Arka Bahçemiz

Terörün Dini Milleti Olur…

Biz kutsal saydığımız değerleri kandan, nefretten ve kinden azade görmeye çalıştıkça körlüğümüze de daha fazla alışıyoruz. Oysa tam da şiddetle ilişkisi olamaz dediğimiz kutsallarımız insan elinde şiddetin kaynağı ve eylemcisi olup çıkıyor.yinede amin

Şiddetin ince ince her sokağa, her eve, her bünyeye sızdığı bir savaş halinde dünya. Üçüncü Dünya Savaşı şu anda yapılıyor. Evlerinizde televizyon izlerken, markette beyaz peynirin markasını seçerken ve hatta erken tatil rezervasyonu yaptırıp yaptırmamayı düşünürken… Otobüs beklerken, bir ekmek daha fazla alırsanız kalan paranın yetip yetmeyeceğini hesaplarken…

Kapitalizm bir şeyi daha öğrendiğini gösterdi bize: Artık ekonomiyi sarsmadan ve hatta onu daha da güçlendirerek nasıl dünya savaşı çıkaracağını. Hal böyleyken, yani vicdan, değil de şiddet insanın olmazsa olmazı haline gelmişken, yazı yazmak zorlaşıyor. Aşktan ve tutkudan bahseden yazıların öncesine ve sonrasına sızıyor şiddet ve kan. Vicdan, aşkı bir yana bırakıyor, önce ölüme ve katliamlara bakıyor. Yazmak zorlaşıyor. Aşkı her yazmak istediğimde önüme bir katliam düşüyor. Yazmamız ve konuşmamız aksasa da inadına sevişmeli, inadına tutkuyla beslemeli hayatı, sokakları ve evlerin içini diyorum. Çünkü biliyoruz ki ölmek sevişmenin öncesi ve sonrasıdır, tam da ondan arta kalandır. Ve farkında olmamaktır büyük yalanların. Çünkü bütün bu çirkinlikler iman ettiğimiz büyük yalanlar etrafında dönüyor. Saldırmamız gereken ise tam da bu öğretilmiş yalanlar işte.

Charlie Hebdo katliamından sonra bizzat cumhurbaşkanlığı makamından çıkmıştı şu söz: “Terörün dini, milleti olmaz”.
Yani demek isteniyor ki katliam yapanlar her kimse bir bütün olarak Müslümanları temsil etmemektedir. Amenna. Onlar bir bütün olarak Müslümanları temsil etmiyorlar ama “Müslümanlar olarak” kendilerini temsil ediyorlar. Mesele de bu. Derdimiz başka bizim. Hem kutsallarından şiddet üretenler hem de onları “kapı dışına bırakıp” kutsallarını parlatmaya çalışan sizler. Dert bu. Çünkü onlar da sahih, gerçek. Tıpkı o kutsallardan sevgi üretenler gibi doğru.

Fransa’daki katliamın üzerine IŞİD bir Japon’un boğazının kesti, bir Ürdün’lü pilotu diri diri yaktı, Cizre’de 12 yaşındaki bir Kürt çocuk kafasından tek kurşunla vurularak öldürüldü, Boko Haram Nijerya’da bir seferde 2 binden fazla kişiyi katletti. Bunlar manşetlerde öne çıkanlardı sadece. Birileri “dini milleti olmayan” şeyi hâlâ yapıyor yani. O dinler ve o milletler adına yapıyor. Yine de her katliam sonrası aynı terane söyleniyor: “Terörün dini, milleti olmaz”. Bal gibi oluyor. Katliamlar kimin adına işleniyor? Benim adıma mı? Benim adıma mı işleniyor bunca cinayet? Ürdünlü pilotu beni yüceltmek için mi diri diri yaktılar? Guantanamo’da benim çıkarlarım için mi onca işkence yapıldı? Benim başım göğe ersin diye mi bok yedirdiler Diyarbakır 5 nolu’da? Charlie Hebdo katliamında bana hakaret edildiği gerekçesiyle mi öldürüldü onca yazar çizer? Sanki Saddam El Enfal operasyonunda Kürt soykırımına doğru giderken benim çıkarlarımı düşünüyordu Ortadoğu’da. Ve Saddam Şii bir cellâdın elleriyle ölüme gönderilirken sanki benim intikamım alındı.

Biz kutsal saydığımız değerleri kandan, nefretten ve kinden azade görmeye çalıştıkça körlüğümüze de daha fazla alışıyoruz. Oysa tam da şiddetle ilişkisi olamaz dediğimiz kutsallarımız insan elinde şiddetin kaynağı ve eylemcisi olup çıkıyor. Kutsal devletimiz ve kutsal dinlerimiz, inançlarımız adına uygulanıyor tüm bu şiddet. Kurban ettiğimiz hayvanlarla şiddet arasındaki ilişkiyi sorgulamaktan bile acizken kalkıp “terörün dini milleti olmaz” saçmalığına sığınıyoruz. Terörün dini milleti olur, oluyor da. Çünkü o “terör” dediğiniz şiddet bizzat o dinler ve milletler adına işleniyor. Çünkü milletlerin ve dinlerin orduları var. O millete ait olanların ve o dine ait olanların bir kısmı şiddetle ifade ediyorlar kendilerini. Herkesi temsil etmeseler de kendilerini temsil ediyorlar. “Milletlerin ve dinlerin terörü olmamalı” demek başka bir şey “terörün dini milleti olmaz” demek başka bir şey o nedenle.

Yazmaksa bu deliler teknesinde zorlaşıyor giderek. En kutsal bildiklerimiz durmadan insan öldürüyor çünkü. Bilmediğim bütün dillerde dualar ediyorum ben. Gelmiyor beklediğim yanıt. Şair Sinem Sal sesleniyor kitabından: “Yine de amin”… Devam ediyor ardı sıra: “Kıyamet kopmuş/ haberim olsaydı, kendimi savunmaya/ giderdim elbet./ derdim/ Allah’ım sen de dünyada olsan/ delirirdin nihayet.”

Ali Murat İrat – “Yine de Amin”

Dünyalılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu