Karıncalar dünyamızın 150 milyon yıl önce ortaya çıkan ilk bilinçli hakimleri ve ilk toplum kuranlarıdırlar.
İlk türleri de ele alırsak İnsanlık tarihi yalnızca 4 milyon yıl ve bugün tür olarak yok olma tehlikesiyle karşı karşıyayız. Hayatta kalma becerilerimizi giderek kaybediyoruz,yeniden toparlanıp bu uzun yolculukta var olabilecek miyiz belli değil ama küçücük karıncalar 150 milyon yıldır hayatta kalmayı başardılar. Bu kesinlikle tesadüfen olmadı.
Karıncaların derlemeye çalıştığım olağanüstü hikayeleri.
Beslenme, barınma, savunma, yön bulma gibi temel hayatta kalma becerilerini geliştirmişler, iş paylaşımı, problem çözme gibi aktiviteleri büyük bir disiplin içinde yapıyorlar. Kraliçe karıncalar, üreme sonrası ölen erkek karıncalar, kısırlaşmış dişi yani işçi karıncalar, barınak ustaları, yiyecek taşıyanlar gibi kendi içlerinde sınıflara ayrılmışlarve herkes kendi rolünü topluluğun hayatta kalma amacına hizmet etmek için oynuyor. Dünya üzerindeki toplam ağırlıkları toplam insan ağırlığının 6 katına eşit.
Karıncalar dünyamızın 150 milyon yıl önce ortaya çıkan ilk bilinçli hakimleri ve ilk toplum kuranlarıdırlar.
Karıncanın aerodinamizmi mükemmeldir. Her eklem mekanik bir harikadır. Deri ve kabuk kısımları sanki bir bilgisayarın yardımıyla yerleştirilmiştir. Üçgen kafası havayı deler, uzun ve bükülebilen bacakları toprakta yürürken bedenin rahat bir şekilde yaylanmasını sağlar sanki spor bir otomobil gibidir. Pençeleriyle tavanda yürüyebilir, gözleriyle 180 derecelik bir çevreyi görür. Antenleriyle bizim göremediğimiz binlerce bilgiyi görür ve uç kısımlarını çekiç gibi kullanır. Karnı keseler ve boşluklarla doludur, oralarda gerekli maddeleri stok eder. Çeneleriyle keser, sıkıştırır ve yakalar. Bedenindeki muazzam boru sistemi kokusal haberlerin depolanmasını sağlar.
Karıncaların yaklaşık 9 bin türü olduğunu, temizlikçiler, ziraatçılar, hayvan yetiştiriciler gibi farklı mesleklere ayrıldıklarını ve bu mesleklere uygun vücut donanımına sahip olduklarını,
sert kabuklu buğday tohumlarını, ıslatıp hamur hâline getirerek kuruması için güneşe serdiklerini,
– Yuvalarının giriş bölümlerini, güneşe ve dünyanın manyetik alan yörüngesine göre ayarladığını,
– Gıda sıkıntısı ortaya çıkınca işçi karıncaların besleyici karınca olarak hizmet vermek için yedek midelerindeki gıdaları zayıf karıncalara yedirdiğini,
– Yiyecek aramaya tek sıra halinde çıkarak yol boyunca bıraktıkları kokuyla birbirlerini takip ettiklerini,
– Geçtikleri her yerin fotoğrafını çekip beyinlerinde depoladıklarını ve bu sayede yuvalarından uzağa gitseler de kolaylıkla evlerine dönebildiklerini,
– Kraliçe karıncanın yirmi yıl kadar yaşayabildiğini biliyor muyduk…
Ayrıca karıncalar insanlardan binlerce yıl önce tarım ve hayvancılık yapmaya başlamışlar. Topladıkları yaprakları mahzenlerinde çürüterek bir mantar üretirler ve bu mantarları yerler.
Yaprak biti denilen hayvanı besleyerek kendilerine besin elde ederler. Yaprak bitleri bitkilerin öz suyunu emerek beslenir ve bu öz suyu ona fazla geldiğinde şekerli bir sıvıyı dışarı bırakır. Bıraktığı bu sıvıyı karıncalar emer. Karıncalar büyük bir özenle bu hayvanları yapraklara taşır, diğer böceklerden korur, kraliçe arılar yaprak bitlerini kafalarında taşıyarak zarar görmesini önler, şiddetli sağanak başladığında tek tek yaprak bitlerini toplar ve yaprağın altına götürür… Yapılan araştırmalarda bir karınca kolonisinin, yaprak bitlerini kullanarak üç ayda 2- 3 kg tatlı sıvı toplayabildiğini belirlenmiştir.
Deniz KARTAL