Arka Bahçemiz

Yalnızlık insana mahsustur

Yalnızlık insana mahsustur. Çünkü hiçbir Tanrı, inananları olmaksızın Tanrılığını bilemeyecek, yalnız kaldığı sürece Tanrı olamayacaktır. Hiçbir Tanrı yalnız değildir. Tanrı kendini bilmek için yaratacak, yarattıkça tanrılaşacak, o büyük yalnızlığı ortadan kalktıkça adına tanrı denilecektir. Tanrı yalnızlıktan azadedir. Yalnız olan ve olacak olan insandır. Yalnızlık insan icadıdır.

Yalnızlık öğretendir. Çünkü insan en çok yalnızken konuşur kendiyle, yalnızken dertleşir. Ve birine ihtiyaç duyduğu için değil, neden yalnız olduğunu anlamak için kendiyle söyleşir. O yeri gelir acımasız bir öğretmen olur, yeri gelir idam sehpasını önünüze kor. İlmeği boynunuza geçiren cellat ve seyreden kalabalıkta size ağlayan annenizdir.

Yalnızlık sığamamaktır. Yatağınıza, odanıza, sokağınıza, kentinize ve bu dünyaya sığamama halidir. Ansızın bir kitabın sayfalarından çıkıp yakanıza yapışan cümlelerin ve en sevdiğiniz şarkının notalarının bir araya gelip sizi fütursuzca boğmaya çalışmasıdır. Yalnızlık ruhun bedene dar gelmesidir. Bu nedenle acıtandır yalnızlık. Ve Cibran’ın susuzlukla bezenmiş yüreğidir: “Uzundu şu çepeçevre surların içinde acı çekerek geçirdiğim günler ve yalnızlık dolu geceler, bitmek bilmeyen; hem kim ayrılabilir ki acılarından ve yalnızlığından pişmanlık duymadan… Ne üzerimden çıkarıp attığım bir giysi ne de geçmişe gömülecek bir anı, kendi ellerimle parçaladığım bir ten, açlık ve susuzlukla bezenmiş bir yürektir bugün…”

Yalnızlık bilincinde olmaktır. Başınızı yastığa koyduğunuzda değil, her sabah gözünüzü dünyaya açtığınızda yaşadığınızdır. Güzel bir haberi paylaşmak için annenizi arayamama halinin kendisidir. Ağırdır. Babanın sesinden mahrumiyet, kardeşin sıcaklığından azade olmaktır. Acıtır. Onun üstesinden gelmeye çalışmaksa bir çocukluk hastalığı, bir kendini bilmezliktir. Çünkü yalnızlığın üstesinden gelmek Tanrılaşmaktan başka bir şey değildir. Şirktir, günahtır. Çünkü yalnızlık Tanrıya değil insana mahsustur.

Ve bir bankın öteki yarısıdır yalnızlık. Derin bir boşluktur.

Bir anda unutuluvermektir bir kalabalığın orta yerinde. Evet, yalnızlık unutulmaktır en fazla. Ve bazen sahip olduğunuz tek şey olup çıkıverir. Özlemek ama söyleyememek, özlemek ama anlatamamak, özlemek ama fısıldayamamaktır kulaklara. Yalnızlık insan olmanın gereği, acısı, kaderi ve cilvesidir. Metin Altıok’un bedenindeki izdir yalnızlık: Ve bırakıp gittiğinde/ Bir küçük boşluk kalsın/ Alnını dayadığın yerde;/ Bir yalnızlık işareti/ İşleyen ta içime.

Yalnızlık insanlığa en yakın haldir. İnsanın en yalnız olduğu an, en insan olduğu andır. Çünkü insan en çok yalnızken özler, yalnızken korkar, yalnızken sever, kendini yalnızken koklar. Yalnızken hatırlar, yalnızken dokunur kendi kendinin yüreğine. İnsan en çok yalnızken kendidir. Hasan Ali Toptaş ustanın dediği gibi “Yalnızlık, karanlığı çocukluğumuzdan kalmış/ bir çocuktur/ İçimizin içinde oturup ihtiyarlığımızı yaşar/ Gözleri gözlerin görmediğidir dünden beri/ Elleri ellerin/ Gelecekte yazmadığı”…

Yalnızlık bir kalbin dolmayan boşluğudur azcık. Çünkü insan içi doldurulamayacak kadar derin bir boşluktur. Onu doldurabilen tek şeydir yalnızlık. Yalnızlık insana mahsustur.

Ali Murat İrat

Dünyalılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu