Hayatta, oyunlarda her şey parametrelere bağlıdır, bunu biliyoruz. Millet boşuna demiyor “Her şey bir oyun; hayat bir kumar” diye. Peki o zaman neden yasaklıyoruz? Neden aslında başarılı olmak için üzerinde hiçbir kontrol sahibi olmadığımız ve tamamen şans oyunu olarak nitelendirilen piyangolar, bahisler, şans topları insanı kaderci yapan tüm oyunlar serbest ve giderek artıyor da başarılı olmanın aslında çoğunlukla bize bağlı olduğu tüm oyunlar “kumardır” denilip yasaklanıyor ülkemizde?
Aslında cevap çok basit. Türkiye’de bir insanın dört yıllık bir üniversitede istediği bölüme girip, mezun olup sonra da kendi alanında bir iş sahibi olmasının olasılığını inceleyecek olursak anlayacağız:
Ülkemizde artık her yıl 2.000.0000 insan üniversite sınavına girmekte.
·Dört yıllık kontenjan ise yaklaşık olarak 550 bin kadar.
·Yani aslında iki milyon kişi full çekse ancak dörtte biri dört yıllık lisans eğitimi görebilir…
·Bu insanların istediği bir bölüme girmenin kriterini de ilk beş tercihten birine yerleştirilmek olarak nitelendirirsek 30 tercih hakkı arasından, adayların istediği bir bölüme girme olasılığı da altıda bir olarak ortaya çıkar.
·Dört yıllık lisans eğitimine istediği bir üniversitede başlayabilmiş olan mutlu adayın (!) bir şekilde mezun olma olasılığını da yarı yarıya olarak görmekteyiz…
Gelelim asıl konuya, kişi bunca çabayla üniversiteye girmiş, istediği bir bölüme yerleşmiş ve mezun olmuştur. Olmuştur da ne olmuştur sorusunun cevabını üniversite mezunları arasındaki iş bulma oranının %12 olmasıyla açıklayabiliriz!..
Şimdi sorumuzu tam olarak cevaplayabiliriz. Yukarıdaki verilere göre ülkemizde bir gencin üniversitede istediği bir bölüme girip, mezun oluktan sonra kendi alanıyla ilgili bir iş yapma olasılığı en iyi ihtimalle 0,0026 olarak çıkmaktadır. On bin kişide 26 kişi! Üniversite sınavına giren iki milyon kişide 5.200 kişi!
Zannediyorum TUİK’in verilerine göre 10 yıl içerisinde ciddi oranda düşmesi beklenen genç nüfus oranını kurtarmak için aile başına üç değil beş çocuk bile yapılsa bu oranı kurtarmak çok mümkün olmayacaktır. Zaten muhtemelen her aileye üç çocuk kampanyasının bu aralar her aileye “en az 3 çocuk “ halini almasının da sebebi bu gibi.
Bu konudan tamamen bağımsız olarak serbest çağrışım şeklinde aklıma gelen bir başka istatistiği de paylaşayım hazır istatistik paylaşma günümüzdeyken. Pokerde bu aralar çok popüler olan Texas Holdem adı verilen oyundaki en kötü başlangıç eli 7-2; en iyisi de iki as olarak görülebilir… Bu iki el, en baştan restleşirse en kötü el olmasına rağmen 7-2’nin halen %13 kadar bir kazanma olasılığı vardır…
Bu da demek oluyor ki pokerdeki en kötü el ile en iyi el üç defa restleşse, en kötü elin hepsinde de kazanma olasılığı, ülkemizde bir bireyin gençlik yıllarını çalışarak geçirip, liseyi bitirip ardından sınavlara girip, başarılı olup, istediği şekilde okuyup, istediği işi bulmasının olasılığından daha yüksektir!..
Yani bir anlamda Türkiye’de yaşamak, pokerdeki en vahim vaziyetle defalarca karşılaşmaktan daha riskli.
İnsanın aklından “madem ülkemizde kumar yasak, en büyük kumarın açıkça yaşamanın kendisi olduğundan yola çıkarak her şeyden önce yaşamın kendisi yasaklanmalı belki de!” gibi düşünceler geçiyor.
Ve sonra aslında zaten halihazırdaki durumun olduğu da bir gerçek değil mi?
Gerçekten de yaşamın her alanında yasaklara uğramıyor muyuz; sansürlü internet, sansürlü ve ucube heykeller, sansürlü bilim (hatırlamayanlar için Darwin’i kapak yapan Bilim ve Teknik Dergisi’nin son anda değişmesi), sansürlü televizyon… listeyi uzatmak gayet mümkün.
Şimdi anlıyorum ki tüm bunların aslında bir mantığı varmış, son yıllarda yaşanan tüm yasaklar meğerse tamamen kumar yasası çerçevesinde algılanabilirmiş!.. ve bizler aslında ” Zannedenler Kulübü ” nün birer üyesiyiz, her şeyin daha iyiye gideceğini zannedenler.
Türkiye’de her şey bir oyun mudur bilemeyeceğim ama hayat kesinlikle bir kumar.
Can Gürses