl bir güç, bir iktidar odağı olduğuna ilişkin bir baş dönmesiyle sarsıldı. Bu baş dönmesini hem kişiler hem de siyasal partiler düzeyinde yaşadı ve hala da yaşıyor. Televizyon kanalları ve gazeteler bir iktidar aracı haline geldiğinden, ülke ve dünya gerçeklerinin peşine düşenler sosyal ağlara sarılır oldu. Çemberin dışına atılan kalemler bu ağın içinde kendine bir yer edinip yazılarını paylaşmaya devam ediyor.

Sosyal medya içeriğini tamamen kullanıcılılarının oluşturduğu bir alandır. Bu da onu başlı başına bir iktidar yapar. Söylediği hiç bir kelimenin, paylaştığı hiç bir görselin ya da kullandığı hiç bir dilin hesabını vermeyen, kendi kürsüsünde yüksek sesle düşüncelerini dile getiren bir kuvvet olarak parmaklarımızın ucunda beklemektedir. Bir şifre ve bir kullanıcı adıyla bize kimlik veren bu imparatorluğun sahibi yine kendisidir. Dolayısıyla reklamını yapmaz, reklam alabileceği bir kitle yaratır. Bugün doğru ve gerçek haberi artık televizyonun o onbeş tuşundan birinde bulamayacağına inanan yurdum insanı internette belirlediği , kendine güven veren haber sitelerinden elde ediyor. Faacebook ve Twitter gibi kullanıcılarının giderek arttığı paylaşım ağları, sosyal medyada varlığını sürdürenler arasında en güçlü olanları. Bu ağların içinde başlatılan kampanyaların zaman zaman kamunun ve kurumsal firmaların üzerinde etkili olduğuna şahit oluyoruz. Hatta bazen iktidarın dinamiklerini sarstığı ve medyanın otağına yerleşen yaptırımlarını değiştirmeye yönelik sosyal medya hareketlerinden etkilendiği, oluşturduğu korku imparatorluğundan istifa eden medya mensuplarının varlığı bize kanıtlıyor. Açıklamak zorunda kalmanın zorunlu yüklerinden kurtulan kalemleri özgürlüğüne kavuşunca rahat bir nefes alıyor hepsi.

Son dönemde iktidar ve medyası bize kendi değerlerini dayatmaya ve tek tip insan toplumu yaratmaya çalışırken, sosyal medya bizi kanatlarımızı ağırlaştıran yüklerden kurtarmaya soyunmuş bir peygamber gibi dikiliyor karşımıza. Biri gözlerimize bir perde daha çekmeye çabalarken diğeri ülke ve dünya gerçeklerini burnumuzun dibine kadar getirip, bizi vicdanımız ve idrakimizle karşı karşıya getiriyor. Hangisinin daha etkili bir güç, daha özgür ve daha emektar bir iktidar olduğu çok açık.

İnsanlara kendi güçlerini anımsatacak, hayatın bütün alanlarına yönelik ciddi bir farkındalık yaratacak, onları iktidarların tekelindeki bu görsel hipnozdan kurtaracak bu tip sosyal örgütlenmelere şiddetle gereksinimimiz olduğunu düşünüyorum. Dünyanın ve mevcut sistemlerin tıkandığını göstermenin, insanlara asıl iktidarın kendi güçleri olduğunu yeniden anlatmanın onları çevresinde olup bitenlere karşı sadece seyirci olmaktan çıkarmanın; seyircilerin seyrettiklerini ve seyrettirilenleri doğru olarak anlamalarını sağlamanın başka yolu yok gibi. Uzun bir süredir insanları seyrettikleri zehirliyor çünkü. Sosyal medyanın seyircileri değiştirme gücü ne kadardır bilemiyorum ama elbette ki iktidarların kürsüsünü sırtından atan, seyircilerinin değiştiği bir dünyanın seyredilenleri de değişecektir.

ÖZLEM ERBEN (ozlerben@gmail.com)

Dünyalılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu