Tarihimiz, özgürlükten kaçınma yolunda çabadan ibaret. Direnmek ya da yaratmaktan çok, uyum sağlamaya çalışmışız.
Direnen, yaratan, bu uğurda yaşamlarını feda edenler, bizim olamadığımız her şeyi içinde toplayan bir yalana, söylenceye dönüşmüş. Bu yalanların somut temsilcisi olan kahramanlar, tutsaklık arzumuzun kanıtı. Özgürlük içinde yaşamaya cesaret edemediğimizden bu işi tapındığımız kahramanlara havale etmişiz. Kahramanlar, içimizdeki totalitarizmin karakteristik örnekleri. Onlar aynı zamanda, totaliter yönetimler için de vazgeçilmez.
Toplumların, grupların, dinlerin, hareketlerin kahramanları olmuş. Sovyet İhtilali’nin kahramanı Lenin, mumyalanmış, Kızıl Meydan’da yatmakta. Tarihin ve yığınların gücüne inanan bir sosyalist devlet, bir kahramanı neden ‘canlı’ tutmaya bu kadar özen göstersin? Kapitalist devletlerse genellikle kahramanlarını tüketim maddeleri gibi değiştirip dururken kendilerine özgü baskı yöntemlerini güçlendirir.
Dindarlar kahramanları adına yemin eder, onlar uğruna ölür, öldürür, çocuklarını onların adına kutsarlar. Halk masallarındaki efsanevi kişiler düzenin yarattığı kahramanların tersine, sıradan çevrelerde, gündelik işlerle yüz yüze gelirler. Çoğu, sözde zaaflarıyla sergilenir. Zaaf sözcüğünü kullanmamız bile, genelde benimsediğimiz kahraman imajının totaliter olduğunu göstermenin belirtisi. Yoksa, hepimizin ortak ve normal bir özelliğini betimlemek için ‘zaaf’ sözcüğünü kullanmak niye?
Kahramanın ‘insani’ yanı, totaliter düzenin işine yaramaz. Bizim de ‘insani’ olana saygımız yoktur. Saygıyı kahramana gösteririz. Kahraman insan değildir. Kahramanın eylemi ve halesinden yansıyan şeyler dışında, kahraman hakkında ne denli az şey bilinirse o kadar iyidir. Totaliter düzen, kahramanlarını insanlaşmadan kamuoyunun gözü önünden çeker. Kahramanın canlı tutulabilmesi için insanların imgeleminde yaşaması gerekir. Kahramanın, kahramanlığıyla ilgili olmayan günlük yaşantısı sansüre tabidir. Kahramanın horlaması, annesiyle sürtüşmeleri, şakaları, nefesinin kokması, yüzünün kızarması hakkında bir şey bilmeyiz, sabahları nasıl ruh hali içinde uyandığından haberimiz olmaz. Bu tür ayrıntılar, kahramanın insanileşmesinin başlangıcı, dolayısıyla ölümü demektir.
Kahramanlar öylesine totaliterdir ki öldükten sonra da sorun olurlar. Totaliter bir toplum, kahramanını farklı dönemlere özgü koşullar içinde durmamacasına yaratır. Halka seslenirken kahramanın imajı kullanılır. Liderlerin politikalarını kabul ettirmek için kahramanlardan medet umduklarında, kahramanı biçimden biçime sokma parodisi bütün gülünçlüğüyle ortaya çıkar.
Kahraman statükoyu, taklit edilmesi gereken bir modeli simgeler. Kahraman yaratma özlemi, içimizdeki totaliter eğilimi, güçlü bir kişiye gönüllü olarak boyun eğme ihtiyacımızı gösterir. Kahramana duyduğumuz gereksinim güvensizlikten doğar. Totaliter bir toplum, kahramansız var olamaz. Özgür bir toplum kahramanlarla var olamaz.
Gündüz Vassaf
Editör notu: Bir duvar sadece duvardır, nihayetinde yıkılabilir. Dolayısı ile kahramanlar da ölümlüdür.
Dünyalılar