Arka Bahçemiz

Toplumun haysiyet sınavı…

Soma’daki işçi katliamı ile ödeşmek, bu ülkenin insanı için hayati bir haysiyet sınavıdır.

madencilerNefretin, inkarın, yalanın ve zorbalığın iktidarı karşısında bu toplumun alacağı tavır, geleceğimizin işaret fişeği olacaktır.

Soma katliamı ve iktidarın bu ‘krizi yönetme’ tarzı karşısında öfke ve tiksintiyle sarsılmayan bir toplumu bekleyen, itidal değil onursuz yani gönüllü köleliktir.

Kim bilir kaç kere aynı metaforu kullanmak zorunda kalmışım.

Kimi bekçi köpekleri, eğitilmeye direnir. Polis-bekçi köpeği olarak görevlendirilmek üzere sert ve sıkı bir eğitimden geçen köpeklerin hepsi yeni hayatlarına kolay uyum sağlayamaz. Çoğunluk canları yakılarak, tehditle eğitilen bu köpeklerden bazıları hayatlarına zorbaca sahip çıkanlara karşı koyar, hırlar, inatlaşır, kendi alanına tecavüz edilmesine izin vermez. Dayakla, açlıkla, yalnızlıkla tembih edilen bu köpekleri bekleyen, kanlı bir son hesaplaşmadır. Buna, köpek eğitiminin dilini yazan Anglosakson kültürde ‘breaking the dog’ denir. Köpeği kırmak. Ruhunu parçalamak. Direncini yok etmek. Burnunu sürtmek. Evcilleştirmek. Dik başlı köpek, korunaklı giysilere bürünmüş, eli odunlu birkaç adam tarafından bir köşeye sıkıştırılır. Ölesiye dövülür. Artık kimin daha güçlü olduğu konusunda en ufak bir kuşkusu kalmamalıdır. İnsanın köpeğe karşı zaferini ilan etmekle görevli birkaç eli sopalı, gözünün yaşına bakmadan köpeği kan revan içinde bırakır. Bu aşamaya gelen köpeklerin bir kısmı bu son hesaplaşmadan sağ çıkmaz. Gücü, soluğu tükenir; onu, neden bilinmez, özgürlüğe diğerlerinden daha güçlü bağlayan hevesi, hayatta kalma güdüsüne galebe çalar. Ölümün şefkatine sığınır. Kanlar içinde devrildiği köşeden bir daha kalkamaz. Kendisine tek yaşama biçimi olarak köleliği biçen, kendinden daha vahşi canlıların zulmünü anlamlandıramadan, kısa süren ömründen hiçbir şey anlayamadan ölür gider. Diğerleri bir süre sonra kendine gelir. Bünyelerindeki bir şey her şeye rağmen hayatta kalmayı seçmiştir. Yaraları iyileştikçe sadık, kendilerine öğretileni harfiyen yerine getiren köpekler olarak göreve koşulurlar. Dolandırılacak laf, cilalanacak yorum kalmamıştır. Bu millet kırılmış, burnu sürtülmüş bir köpek sürüsü gibi hayatta kalmanın gittikçe zorlaşan koşullarını sineye çekip toplum pozunda durmaya yönlendiriliyor.

Soma’da yaslı insanları tekmeleyen, tokatlayan, onların karşısına geçip kendi sınırsız gücünü hatırlatan nefret ülkesinin başbakanı ve hipnotize güçler olarak onun zulmünü cilalayanlar sendikaların sendika, hukukçuların hukukçu, insanların insan kalmayı seçtiği bir dünyada varolamazlar.

Bu toplumun derin bir haysiyet duygusu olduğunun kanıtlarıyla döşeyelim yolumuzu.

Onca katliamın üstünden atlayan körlüğüne rağmen Hrant’ın katli karşısında yükvücut oluveren milyonları hatırlayalım.

On yıllar boyunca görmezden geldiği, yeterince sorgulamadığı, devletine kul gibi hizmet verdiği bir savaştan sonra barış fikrini beklenmedik bir iştahla hazmedişiyle haysiyetine sahip çıkmadı mı bu halk?

Büyük deprem sonrası hepimizi biraraya getiren, aynı haysiyetin ışığıydı.

Gezi’de bin bir çeşit kimliği kucak kucağa direnişe kışkırtan ışık.

Pekiyi Roboski katliamının üstünden atlamayıp ödeşebilseydik, Reyhanlı’da havaya uçurulanların hesabını sorabilseydik, bu vahşiler Soma’da hepimizin yüreğine o tekmeyi indirebilir miydi?

Devlet, ezelden beri katlettiklerinin yakınlarını tekmeliyor.

Soma katliamını kadere yazmaya çalışan son vahşiler bizi bir duvara sıkıştırmış. Son hesaplaşmaya zorluyor işte. Ya bizi toptan kıracaklar. Hepimiz onların tanrısına boyun eğeceğiz. Ya da Haysiyet, korkuya galebe çalacak.

Yıldırım Türker (Bu yazı ilk olarak Özgür Gündem gazetesinde yayınlanmıştır)

Dünyalılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu