Arka Bahçemiz

Türkiye Kutuplara Ayrılıyor

Türkiye artık her konuda sadece siyasi tercihine göre karar veriyor. 2011’den bu yana hızla yükselen kutuplaşma son araştırmalara göre yüzde 60’a erişti. AKP/muhalefet kutuplaşması siyasi hayatla da sınırlanmıyor, hayat tarzı ayrışmalarıyla toplumsal hayatı sarıyor.

Türkiye son sürat kutuplaşıyor.  Kısa bir süre önce Ergenekon, sonra demokratikleşme paketi, arkasından öğrenci yurtları, kız erkeğin aynı evde kalması ve dolayısıyla muhafazakarlık, şimdi de dersaneler, Cemaat, Kürt sorunuyla Türkiye çalkalanıyor. Yapılan araştırmalar her konuda toplumun sadece siyasi tercihlerine göre karar vermeye başladığını, dolayısıyla iki kutup arasında ayrışmanın hiç görülmemiş bir şekilde yükseldiğini gösteriyor. Fay hatları her tartışmada daha da şiddetleniyor, toplumu ikiye bölen bir uçuruma dönüşüyor. Ancak her alan da kendi içinde başka hatlar ile bölünüyor, ortaya parçalara ayrılmış bir toplum görüntüsü çıkıyor.

KUTUPLAŞMANIN BELGESİ

Türkiye’deki kutuplaşmayı anlatan en anlamlı örnek Ergenekon davası. Konda Araştırma Şirketi tarafından yapılan bir araştırma  “AKP’ye oy vereceğim diyenlerin yüzde 87’sinin Ergenekon davasına destek verdiği, CHP’lilerin yüzde 83’ünün ise bu davayı, muhalifleri cezalandırma olarak gördüğünü” gösteriyor.

Konda Araştırma Şirketi’nin sahibi Tarhan Erdem, ortaya çıkan bu tablonun Türkiye’deki kutuplaşmanın belgesi olduğunu söylüyor: “Siyasi anlamda tartışılan bir konu olduğunda, AK Parti’ye destek verenler ile CHP’ye destek verenler bir çizginin iki ucunda yer alıyor. Bir tarafın ak dediğine diğeri siyah diyor. Bundan önceki yıllarda arada uzlaşılan ya da gri olarak adlandırdığımız alanlar vardı. Şimdi bu gri alanların sayısı azaldı.”

KUTUPLAŞMA YÜZDE 60’A YÜKSELDİ 

Araştırmacılar, toplumsal eğilimleri belirlerken genel olarak yaş, cinsiyet, eğitim, gelir düzeyi gibi kriterlere bakarlar. Oysa son dönemlerde yapılan araştırmalar, toplumsal konularda insanların yaşlı, genç, erkek, kadın, zengin ya da yoksul olmasına göre karar vermeyi bıraktığını gösteriyor. Bir başka deyişle sadece siyasi görüşlerine göre pozisyon olan bir topluma dönüştük.

Siyasi ve toplumsal alanda düzenli ölçümler yapan Konda Araştırma’nın Genel Müdürü Bekir Ağırdır, “Toplumsal meselelerin tümüne yaklaşımda siyasi tercihin belirleyici unsur olması çok makul değil. Hangi araştırmayı yaparsanız yapın, siyasi tercihe göre yanıt veriliyor. 2008’e kadar 40-45’lerdeydi kutuplaşma, 2011’den sonra hızlanarak şimdi yüzde 60’lara ulaştı. Ayrışma AK Parti karşıtları ve yandaşları şeklinde.” diyor.

Konda, 6 ayda bir bir Kutuplaşma Endeksi hazırlıyor. Yüzde 60 rakamı da işte bu endeksin son verisi. Peki kutuplaşma anketle nasıl ölçülüyor. Ağırdır yöntemi şöyle anlatıyor: “Ergenekon’dan hakim savcılar meselesine, medyaya baskı var mı yok muya kadar toplumda güncel veya temel tartışma konularında 9 soru soruyoruz. Bu 9 soruyu 6 ayda bir aynı şekilde soruyoruz. Grafiklere baktığınızda toplum iki ayrı toplum gibi açılıyor. Şu anda bir tarafta yüzde 35, diğer tarafta yüzde 25 olmak üzere yüzde 60’a geldi kutuplaşma oranı. Yani bugün Başbakan bir yeni öneri getirse, toplumun yüzde 35’i hiç sorgulamadan kategorik olarak o önerinin yanında duracak, yüzde 25’i de hiç ne getiriyor ne getirmiyor demeden karşı duracak. Bu durum, iki farklı görüş arasında karşılıklı iletişimi yok edip her iki kesimi de yalnızlaştırıyor.”

Her meselenin iki karşı tribüne karşı oynanan bir maça dönmesi, eleştirel her türlü düşüncenin, görüşün siyasi ortama pozitif, geliştirici yönde nüfuz etmesini engelliyor, yaşam kalitesini düşürüyor.

TOPLUMUN SİGORTASI GRİ ALANDA

Toplumun yüzde 40’ını oluşturan geri kalanı bu kutuplaşmanın henüz uzağında. Ağırdır’ın “gri alan” olarak tanımladığı bu kitle serinkanlılığını koruyor, bir anlamda toplumun ikiye çatlamasını engelleyici bir “sigorta” görevini görüyor. Ağırdır “Kimlikteki bu kutuplaşmanın artık çatışma üretmesi tehlikeli. Bazı yazarların iddia ettiği gibi bir kültürel melezleşme yok. Ancak toplum her şeye karşı serinkanlılığını koruyor. Bizim tarihimizde sade vatandaşın, kimlik, hayat tarzı üzerine bir çatışma geleneği yok, hiç yaşamadık bunu. Ama yaşadığımız kutuplaşmanın ilerde çatışma da üretebilme ihtimali var. Gri alanı güçlendirmeliyiz.“ diyor.

HAYAT TARZLARI KUTUPLAŞMASI BAŞLADI

Daha da kötüsü kutuplaşma sadece siyaseti hayatla sınırlı kalmayıp, toplumsal yaşamı da sarıyor. Siyasi kutuplaşmadan daha da tehlikeli olan bir yaşam tarzı kutuplaşması giderek daha görünür hale geliyor. Konda’nın araştırmasına göre “tüketim tercihini o ürünün kalitesi, fiyatı gibi özelliklerine göre değil, o ürünü üreten şirketin sahibinin kendisi ile aynı ‘tarafta’ olup olmamasına göre belirleyenlerin oranı yüzde 25’lere yükselmiş.” Bir başka deyişle, toplumun dörtte biri bir markete gittiğinde kaliteden, fiyattan çok şirketin sahibinin siyasi pozisyonuna göre satın alma kararını veriyor, evine “bazı markaları” asla sokmuyor.

Henüz yüzde 60’lık siyasi bölünme kadar olmasa da hayat tarzı kutuplaşması, farklı tatil siteleri, hastaneler, okullar, restaurantlar, eğlence yerleri ile her geçen gün bu “ikiliği” günlük hayatımıza taşıyor. Ağırdır bunu yavaş yavaş yayılan bir kanser gibi görüyor ve “bıçak kemiğe dayandı” diyor. Hayat tarzları kutuplaşmasıyla farklı mahallelerin birarada uzlaşmayla yaşama umudunu azaltıyor. Yeni Şafak’tan Hayrettin Karaman’ın dediği gibi “azınlık çoğunluğun hayat tarzını kabul etmeli” noktasına kadar gelebiliyor.

MESLEKİ KUTUPLAŞMA

Kutuplaşma, her geçen gün yeni boyutlar kazanarak tırmanıyor, artık ailelerin çocuklarına meslek seçmelerinde bile etkin dinamik hale geliyor. Tuttuğu partiye göre biri polis olacak derken, karşı taraftaki asker olacak diyebiliyor. Ağırdır, bu konuda şunları söylüyor: “Örneğin çocuğunuzun hangi mesleği seçmesini istersiniz diye sormuşuz. Bazı meslek kollarını sadece belirli TV kanallarını izlediğini söyleyenler seçmiş Bazı meslekleri de ana haberi belirli kanallardan seyredenler, belirli bir cenahın gazetelerini okuyanlar hiç söylememiş. Bu tuhaf bir durum. Politize olmaktan farklı bir şey konuşuyoruz.”

KÜRDOFOBİ KUTUPLAŞMASI

Örneğin Konda’nın anketine göre Türklerin yüzde 52’si Kürtlerle komşuluk yapmak ve herhangi bir ilişki kurmak istemiyor. Bir anlamda Kürtleri eşit yurttaşlar olarak görmüyorlar. Türklerle komşu olmak istemeyen Kürtlerin oranı ise yüzde 25.

Toplumun yüzde 45’i Kürt meselesine eşitlikçi, barışçıl bir anlayış yerine yıkıcı çözümlerle yaklaşıyor. Yüzde 45’in içinde ‘sabun yapalım’ diyenler bile var. Kürtlerle barış, eşit yurttaşlık gibi konulara şiddetle karşı çıkan bu kutup, Türkiye’de yaygın bir milliyetçi, ötekileştirici damara sahip Kürdofobik bir cephe olduğunu gösteriyor.

Kürt meselesinde kutuplaşma her iki yöne doğru savruluyor. Bir yandan Kürtlere haklarının verilmesini isteyenler artıyor, diğer yandan da buna karşı çıkan radikal tavırlar güçleniyor.  Ağırdır “beş yıl önce Kürtlerın ana dille eğitim görmesini destekleyenlerin oranı yüzde 10-15 arasında iken bu oran şimdi yüzde 45’lere çıktı. Aynı şekilde bu hakka karşı çıkanlar da yüzde 45’e yükseldi.”

Dünyalılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu