Arka Bahçemiz

Teknoloji ve Ötesi…

“Çok zengin bir işadamı, yaz tatilinde ilkokul çağındaki çocuğunu bir Anadolu köyüne gönderir. Böylece çocuk hem yaz tatilini geçirecek hem de buradaki insanların ne kadar zor şartlar altında yaşadıklarını görerek kendi ailesinin içinde bulunduğu refah ortamını farkedecektir. Tatil bittikten sonra baba çocuğunu almak üzere köye gider. Çocuğuyla birlikte şehre dönerken yolda tatilin nasıl geçtiğini sorar. Çocuk ise gayet memnun bir şekilde babasına teşekkür eder ve şöyle der: “Bu tatil sayesinde bizim aslında ne kadar fakir olduğumuzu anladım. Bizim bir tane tripleks evimiz var, onların kocaman köyleri var. Bizim bahçemiz var, onların dağları, ovaları var. Bizim havuzumuz var, onların nehirleri ve gölleri var. Burada çok eğlendim ve çok şeyler öğrendim.”

İşte bu olay, modern insanın çelişkisini çok iyi anlatıyor. Müthiş çelişkiler yaşıyoruz. Teknoloji hayatımızı kolaylaştırdı. Atomun derinlerine indik. Uzayı keşfettik. Tıp alanındaki gelişmeler sayesinde insan ömrü uzadı. Fakat buna rağmen sağlıklı ve mutlu olduğumuz söylenemez. Ulaşım ve iletişim teknolojisi sayesinde dünya küçüldü ama öte yandan insanı yalnızlaştırdık ve değersizleştirdik. Oysa bizim medeniyetimizde ve diğer kadim medeniyetlerde insan her şeyiyle muhteremdi. Hümanizm diyerek insan sözde kainatın merkezine oturtuldu.  Ama insan her şeyi metalaştı ve sömürüldü. Lafta insan her şeyin merkezinde. Fakat fiiliyatta her geçen gün gün insan biraz daha zavallı duruma düşüyor.

40.000 insanın birkaç saniye içinde ölmesine sebep olan manzarayı Nagazaki’de gören meşhur İngiliz düşünür Bronowski şöyle sormuştu: Sen sen misin, yoksa başkası mısın güzelim?” Utanç içinde sorulan bu sorunun muhatabı elbette ki medeni olarak bildiğimiz insanlık alemiydi. Daha dün Irak‘a ölüm kusan silahlarla saldıranlar kimlerdi? Binlerce tonluk bombalarla insanları- çocuk, yaşlı ve hasta demeden -diri diri yakan zihniyet nasıl bir insanlık anlayışını temsil ediyor? Peki ya buna seyirci kalan çağdaş dünya!

Televizyonlarda, maç seyreder gibi Irak’ta, Afganistan’da şehirlerin üzerine yağan bomba sağanaklarını izlemedik mi? Medya da, ne yazık ki bu görevi büyük bir iştahla yerine getirdi. Adeta havai fişek gösterisi sunuluyormuş gibi.  Oysa bombalanan Bağdat’tı, Kabil’di. Dünyanın en kadim şehirleri ve medeniyetine beşiklik etmiş önemli merkezlerdi bu yerler. Bugün de Suriye benzer bir vahşete sahne oluyor, Filistin yıllardır aynı dramı yaşıyor. Ama kılını kıpırdatmıyor kimse. Bütün dünya görmezlikten geliyor veya sadece seyrediyor.

Teknolojinin hayatımıza büyük kolaylıklar getirdiği muhakkak. Ama ya tahribatları? İster istemez şunu soruyoruz: Teknoloji bu kadar gelişmeseydi bunca tahribatlar meydana gelebilir miydi? Nitekim toplu katliamlar, sivillerin öldürülmesi 19. Yüzyılda başlayan bir uygulama. Eskiden savaşlar sadece savaş meydanlarında ve askerler arasında yapılırdı. Genellikle siviller savaşın içine bu kadar dahil edilmezdi. Köroğlu’nun dediği gibi, Tüfek icat oldu mertlik bozuldu!

Kemal Çiftçi

Dünyalılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu