Arka Bahçemiz

Aslanlar, Kaplanlar ve Karıncalar

eşek
Bir varmış bir yokmuş. İnsan izi belirmemiş, balta yüzü görmemiş bir ormanda nice hayvanlar barınırmış. Avcılardan, ormancılardan, cümle insanlardan uzak olmalarına rağmen, bir mutsuzluk hali varmış tavşanların, sincapların, kuşların ve daha nicesinin.

Ağaçlar sıkı sıkıymış ormanda, sular gürül gürül, hava tertemizmiş. Gel gör ki ceylanlarda kasvet, ayılarda tedirginlik, zürafalarda korku hüküm sürmekteymiş. Çünkü, kral seçtikleri aslan zulmediyormuş her birine. Yanına ne kadar aslan, ne kadar kaplan varsa alıp, istediği hayvanı bazen kendi pençeleriyle öldürüp, bazen de yardımcılarına parçalatıyormuş.

Bir kırlangıcın kanat çırpışı dahi rahatsız ediyormuş aslanı; bir maymunun ağaca tırmanması dahi somurtma sebebi oluyormuş.

Aslandan ve yardımcılarından gizli bir araya gelmiş bir gün hayvanlar. Aslanın zalimliklerini anlatmaya başlamışlar.

Horoz demiş ki;

“Benim kendisi gibi kükrememi istiyor aslan; oysa benim dilim başka, onun dili başka. Bunu söyleyince de ormandan kovuyor beni.”

Fil söz istemiş;

“Benim de otla değil de etle beslenmemi istiyor. Oysa ben onu nasıl ki ot yemeye mecbur bırakamazsam, o da beni özgür bırakmalı; ama ben böyle konuşunca yardımcılarını üzerime saldırtıyor.”

Zürafa da dertlenmiş;

“Uzun boylu olduğum için beni gözcü yapmak istiyor ormana. Ama ben bütün gün gözcülük yapmak değil, kendi halimde sevdiklerimle bir yaşamak istiyorum. Bu isteğimi söylediğimde öldürmekle tehdit ediyor beni.”

Ayı da içini çekmiş;

“Aslanın yardımcısı kaplanlar yavrularıma kıydı acımadan; ben isyan edince de bunda bir kasıt olmadığını söyledi hiç utanıp sıkılmadan.”

Bir bir anlatmış hayvanlar dertlerini, acılarını, uğradıkları haksızlıkları.

Kaplumbağa demiş ki;

“Aslanın nasıl da zalim bir kral olduğu belli. Ama hala ona itaat eden, ondan memnun olan hayvanlar da var aramızda. “

Tilki atılmış öne;

“Aslandan hanginiz daha güçlü ki onu eleştiriyorsunuz böyle? Elbette onu savunacağım ben, elbette sözünü dinleyeceğim, o çok güçlü bir kral”

Yarasa başlamış konuşmaya;

“Hele o bakışları, o azameti yok mu, ormanımıza böyle bir kral lazım her zaman için “

Kelebek kızıvermiş bu sözlere;

“Zalimlikle gelen güç zavallılıktır”

Onaylamış kelebeği geyik;

“Biz güç`ten değil hak`tan yanayız “ demiş.

Tilki ok gibi fırlamış yerinden, yarasa birdenbire kanatlanıp uzaklaşmış toplantı yerinden. İkisi bir olup aslanın yanına varmışlar.

Kocaman bir aslan ve kaplan sürüsünün tam ortasındaymış aslan. Ormanda olan biten her şeyden tilki ve yarasa sayesinde haberi oluyormuş. Onları görünce sevinmiş.

“Bana ne haberler getirdiniz bakalım? “ diye sormuş.

Telaşlı telaşlı anlatmaya başlamış tilki;

“Kralım, ormanda toplantı yapıyor hayvanlar. Sizi kötülüyorlar hep”

Kükremiş aslan;

“Nasıl böyle bir şeye cüret ederler? Bu ne cesaret böyle!”

Yarasa devam etmiş;

“Sizin zalim olduğunuzu söylüyorlar, iftira atıyorlar size “

“Ben zalim değilim “ diye pençelerini sallamış üst üste aslan, “Onları nasıl kolladığımı, nasıl bir arada tuttuğumu unuttular mı yoksa?”

Tilki konuşmuş yine;

“Sizden daha iyi bir kral asla olamaz” demiş, “çok asilsiniz, bu ormanda emeğiniz çok “

Yarasa da onaylamış tilkiyi,

“Kükre deyin kükreriz, mele deyin meleriz tilki kardeşle, ama diğerleri öyle mi? Siz onların iyiliğini düşünüyorsunuz ama onlar size baskıcı diyor, zalim diyor; siz olmasanız hepsinin hali perişan olur”

Aslan, yardımcılarına demiş ki;

“Gidelim şu toplantıya da ne söyleyeceklerse yüzümüze söylesinler “

Hazırlanmış aslanlar ve kaplanlar. En önde aslan, arkasında yardımcıları ormanın derinliklerine girip toplantı yerine varmışlar.

Hayvanlar ürkmüş aslanı, yardımcılarını görünce. Aslanlarca ve kaplanlarca kuşatılmış çevresi her birinin.

Aslan, alaycı alaycı demiş ki;

”Benden memnun olmadığınızı öğrendim. Arkamdan konuşmayın da şimdi sizin yanınızdayken söyleyin şikayetlerinizi“

Susuvermiş hayvanlar, rahatça kendilerini ifade edebilseler başlarına ne gelecek biliyorlarmış.

Kaplumbağa demiş ki;

”Kendi gücüne güveniyorsun değil mi? Senin gücün yetmezse yardımcılarının gücüne güveniyorsun. Hepimizi sindirebilecek gücün olduğunu farkındasın.”

“Ah zavallı kaplumbağa “ demiş aslan gülerek;

“Güçlü olmasam nasıl krallık yaparım size? Bak ne güzel bir ormanda yaşıyoruz, neyiniz eksik ha?”

“Huzurumuz “ demiş kaplumbağa;

“İstediğini öldürtüyorsun, istediğini zindana atıyorsun, diyelim ki horoz sana derdini anlatacak , dilini konuşmasına engel oluyorsun, yaşam alışkanlıklarımıza karışıyorsun, daha sayayım mı? “

Kızmış aslan;

“Hepiniz benim gibi düşünürseniz, emirlerimi yerine getirirseniz sizler de ben de daha huzurlu oluruz. “

“Senin huzur dediğin bize zulümdür “ demiş kaplumbağa;

“ Burada her birimizin ömrü de, dili de, beslenmesi de ayrı ayrı, ama birbirimizi anlıyoruz, bir arada yaşayabiliyoruz. Sen niye bir sıkıntımızı, bir şikayetimizi söyledik mi hemen cezalandırıyorsun bizi? “

“Benimki cezalandırmak değil, birliğimizi korumak“ demiş aslan;

“Sen kolay mı sanıyorsun türlü çeşitli hayvanları bir arada tutmayı? Elbette ki sözümden çıkmayacaksınız ki birliğimiz bozulmasın.”

Hayvanlar başlarına bir şey gelmeden yavaş yavaş uzaklaşmaya başlamışlar. Kaplumbağa çok üzülmüş. “Keşke kendi içimizde birlik olabilsek korkmadan, aslan o zaman görecek birliğin nasıl olduğunu “ demiş içinden. Aynı düşünce, her biri ayrı bir yöne giden bütün hayvanların içinden geçmiş aynı anda. Fikirleri de , yürekleri de birmiş ama cesaretleri yokmuş hiç birinin.

Aslan böbürlendikçe böbürlenmiş. “Gördünüz işte” demiş yanındaki aslanlara, kaplanlara;

“Sadece kaplumbağa cesaret edebildi benimle konuşmaya; onu da yaşlıdır diye hoş gördüm. Diğerleri nasıl da sus pus oldu. Bir görünmem bile yetiyor bunların hepsine “

O anda yelelerinde bir kaşınma hissetmiş aslan. Kuyruklarında, pençelerinde yanmalar hissetmiş oradaki bütün aslanlar ve kaplanlar. Bir de bakmışlar ki, yüzlerce, binlerce, on binlerce karınca sarmış vücutlarını.

aslanlar, kaplanlar ve karincalar

Ne yapsalar, ne etseler savamamışlar karıncaları. Öyle çok rahatsız olmuşlar ki, köpürmeye başlamışlar acılarından. Aslan demiş ki;

“Nehre koşalım, ancak öyle kurtuluruz bu karıncalardan.”

Hepsi birden, birbirlerini çiğneye çiğneye nehirden yana koşmaya başlamışlar. Bakmışlar ki nehrin içi timsahlarla dolu. Daha önce sadece su içmek için kıyısında durdukları nehre nasıl gireceklerini bilememişler.

Aslan bağırmış timsahlara;

“Ben bu ormanın kralıyım. Çekilin de nehre girip vücudumu saran karıncalardan kurtulayım”.

Alaycı alaycı cevap vermiş timsahlar, “ e gelsenize “ demişler, “bu nehirde hepimize yer var!”

“Gelirsem beni yersiniz” demiş aslan.

Timsahlar kıs kıs gülüvermiş.

“Gülmeyin, ben kralım “ diye kükremiş aslan. Bir yandan aslanın da, yardımcılarının da üstü başı karıncalarla sarılmış iyice.

Kendilerini suya atmış kaplanlar can havliyle. Hiç biri çıkamamış sudan. Aslan çaresizlikle bir nehre bakıvermiş, bir de ormana doğru.

Canı iyice yanmaya başlamış karıncaların yüzünden. “En güçlü hayvanlara hükmeden ben, ormandaki tüm hayvanları sindiren ben karıncalarla baş edemedim” demiş.

Yığılıvermiş aslan olduğu yere, bir süre sonra nefes alamaz olmuş; son bir çırpınıp kaskatı kesilivermiş.

Toplantıdaki tüm hayvanlar nehrin kenarına inmişler. Tilkiyle yarasa uzaktan seyretmişler olan biteni şaşkınlıkla.

Fil demiş ki karınca ailesine;

“Benim bu cüssemle yapamadığımı yaptınız, bravo size.”

Ayı demiş ki;

“Ben de güçlü bir hayvanım ama baş edemezdim aslanla sizin gibi.”

Bütün hayvanlar tebrik etmişler karıncaları, “ormanı siz yönetin artık, ormanın kralı siz olun “ demişler.

“Bu ormanın krala ihtiyacı yok ki “ demiş en yaşlı karınca. “Bizler birbirimize yeten, birbirimizi anlayanız zaten”

“Yeter ki aramızda sinsileri barındırmayalım “ demiş kaplumbağa. Hepsi birden tilkiyle yarasaya bakıvermiş o anda. Bakışları fark edip kaçıvermiş tilki de yarasa da; bir daha ormana dönmemişler.

Ormanın kralı rüzgarlarmış artık; yağmurlar, gökkuşağı ve güneş yönetmiş bu güzelim ormanı.

Bütün hayvanlar huzur içinde, sulh ve özgürlük içinde yaşıyorlarmış artık. Hayvanlar da, rüzgarlar, yağmurlar, gökkuşağı ve güneş de çok mutluymuşlar…

Ergür Altan (erguraltan@gmail.com)

Dünyalılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu