Arka Bahçemiz

Hazır Yiyecekler ve Hazır Bilgiler

televizyon çocukları

Toplum olarak bize öğretilmek istenen şeyleri sorgulamadan kabul etmek kolayımıza gelir. Toplumun bu kolaycılığı üretmeyen, tüketen, sorgulamayan bireyleri beraberinde getirmiştir.

İnsanlar fast-food’a (hazır yiyeceğe) alıştığı gibi hazır bilgiye de alışmışlardır. İstiyorlar ki, önlerine hazır bir bilgi konulsun, bu bilgiyi de hazırcacık yesinler. Tıpkı hazır yapılmış bir hamburgeri yer gibi.

Toplumu kolaycılığa alıştıran ise devletin kendisidir. Nasıl mı? Basın-medya aracılığıyla. En büyük silahı televizyon ve sosyal medyadır.

Televizyon dizilerinde sürekli hazır yaşamları buğulanmış gözlerle izleriz. Eğlence programlarını sanki biz eğleniyormuş gibi eğleniriz. Televizyondaki tartışma ve haber programlarını pür dikkat dinler; taraftarı olduğumuz siyasetçinin, tartışmacının veya spikerin her dediğini ezberleriz. Bu bilgi ve fikirleri hafızamıza kaydederken herhangi bir sorgumuz sualimiz yoktur. Bir televizyon programında konuşma yapmanın koşulu devletin ilkelerini çiğnememek ve düzeni bozguna uğratacak sözler sarfetmemektir. Söz konusu durum devletin lehine, halkın aleyhine olurken bu fikirleri hafızamıza işleriz. Oysa ki, televizyonlar büyük bir bilgi kirliliğinden başka birşey değildir.

Sosyal medyaya gelecek olursak; her ne kadar sosyal medya göreceli özerkliğe sahip gözükse de, devletin istediği anda sansürleme, yönlendirme ve kapatma hakkı saklı tutulmaktadır. Yine sosyal medya da hazır bilginin en kolay erişildiği, fakat bilgi kirliliğin de en yoğun yaşandığı alanlardan biridir. Hiç şiir kitabı okumadan zaman tünelinde onlarca belli belirsiz alıntılarla şiir dizeleri paylaşan, hiç roman okumadan gördüğü bir sayfadan kopyala yapıştır ile kendi zaman tünelinde paylaşan insanlar türemiştir. Öte yandan; devrimcilik, demokratlık, ilericilik yaşadığımız ülkede zor zanaattır. Bunun bedelleri vardır, hapisliği, işkencesi, yaralanması, ölümü… Ama artık, mesela sosyal medya aracılığıyla devrimcilik, demokratlık, ilericilik çok daha kolay ve neredeyse bedelsiz. Dünyanın dört bir yanından sürekli açlık, katliam haberleri gelmektedir. Bütün dünya olarak da küçük bir azınlık dışında tepkilerimizi sosyal medyaya yüklenerek gösteriyoruz. Eğer toplumsal olaylarla ilgili görselleri, yazıları beğeniyor, paylaşıyor ve ‘lanetler olsun” diyorsak devrimciliğimizi, insanlık görevimizi bir diğer toplumsal olaya dek tamamlamış oluyoruz. Bunun için bir internet bağlantınız ve bir facebook hesabınız olması yeterlidir. Kendimizi ve toplumu kandırmanın, hazırcılığın ve kolaycılığın ifadesidir tüm bunlar. Böyle kişilerin sokağa çıkmak, örgütlenmek gibi akıllarına bir fikir gelmez, zaten sosyal medyası vardır onun.

Kirliliğin egemen olduğu bir dünyada doğru bilgileri edinmek ve doğru bilgiler doğrultusundan fikirler üretmek kolay değildir. Bilgi ve fikir, sorgulamaya, araştırmaya, pratikte sınanmayla erişilecek şeylerdir. Kendi fikirlerini üretemeyen kişi de kendisi değil otoriteye güdümlü ortalama insandır.

Sonuç olarak; kolaycılık, hayatımızın her alanına ciddi bir şekilde işlemiştir. Kolaycılıktan kurtulmanın öncelikli yolu bugüne dek öğrendiklerimizi sorgulamaya başlamaktan geçmektedir. ”Armut piş ağzıma düş” anlayışından vazgeçmekle mümkündür.

Özge Karaköse

Dünyalılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu