Tarih

Anayanlı Eşitlikçi Toplumdan, Ataerkil Sınıflı Toplumlara-1

İlk insan topluluklarında, kadının bugünkünden çok farklı ve üstün bir konumu vardı. Sadece soyun devamını sağlaması nedeniyle değil, topluluğun tüm üyelerinin (çocuklar ve erkeklerin) yaşamasını sağlayacak yiyeceği bulması, üretmesi ve topluluğu bir arada tutacak kurallar dizgesini canlı tutması nedeniyle de kadın, topluluğun kurucu öğesiydi. İlk oymaklar­dan, tribüye kadar topluluğu kadın kurdu.

Anayanlı-Eşitlikçi-Toplumdan-Ataerkil-Sınıflı-Toplumlara
Fotoğraf: http://www.nationalgeographic.com.tr/makale/kesfet/insanin-nasil-insan-olduguna-dair-12-yanlis-teori-/2583

İlkel komünal toplulukta, analık hukuku, kadın eksenli bu toplulukların en belirgin özelliğidir. Soy; klan, gens ve tribüde anaya göre belirleniyor, akrabalık yine ana soyuna bağlı olarak sürdürülüyordu. Bunların yanı sıra, ‘analık’ terimi her bir kadın için bugünkünden çok daha geniş bir anlama sahipti. Evelyn Reed, Kadının Evrimi adlı çalışmasında “bize göre” der; “Anne, çocuk doğuran kadındır ve doğurmadıkça anne olamaz. Dolayısıyla bütün kadınlar, topluluğun olgusal ya da gizil ‘anneleridir’. Tüm yetişkin kadınlar, çocukların korunmasından aynı derecede sorumludur.” Kadının, ilk insan türünün devamını sağlamada oynadığı rolü, kadının biyolojik yapısının toplumsal yaşam ve emeğin gelişmesinde oynadığı rol üzerinde durulmadığma haklı olarak dikkat çeker: “Hayvanlar dünyasında ‘ana bakımının’ insanlar dünyasında ilk oymak ya da klanın, bütün üyelerinin birbirinin iyiliği ve güvenliğini sağlamak için hep birlikte çaba gösterme­yenleri biçiminde gösteren ve ‘toplumsal bakım’ diye adlandırabileceğimiz daha geniş ve daha ileri gelişmelere nasıl temellik ettiğini göstermektedir.” (Briffoult’tan aktaran E. Reed, Kadının Evrimi)

Marks ve Engels’in gösterdikleri gibi; insan toplulukları emek üzerine kurulmuşlardır. Üretmek ve insan soyunun devamını sağlayacak çocukları doğurmak da, kadının payına düşmüştü. Anayanlı toplulukta erkek, av ve savaşla uğra­şırken kadınlar topluluğun bütün üyelerinin yaşamının gereklerini üreten temel kişilerdi. Kendi dışında bir canlının (yavrularının) yaşamını korumak, bunun için gerekli tüm ko­şulları hazırlamak, kadınları üretmeye iten ilk dürtü ve emek tarihinin de kritik faktördür. İnsanlığın gelişimin tarihi incelenirken, en çok göz ardı edilen de budur.

Başlangıçta erkek, kendi dışında hiç kimse için yiyecek sağlama yetisine sahip değil­di. Ancak kadının güvenilir ve istikrarlı yiyecek kaynaklarını bulması-sağlaması sonucu, önce kadınların yardımcısı olarak üretime katıldılar, “acemi işçilik” yaptılar. Çalı çırpı topluyor, düşmüş ağaçları kaldırıyor, toprağı kadının işleyeceği duruma getiriyorlardı. Ve böylece erkekler, kadınların yanında üretimde giderek ustalaştılar.

Anayanlı_Eşitlikçi_Toplumdan_Ataerkil_Sınıflı_Toplumlara

Toprağın işlenmesi, toplayıcı olan kadının keşfiydi. Hayvanların evcilleştirilmesi, bu­lunan hayvan yavrularının kadınlar tarafından bakımıyla başladı, öğrenildi. Ateşi de yi­ne, kadının emek sürecinde keşfettiği kabul gören görüşlerdendir. Emek araçları ve üreti­min bu en temel buluşlarının dışında, hayvan derilerinin işlenmesi, bitkilerden ilk ilaçla­rın inşa edilmesi, ilk barakaların yapılması yine kadınlar sayesinde mümkün olmuştu. Bu nedenle, ilk hekimler, mühendisler ve kimyacılar kadınlardır.

Kadının üretimdeki yeri, topluluğu bir arada tutacak kurallar dizgesini oluşturmasını ve uygulamasını da olanaklı kıldı. Kadının yeri öyle üstündü ki, iç barışı sağlayacak, top­luluğun birliğini koruyacak kurallarına (Totem ve tabu)* topluluğun erkek üyeleri de ken­dini uyarlıyordu.

“İlkel dişi insan, tıpkı dişi hayvan gibi kendisine kıyasla, ahmak ve algılama yeteneği zayıf olan erkekten çok daha önemli, sağduyulu ve akıllıdır. Kadının anasal işlevleri, uzun bir evrim süreci içinde, onda erkeğin gelişiminde hiç görülmeyen bir uyanıklık, dikkatlilik, başkalarını düşünme yetisi, yapıcılık eğilimi geliştirmiştir. Buna göre dişi, ilkel koşullarda yalnız erkek kadar akıllı değil, düpedüz üstündür (….) yabanılların öğüt almak için ka­dınlara başvurması da bu yüzdendir.” (Briffoult) aktaran E. Reed, Kadının Evrimi)

Anayanlı_Eşitlikçi_Toplumdan_Ataerkil_Sınıflı_ToplumlaraKadınların toplumdaki üstünlüğünün, topluluğun erkek bireylerince benimsendiği, gözlemlenebilmiş yabanıl topluluklarda netlikle tespit edilmiştir. Anayanlı Amerika yerli tribülerini gözlemleyen bir din görevlisinin raporlarına dayandırılan örnekteki gibi; “Ka­dının bu üstünlüğü, çok katı bir gerçeklik olarak karşımıza çıkıyor. Topluluğu gereğince temsil eden varlık kadındır. Soyluluk, soyağacı, kuşakların varlığı ve düzenlenmesi, aile­lerin korunması hep kadınlara bağlıdır. Asıl yetke, tümüyle onların elindedir. Ülke, tar­lalar ve bütün ürünler onlarındır. Yönetim kurullarının ruhu, savaşın ve barışın sapta­yıcısı onlardır.” (Briffoult)

Kadınların çocuk doğurma ve büyütmedeki güçlerinin yanı sıra, yiyecek üretmede de usta olmaları, yabanıl erkeğin kadınları gizemli güçlere sahip varlık olarak algılamasına yol açtığı açıktır. Ana tanrıça, bereket tanrıçası, genel olarak tanrıça kültürünün kayna­ğını da yabanıl kadının bu algılanışında aramak gerekir.

Anayanli topluluk, erkek üyesinin kadınları değerlendirmesi, yabanıl erkeğin gözün­de kadının yerini betimler niteliktedir; “Kadınlar mısır ektiklerinde bir dalda iki, üç mısır çıkmaktadır. Manyok ektiklerinde, bir ocaktan; iki, üç sepet manyok kökü çıkar. Her şey böylece çoğalır. Neden? Çünkü kadınlar, çocuk üretmeyi, mısırı filizlenip gelişecek biçim­de ekmeyi biliyorlar” (Crawleu’den aktaran E. Reed, Kadının Evrimi)

Analık hukukuna dayalı ilkel komünal toplumlar, binlerce yıl varlığını sürdürdükten sonra, barbarlık dönemi başlarında doruğuna ulaştı. Ancak bu aşamadan sonra kadının toplumsal konumu ile birlikte, toplumsal düzen köklü değişikliklere uğradı.

Eşitlikçi toplumdan sınıflı toplumlara geçiş tarihi, aynı zamanda; anayanlı toplumdan, erkek egemenlikli toplumlara geçişin de tarihidir. Kadının ikinci cins konuma itilmesinin, tarihsel-toplumsal nedenleri, bu konuda incelemeler yapan toplum bilimciler ve kadın özgürlük mücadelesi ile ilgilenenler tarafından ele alınmış, irdelenmiştir. Bununla birlik­te, özel mülkiyetin erkek cins elinde toplanması, özel mülkiyet ve erkek egemenliği ara­sındaki bağın nasıl kurulduğuna ilişkin verilen yanıtlar hep kuşkuyla karşılandı. Morgan’dan Bachofen’e, Engels’ten ‘6o’lı yılların kadın teorisyenlerine kadar, toplum bilim­cilerin tüm bu yönlü araştırmaları, tarih öncesi dönemin nesnel bilgilerinin sınırlılığına ta­kıldılar. Bu ilk engelin yanı sıra, sınırlı olan nesnel bilgi ve bulguların, ataerkil zihniyetin kalıplarıyla yorumlanması, bu zihniyetin neden olduğu subjektivizmin, kadının tarihsel, toplumsal evriminin tam bir tablosunun çıkarılmasında, daha önemli bir engel oluşturdu­ğunu belirtmeliyiz. Erkek zihniyeti içinde oluşan tüm yorumlar ve kavramlardan arındır­madan, ya da hiç olmazsa “oluşturulmuş tarih”e şüpheyle yaklaşmadan, kadın tarihinin herhangi bir dönemine ilişkin objektif sonuçlara ulaşmak mümkün görünmüyor. Bu ne­denle biz de zorunlu olarak; ürün fazlasının tarihte ilk olarak erkek cins elinde toplanma­sının nedenleri üzerine fikir yürütmek için küçük çaplı bir yol temizliği yapmalıyız.

Yazının devamı için buraya tıklayınız.

Kaynakça:

Engels, “Ailenin Devletin Özel Mülkiyetin Kökeni”

Evelyn Reed,”Kadının Evrimi”

Cemal Bali Akal, “iktidarın Üç Yüzü”

Kate Millet, “Cinsel Politika”

(*) Totem ve tabu: Yabanıl toplumlarda, ilk yasaklar yiyecek ve kandaşla cinsel birleşme yasağıydı. Yiyecek yasağının esası yamyamlığı önlemeye dönüktü. Kandaşla cinsel birleşme yasağının neden­leri üzerine farklı teoriler olmakla birlikte E. Reed, kandaşla cinsel birleşme yasağını da yiyecek ya-sağındaki mantığa bağlar.

(**) Kadının erkek egemenliğine neden ve nasıl olup da boyun eğdiği, analık hukukunun yıkılışı karşı­sında direnç gösterip göstermediği sorusunun incelenmesinin işlediğimiz konu açısından önemli ol­duğunu belirtelim. Ancak, başlı başına ele alınarak incelenmelidir.

Kaynak: http://sosya.wordpress.com/2012/07/05/anayanli-esitlikci-toplumdan-ataerkil-sınıflı-toplumlara/

Dünyalılar

 

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu