Arka Bahçemiz

Yüzsüzleşme!

“Söz uçar, yazı kalır” derdik eskiden, şimdi söz de uçmuyor, yazı da! Lakin bilgi, belge bombardımanı altında iyice pusulası bozuluyor insanın. Bellek zayıflığı bizim toplumda sanki bir tercih. Kötünün, yalanın, suçun üstünü bilerek ve isteyerek örtüyoruz. Oysa “hakikat”; biz onu görmemek için dirensek bile, varlığını sürdürüyor. Üstelik yerinde ve zamanında onunla ilişkiye girmezsek, o kendi zamanını buluyor ve hükmü veriyor. Bu yüzdendir, toplumların kendi hakikatini görmek için çaba harcaması. Adı ‘yüzleşmek’tir bunun. Biz hep birlikte tersine itibar ettiğimize göre; ‘yüzsüzleşmek’ demek yanlış olmaz içinde bulunduğumuz durum için.

yüzleşme

Bana son günlerde yakınlarımdan/gazeteden bir eleştiri geldi. “Yetmez Ama Evet” meselesini zırt pırt gündeme getiriyorsun, ‘yetmedi mi?’ diye. Kinci değilim, hele insanların bireysel tercihleri ve özel yaşamları üzerinden girişilen kavgaları asla onaylamam. Şiddet içeren ve üsluptan yoksun bir dil kullanmam, bunu teşvik edenle kapışırım. Amma velakin fikir hayatı uzun bir yolculuktur ve burada yapılan hatalar, kazalar bir yere kadar affedilse bile; öngörüsüzlük, aydın zaafları için aynı şeyi söyleyemem. Elbet hepimiz kusurlar toplamıyız. Ancak bunun bir ölçüsü olmalı. Kamuoyu önüne çıkan, söz söyleyen, kalem oynatan kimsenin sorumluluğu var. Nerede, ne söylediğiniz/yazdığınız kadar; suskunlukların da bir bedeli olacaktır. Görmezden gelmek, kafayı çevirmek de sorumluluk içerir.

Fikir hayatı başlı başına bir süreçtir, kendi ömrü vardır ve çok uzundur. Beden toprak olur, fikir hayatı sürer. Yazmayan, toplumsal meseleler için kafa patlatmayan, tepki vermeyen kimsenin büyük yanılgıları olmaz. Çok çok kendi yakın çevresine zarar verir. Hayatın tamamını büyük bir tutarlılık içinde geçirmek de her zaman matah sonuçlar vermeyebilir. Risk almak, maceraya girişmek, gönüllü yenilgiler almak da yaşama dahildir. Ancak söz konusu olan ‘etik’ ölçülerse, burada yanılma payı olmaz. Söz gelimi: Biri için kolayca ‘O hırsızlık yapmaz’ diyebiliriz. Biliriz bunu. Bilgi olarak, sezgi olarak, o kişinin kişisel karnesine bakarak, biliriz…

Yıllardır ‘Geçmişimizle yüzleşelim’ diye bir yaygara kopar. Oysa her toplum, bizimki dahil, bu kaygıyı duyanları da barındırır içinde. Bazı konuları yeni fark edenlerin gürültüsüne bakıp da, daha önce kimse ‘Yüzleşme’ konusunda kafa yormamış sanmak ahmaklıktır. Postmodern çağın güdük düşünürleri, birer pazarlama başarısı oldukları için; parlak sunumlar eşliğinde, yeni söz etmiş gibi toplum karşısında pazarlanır. Kitle bunu yutar yutmasına da, her toplumun vicdanını oluşturan ortak tarihe emek verenler, bilgeler, bilim insanları, aydınlar ve sağduyulu kimseler bunu yutmaz. Hemen her konuda, hayli çaba harcamış akademisyenimiz, düşünürümüz bulunmakta. ‘Yüzleşme’ sorununu, günlük siyasal kavgaya indirme çabası kasıtlıdır ve yazık ki ‘Hakikat’in üstünü örttüğü için, istenenin aksine sonuç doğurur. Hele ki kutuplaşmanın bunca yoğun olduğu toplumlarda bu iyice güçleşir. Demem o ki; benim çabam düşünce dünyasının yakın tarihiyle ilgili anımsatma yapmaktan öte değildir. Belleği zayıf, güncel bataklıkta boğulan toplum için bu gereklidir.

Daha yeni Adalet Ağaoğlu, “Son enayiliğim AKP’ye inanmak oldu” dedi. Kafasında hayli derin tuhaflık olduğu anlaşılan Orhan Pamuk, “Büyük hayal kırıklığı yaşıyorum, onları dinden çok zenginlik ilgilendiriyor, her gün yolsuzluk haberi okuyoruz” dedi. Adalet Hanım daha önce ne demiş: “Bu darbe ürünü anayasa değişmeli, hatta yok olmalı. Bunun için atılan her adıma evet.” Pamuk ne demiş peki: “Darbenin 30. yıldönümünde kurulan sandıkta ‘evet’ diyeceğim. Yargı süreci başlamasa bile referandum 12 Eylül’ün vicdanlarda mahkûm edilmesini sağlayacak.”

Bu laflara bakarsanız, sanki “hayır” diyenler 12 Eylül’ü onaylamış ve yargılamaların yapılmasını istemeyen kimselerdi. Peki ya “hakikat” neydi? O gün “evet” diyerek otoriter, baskı rejiminin temellerini birlikte attı siyasal iktidar ve bu yazar/çizer tayfası. Unutalım mı? Üstüne örtelim mi, yüzleşmeyelim mi? Oradan gelen güçle “Gezi Çocukları”nın katledildiğini anımsamayalım mı?

Zaman pek hızlı akıyor bu çağda. Daha dün derin yanılgı yaşatan bu sayısı az, gürültüsü büyük çevre yine köşeleri tutmuş, farklı fikirlerin söylenmesini engelliyor. Salt onlar özgürlükçü, iyi ve güzeli bir tek onlar biliyor, eğer muhalif olmak gerekiyorsa en “baba muhalif” onlar oluyor.

Birilerine yutturabilirsiniz ama bilin ki yemeyen çok bu numaraları!

Enver Aysever / Birgün 

Dünyalılar

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu