Mahkemeler zannedilir ki adaleti sağlamak için vardırlar. Halbuki adaletsizliği gölgelemek için vardırlar. Adli suçlulara verilen cezalar ”Yapıyorsan neden belli ediyorsun” cezalarıdır. Özellikle gündemleşen tecavüz ve cinayet haberlerinde toplum, öfkesini suçluya çıkacak ceza ile dinginleştirmek istemektedir. Fakat ceza da çıksa, suç yürürlüktedir hala… Çünkü klasik ceza sisteminde yalnızca suçlular yargılanır; suç yargılanmaz. Eğer suç yargılanırsa suçu oluşturan koşulların da sorgulanıp yargılanması gerekmektedir. Bu da en ufak suçta dahi tüm resmi ve gayrı-resmi kurumların, toplumun ve onun ahlakının da yargılanması demektir.
Akp’ye muhalif kalan düzen içi muhalefetin en büyük taleplerinden biri hırsızın yargılanması. Hatta meclis içi muhalefet lideri bunu çok kez ”Hırsızdan başkan, cumhurbaşkanı olmaz” diyerek dile getirmişti. Gerçekten de, hırsızdan cumhurbaşkanı olmaz mı? Aslında tam olarak da hırsızdan cumhurbaşkanı olur. Kapitalizm bir hırsızlık sistemidir. En çok çalanının en yüksek koltuğa oturmasında anormal bir durum yoktur. Hırsızlık ki, toplumun en üst katmanından en alt katmanına dek sistemleşmiştir. Somutlaştırmak gerekirse; hırsızlık bizim köşedeki bakkal Fehmi amcadan fabrikanın patronu Ragıp beye, meclisteki milletvekilinden bizim diğer köşedeki dilenciye dek sistemleşmiştir. En az çalıp en çok çaldıran toplumun yoksulu iken en az çaldırıp en çok çalan toplumun zenginidir. Elbette fırından ekmek çalan bir çocuk ile fabrikada işçinin ürettiği artı-değere ”kar” olarak el koyan patronun hırsızlığı arasında fark vardır. Biri açlıktan dolayı hakkını ç/almakta, diğeri doyumsuzluktan ve sistemin yürümesi gereği dolayı çalmaktadır. Hırsızlığın sisteminde büyük hırsızların küçük hırsızları doğurmasıdır söz konusu durum. Buradaki bir diğer ayrıntı ise patronun hırsızlığı yasal iken çocuğunki suç olarak kabul edilir. Fakat her ikisinin de mayalandığı sistem yine aynı sistemdir. Eğer hırsızlık yargılanırsa kapitalizmin bir sistem olarak yargılanması gerekir ki; adil bir yargılama sonucu kapitalist sistemin cezalandırılıp yıkılması gerekmektedir.
Tecavüzcü ve katillerin yargılanmasında da aynı mantık geçerlidir. Özgecan’ın katillerinin yargılandığı mahkemede de görülmüştür ki, mahkemede suçluların yalnızca eylemleri yargılanmaktadır. Bu yüzdendir ki hakim, boğazını hangi bıçakla kesmiştin, daha sonra neden yaktın, tecavüz de etmiş miydin diye sormakta; sanıklar da cevap olarak gayet soğukkanlı bir şekilde nasıl kesip biçtiğini anlatmaktadır. Muhtemel ki bu yargılamada bu sanıklara ağır cezalar çıkacaktır, fakat suç yine yürürlükte kalacaktır. Çünkü tecavüzcülüğü ve vahşeti doğuran koşullar sorgulanmamış, yargılanmamıştır. Eğer suçu oluşturan koşullar yargılanıyor olsa idi toplum olarak yargılanmamız gerekecekti. Erkekler olarak her birimizden potansiyel tecavüzcü yaratan ataerkinin sistemi yargılanması gerekecekti.
Toplumdaki hakim görüş suçlulara yönelik cezaların arttırılmasıdır. Böylelikle suç işlemeyi düşünen kişi, bir kez daha düşünmesi gerekecektir. Bu, bir yanılgıdır. Suçluyu doğuran cezaların hafifliği değil, koşullarıdır. Arttırılan cezalar illegaliteyi arttırmaktan başka bir işe yaramaz.
Mahkemeler suçu suçludan ibaret görerek suçun yeniden doğmasına sebep oluyor, suçlulara verilen cezalarla da toplumun vicdanını rahatlatıyor. Vicdanı hür bireylerle yeni suçlular peydah olmaya devam ediyor.
Buradaki amacımız suçluların beraat ettirilmesi değildir elbette. Sadece suçluların yargılanıp cezalandırılmasıyla sorunun çözülmediğine dikkat çekmektir.
Suçu ve koşulları yargılayacak mahkemeler mümkün müdür? Suçluyu dahi adil bir şekilde yargılayamayan mahkemelerin suçu ve koşulları yargılaması imkansızdır. Yasalar sistemin sorunsuz işlemesi için yapılır, adalet için değil. Sistem, suçu ve suçluyu doğuran bir mekanizmadır. Zaten neyin suç olup olmadığı, neye ceza verilip verilmeyeceği de kişinin sistem içerisindeki yerine bağlı olarak değişir.
Suçun yargılanması öncelikle kendimizi yargılamakla mümkündür. Bu süreç kendimizden başlayıp bütün sistemi yargılayıp yıkmaya kadar götürecektir bizi, şüphesiz.
Baran Sarkisyan
Dünyalılar