Arka Bahçemiz

İktidar Olma ve Aşağılık Duygusu

İktidar Olma ve Aşağılık Duygusu

Kaybedeceğin ne kadar çok şey varsa o kadar çok korkarsın. Ne kadar çok korkarsan kendini o kadar yetersiz hissedersin. Kendini ne kadar çok yetersiz hissedersen kendini o kadar aşağılammış hissedersin. Bu özellik ise en fazla iktidar sahibi insanlarda görülmektedir.

Toplumsal alanda baktığımızda patron işçi karşısında, erkek kadın karşısında, burjuva siyasetçileri halk karşısında, komutan asker karşısında, büyük küçük karşısında iktidar sahibidir. Bu iktidar sahiplerinin kaybetmekten korkacağı şey elbette iktidarlarıdır. Çünkü kendilerini tek var edebildikleri şey bu iktidar olgusudur. Kimi bu iktidarı elde etmek için hayatını adar, kimi de zaten doğuştan iktidardır. Ama yine de değişen birşey olmaz. Bu, sistemin hiyerarşisidir.

İktidar sahibi insanlar genellikle kibirli ve gururlu olarak bilinir. Fakat onları incelemeye aldığımızda kibirleri ve gururlarını ellerinden aldığımızda ortaya çıkacak görüntü boşlukta sallanacak olan salt bir iskelettir. Çünkü karakter ve yetenek olarak kendilerini geliştirmeye gerek görmediğinden (iktidarları onlara her kapıyı açtığından) dolayı sadece iktidarlarını korumaya yönelik işlerle tamamlarlar ömürlerini. Bu yüzden, kibir ve gurur, onların o aşağılık hallerini gizleyen maskeden başka birşey değildir.

Korku zulmü arttırır. Zulüm de kibiri. Kibir ise aşağılık duygusunu derinleştirir.

Bir fabrika patronunun işçiler karşısında o burnundan kıl aldırmaz hallerini nasıl açıklayabiliriz? Greve çıkan işçiler kapısına dikildiğinde bir patron ne hisseder? İşçiler uyanmıştır işte, işçiler bu uyanmış haliyle üretmi durdurur ve o işletmeyi çökertebilir. Sonuçta üreten de, patronun zenginliğine zengnlik katan da işçilerin kendisidir ve o korku çanları patron için çalmaya başlamıştır.

Bir cumhurbaşkanının ağzından tükürükler saçarak halkları tehdit ederkenki öfkesini neye yormalı? Kim, kimin adına, kimi tehdit ediyor? İktidarınızı korumak ve pekiştirmek adına halkların zararına o zulüm yasalarını yapanlar siz değil miydiniz? Bütün korkunuz halkların birgün bunun farkına varıp cesaretle saraylarınıza dayanmasıdır. Bu yüzden iktidar karşıtı en ufak bir eylemi dahi polislerinizle engellemeye kalkarsınız. Bilirsiniz, ipin ucunu elden kaçırırsanız o iktidarınız gitti gider, eylemler çığ gibi büyür. Korkularınızın büyüklüğü, ne kadar aşağılık duygular içerisinde olduğunuzun kanıtıdır.

Emirlere itaat etmeyen bir askerin karşısında komutanın o öfkeyle titreyen bedenine ne demeli? Derhal cezalandırılmalıdır bu asker, sürgüne gönderilmelidir, hücreye atılmalıdır, hatta dövülmelidir. Çünkü tek bir itaatsizlik hiyerarşiyi alt üst edebilir, tıpkı ‘bulaşıcı hastalık’ gibi tüm emir altındakilere yayılıp düzeni yıkabilir.

‘Sapına kadar’ erkek olan birinin bir kadın tarafından reddedildiğinde o erkeğin öfke patlamasından önce düştüğü duruma ne ad vermelidir? Kendisini aşağılanmış hisseder. Bunu ya karşısındaki kadına hakaretler yağdırarak yenmeye çalışır ya da şiddete başvurur. Erkekler için ”erkekler ağlamaz” ilkesi hayati bir önemdedir. Çünkü erkek ağlamayı zayıflık olarak gördüğünden ve kadın karşısındaki iktidarını kaybetmemek için öfkeli hal onun geçerli bir yol gibi gözükür. O sıralar erkek, bir ‘kadının oğlu’ olduğunu unutmuş, bir iktidar savaşımına girmiştir.

Kalp krizi geçirerek ölen öğretmen Serkan Öz’ün olayında valinin hadsizliğinde de aynı durum geçerlidir. Valinin öğretmeni azarlarkenki yüzüne taktığı o kibir maskesinin altında bir aşağılık duygusu vardır. Nasıl olur da bir öğretmen bir yönetmeliğe karşı koyma cesareti gösterebilmiştir? Vali bunu kavrayamıyor, kabullenemiyor ve kendisini aşağılanmış hissediyor. Kendisine okuma yazmayı dahi bir öğretmenin öğrettiğini unutuyor. Azarlayarak bu gerçeliğin önüne geçebileceğini zannediyor.

Tüm bu örneklerde görüldüğü gibi iktidar olma ile aşağılık duygusu birbirine paralel gözükmektedir. Ne kadar iktidarsın, o kadar aşağısın. Ne kadar çok kibirlisin, o kadar aşağılık duygusuna kapılıyorsun.

Burada bir çelişki var sanılabilir. Örneğin, işçilerin patron karşısında kendini aşağı hissettiği gözlemlelenbilir. Buradaki aşağılık duygusu bilinçsizlikten ileri gelmektedir. İşçi ürünün de, hayatın da, hatta o patronun yaratıcısının kendisinin olduğunu bilmemektedir. Fakat patron için durum farklıdır: O, sermayeden ve kibirden gayrı hiçbir şeye sahip değildir, hatta sermayesinin yaratıcısının da işçiler olduğunun bilincindedir.

İktidar olan ile iktidar altında bulunanlar arasında doğal bir savaşım vardır. Fakat iktidar altında bulunanlar iktidarda bulunan kişilerin erişilmez ve yüce kişilikler olduğu zannına kapılmaktadır. Bu yazının amacı da bu algıyı bir nebze olsun kırmaktır. Hiyerarşi, sistemin bir kast sistemi olduğuna göre ezilenler iktidar ile mücadelesini yürütürken temelde bu sistemi hedeflemelidir.

Bizler hükmetmek ve yeni köleler icat etmek istemiyoruz. Tüm iktidarları alaşağı ederek kimsenin aç kalmayıp tutsak edilmeyeceği bir dünya düzeninde doğayla uyumlu bir şekilde yaşamak istiyoruz.

Baran Sarkisyan

Dünyalılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu