Arka Bahçemiz

Zalime Karşı Korku En Büyük Yozlaşmadır

Adına halk denilen o kutlu şey -en azından onun bir kısmı- neden bunca haksızlığa ve adaletsizliğe göz yummakta ve hatta kötülükleri desteklemektedir?yozlaşma

Derler ki halk her zaman masumdur, mazlumdur ve de güçlüdür. Bu yüzden kralı, soytarısı, padişahı herkes ona yaslanır. “Halka karşı sorumluluklar” vardır. “Halkımız öyle istemiştir”, “Halkın taktiridir”. Bütün kararlar onun adına alınır. Egemenlik bile kayıtsız şartsız ona aittir. O, neredeyse evveldir ve ahirdir. Soldaki adı halktır, sağdaki adı millettir. Solla sağ arasında gidip gelenler ona ulus deyiverir. Kendisine türlü kutsallıklar atfedilen, türlü güzellemelerle pohpohlanan, ondan uzak kalındığında elitist olunan, onu kötülemenin her türlü tepkiyi çektiği, solcusunun sağcısının “önüne yattığı” tek şey halktır.

Peki halk denilen o kutlu şey -en azından onun bir kısmı- neden bunca haksızlığa ve adaletsizliğe göz yummakta ve hatta kötülükleri desteklemektedir.

Gezi direnişinde, devlet şiddetinin en çıplak haliyle yüzlerce insan yaralanıp, sakat kalırken, gencecik fidanların hayatları ellerinden alınırken; 17-25 Aralık’ta hükümetin dört bakanının yolsuzlukları ortaya çıkıp, herkesin birilerinin önüne, arkasına yattığını söylediği tapeler havada uçuşurken; taciz ve tecavüz vakaları bizzat bu ülkeyi yönetenlerle iç içe, yan yana, kol kola, omuz omuza olan vakıf ve derneklerde patlak vermişken, aziz, azim ve mecid halkımızın önemli bir kısmı susmuştur ve susmaktadır.

Bütün bu pisliğe susarak bakan varis ve gani halkımızın önemli bir kısmı mesela tecavüz vakalarının yaşandığı Karaman’da iki sevgili sokak ortasında birbirlerini öpseydi ne yapacaktı? İktidara desteğini -sümme haşa- İslam’a destek gibi gören celil ve kebir milletimizin en azından Karaman taifesi bu tecavüzlere neden en ufak bir ses çıkarmamıştır. Peki aynı Karaman’da önümüzdeki ramazan ayında örneğin tansiyon ilacını almak için bile sokakta su içen birisinin başına neler gelecektir? Kuşkusuz ali ve gafur halkımızın bu konuda yaptıkları da yapacaklarının teminatıdır.

Peki önüne yattığımız, güzellemelerle sırtımızda taşıdığımız halk bunları neden yapmaktadır? Ya da vermesi gerektiğini düşündüğümüz tepkiyi vermemektedir.

Aslında yanıt sorunun kendisinde gizlidir. Halkla olan ilişkimiz modern felsefenin bize kazığıdır. İnsanın dış dünyasını nesneleştiren ve kendinden uzaklaştıran Descartes’ın ve onun Batılı ve Doğulu takipçilerinin oyunudur. Halk “içinde bulunduğumuzdan” “dışında olduğumuz” bir nesneye dönüşmüştür. Bizden ayrı, sanki bizim dışımızda, bizim üzerine düşündüğümüz, tartıştığımız, konuştuğumuz bir nesne halini almıştır. Herkesin kendi eylemini meşrulaştırmak için kendilerinin dışında bir onay mercii haline gelmiştir. Oysa halk yoktur. O soyuttur. Kurgudur. Var olan yalnızca insanların dayanışması ve değişime, dönüşüme, devrime olan inançları ve yaptıklarıdır. Halk varken devrim yapılır. Halk yokken devrim olunur.

Derler ki halk masumdur, mazlumdur ve de güçlüdür. Oysa onu oluşturduğunu düşündüğümüz/kurguladığımız önemli bir kesim faşizmi bilmediği ya da kandırıldığı için zorbalığa suskun kalmaz. Onu tam da o haliyle sevdiği için kabul eder, kanıksar. Şatafata, gösterişe, güce tapar. Kendisi acından ölse bile tok olanın önüne yatacak kadar tapar. Kendisinin bir gün bile yaşayamayacağı aşikar olan bir hayatı arzuladığı için ve artık olma ihtimalinden değil arzulamanın kendisinden hoşlandığı için tapar. Dolmuşa verecek parası yokken Saray’la övünür. Cesur değildir. Yeri gelir kendi boğazını kesen bir zavallı gibidir. Onun güzellemesi ise ancak kendisini kandıran, elitist görünmekten korkan, ideolojisi tarafından boğulanlar tarafından yapılır. Yozlaşmak kavramı orada, onlar için yoktur.

Oysa bazıları vardır ki başkalarının acılarını kendi acısı bellemektedir. Halk adına falan değil, dünya öyle olması gerektiği için her türlü eşitlik mücadelesi onların var olma nedenidir. Cesaret alınlarında armadır. Ve zalime karşı duyulan korku onlar için yozlaşmanın tek adıdır.

Ali Murat İrat

Dünyalılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu