‘Biz bin ağaç keseriz, 1 milyon dikeriz’ diyorlar. Dikseniz de ekosistemi alt üst ettiğiniz için o diktiğiniz alan artık sadece yeşillikten ibaret.”
Böyle diyor, İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Orman Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ünal Akkemik.
Ağaç niçin bu kadar kıymetli?
Ağaç, kökleri ile toprağa bağlı olan sadece kendisi için değil, insan dahil bütün hayvanlar alemi için besin ve oksijen kaynağı canlı bir varlıktır. Onun dışında öldüğünde bile göremediğimiz on binlerce mikroorganizma için yaşam yeri. Yani ağaç ekosistemin en önemli parçası. Sorun da burada başlıyor zaten.
Ekosistem doğada kendi dinamiği içinde yaşamını sürdüren bir doğal sistemdir. Biz insanlar ağacı bir meta, ekosistemi de kendi yaşam alanı olarak gördüğümüz zaman o sisteme zarar veriyoruz. Ağaçları kesince ekosistemin en önemli kısmını oradan ayırmış oluyoruz. Binlerce yılda oluşan ekosistemi tekrardan toparlamak mümkün değil.
İstanbul’un bazı yerlerinde kişi başına neredeyse 75 santimetre yeşil alan düşüyor. Ağaca karşı inanılmaz bir özlem var. Büyük, yaşlanmış ağaçların gölgeleri insana huzur ve güven veriyor, sığınak gibi. Kentteki parklar da insanlara temiz hava alma hissi yaratıyor. Kendini daha rahat hissediyor. Zaten pazar günleri insanların buldukları her ağacın dibine oturmasından anlıyoruz. Roma dönemine ait atıyla bir çınar ağacının altında dinlenen asker figürleri var.
Başbakan kendi iktidar döneminde milyonlarca ağaç dikildiğini söylüyor.
“Biz bin ağaç keseriz, 1 milyon dikeriz” diyorlar. Dikseniz de ekosistemi alt üst ettiğiniz için o diktiğiniz alan artık sadece yeşillikten ibaret. İstanbul’da Emirgan Korusu ve Belgrad ormanı aynı yerler değil. İkisi de yeşil ve ağaç var ama Belgrad’da doğal sistem içinde su üretimi var, yaban hayatı var, ağaçlardan başka 450 bitki türü var. Emirgan’a ise dışarıdan sincap getiriyorlar onlar da kaçıyor, yapay bir çiçeklendirme var, içinden asfalt geçiyor. Yani tamamen yapay bir yapı. Ağaç eşittir, ekosistem değildir.
Üstelik yeni ağaçlar dikilirken diğer taraftan orman sahalarında maden arama çalışmaları verimli ormanları mahvediyor. Tabiat Kanunu her ne kadar bugün geri çekilmiş olsa da korunan alanları ortadan kaldıracak. HES’ler kocaman bir sorun. Kısacası yeşil alanla dostluğumuz yok.
Anadolu’da ağaçlandırma başarılı, ortama uygun ağaçlar dikiliyor. Ama mesela Gelibolu yarımadasında yangın çıkmıştı, toplumsal baskılar sonucu ağaçlandırma oldu. Ancak doğal yapısına uygun ağaçtan ziyade elde ne var ne yok dikiliyor. Diktikleri kızılçam yangına çok hassas.
Mesela Manisa Milli Parkı’nda biyoçeşitlik var, kiraz, vişne tohumu atarsanız oradaki ekosistemi bozarsınız. Belgrad’da da zamanında çam ağaçları dikildi ama ormanda doğasına uygun ağaçlar büyüdü çamları altta bıraktı hepsi kuruyor şimdi.
3. havalimanı için 1 milyondan fazla ağaç kesilecek bu ağaçları taşmak mümkün değil. Kuzey ormanları İstanbul’a su sağlayan en büyük havzaların olduğu bir su kaynağı, kuzey rüzgarları sayesinde İstanbul’un havası temizliyor, ayrıca kuş ve bitkilerin göç yolu.
İstanbul’u zaten güneyden kuşatmıştık. Kuzeyde yeni açılan yollarla yapılaşma da artacak, tüm ormanı daraltacak. Mesela Belgrad ormanı da Belgrad parkı haline gelecek.
Biz yıllardır ağaçların yok olmasına karşı konuşuyoruz ama bunlar hep cılız kaldı. Şimdi bu yeşil alan özlemi herkesi ayağa kaldırdı, ekolojiye saldırı devam ederse bu mücadele de devam eder.
www.dunyalilar.org