Arka Bahçemiz

Yalnızlık ıssızlığa dönüştüğünde savaşmanın yolları

“Yalnızlık, alınyazısının insanı kendi kendisine ulaştırmak için başvurduğu bir yoldur. ” – Herman HesseKendi kendime epey zaman geçiriyorum. Geçen günlerden birinde çalıştım, kitap okudum, masamı temizledim, yürüyüşe çıktım, çorba yaptım ve en yakın arkadaşımla telefonda konuştum. Akşam üretken ve memnun hissediyordum.

Birkaç saat sonra ilk kez telefonuma baktım. Hiç mesaj, arama ya da email yoktu, kimse beni düşünmüyor muydu?

Düşünceye dalmıştım: Yalnızlık nasıl ıssızlığa dönüşüyordu?

***

Bazı insanlar yalnız kalmak için can atar ancak uzmanlar ara sıra yalnız hissetmenin neredeyse evrensel bir duygu olduğu görüşünde.

Evrim psikologları, yalnızlık duygusunun, hayatta kalmak için birbirine gereksinim duyan sosyal hayvanlar olan insanlara, grubun çeperine çok yakın ve av olma tehlikesi içinde oldukları uyarısı göndermek için ortaya çıktığını söylüyor.

Bundan yüz yıl önce Kierkegaard kendi çağıyla ilgili şunları yazmıştır: ‘Nasıl ki Amerika’nın ormanlarında vahşi hayvanları uzak tutmak için meşaleler, çığlıklar ve zil sesleri gibi araçlara başvuruluyorsa insanlar da yalnızlığa dair düşünceleri uzaklaştırmak için çeşitli oyalayıcılar ve gürültülü teşebbüslere başvurmaktadır.’ Yukarıda değinilen ‘yalnızlığı uzaklaştırma’ çabası insanoğlunun yüzyıllardır verdiği uğraşıyı gözler önüne sermekte.

Seçimli olduğunda yalnız zaman geçirmek daha eğlenceli. Kayıp, ayrılık ya da tecridin sonucu olduğunda ise insanlar yalnızlığı genellikle ıssızlık olarak deneyimliyor. Memleket özlemi, sataşmalarla karşı karşıya kalma, boş yuva sendromu, sevilen birinin ölümü, karşılıksız sevgi hepsi bu konseptin farklı versiyonları.

Neden eskisinden daha yalnız hissediyoruz?

Bir çoğumuz elektronik ekranların önünde çok fazla zaman harcıyoruz ve yeterli sıklıkta gerçek, yüz yüze ilişki kurmanın yanından bile geçmiyoruz.

Yalnızlığın ıssızlığa dönüşmemesi için öncelikle kendi kendinize yalnız hissettiğini söyleyenin yine kendiniz olduğunun farkına varın. Düşünce ve davranışlarınızla yalnızlık deneyimini kendiniz yaratıyorsunuz.

Kendinize anlattığınız ruhsal hikayeyi değiştirin. Sizi umursayan insanlar olduğunu, yalnızca o an orada olamayabileceklerini hatırlayın.

Yalnızlığı olumlu bir şeye dönüştürün. Bir şeyler okumak ya da yürüyüş gibi yalnız yapmaktan keyif aldığınız şeyleri yapın. Ancak insanların arasında olmayı rutininizin bir parçası haline getirin. Bir kulübe üye olun, gönüllü çalışın. Hiçbiri yolunda gitmezse en sevdiğiniz restoranda akşam yemeği yiyin.

Psikiyatrist Irvin Yalom’un dediği gibi ‘gözden geçirilmemiş bir hayat yaşamaya değmez’. Bu nedenle, hayatlarımızı elekten geçirerek nihai bir özinceleme yapmamız gerekir. Her insan değişme gücü ve becerisine sahiptir; ince dokunuşlarla, bu değişim kendiliğinden ortaya çıkacaktır.

***

Son yalnızlık dalgasından nasıl mı kurtuldum? Carl Hiaasen isimli yazarın komik kitabından birkaç bölüm daha okudum. Sonra telefonuma baktım, 24 yeni mesaj vardı. Telefonumun daha önce kapalı kaldığı ortaya çıktı.

Bir sonra aklıma gelen şey “Tüm bu insanlar ne istiyor? Neden beni yalnız bırakmıyorlar?” oldu.

Kaynak: www.wsj.com.tr

www.acibadempsikoloji.com.tr/modern-insanin-yalnizlik-ve-bosluk-duygusu/

Dünyalılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu