Ucuz hava taşımacılığı sayesinde artık dünya nüfusunun azımsanamayacak bir kesimi kuş misali kâh orada, kâh burada. İnsanlar iş için; toplantı için; gezmek için uçup duruyor. Üstelik ulaşım için havayolunu kullananların sayısı hızla artıyor.
Uluslararası Hava Taşımacılığı Birliği’nin (International Aviation Transport Association, IATA) tahminlerine göre, 2017 yılında dünya genelinde uçak ile seyahat eden yolcu sayısının yüzde 31’lik bir artışla, 3,91 milyara ulaşacak.
Ancak, “ne güzel işte, seyahat özgürlüğünün önündeki engeller kalkıyor” diye bir sonuca varmadan önce durup düşünmeli.
Çünkü hızla büyüyen havacılık sektörünün hesaba katılmayan büyük maliyetleri bulunmakta. Bunların başında da ekolojik sisteme verdiği hasar geliyor.
Eğer hava ulaşımı sektörünün dünya genelinde tamamını bir ülkeymiş gibi farzedip, atmosfere en fazla karbondioksit salanlar listesine dâhil edersek, 2009 yılının rakamlarına göre 7’nci sırada gelmekte (International Energy Agency, 2011). Karbondioksit salımı dışındaki diğer etkileri de hesaba katıldığında, iklim değişikliğinin nedenlerinin %3’ü havacılık sektöründen kaynaklanıyor.
O zaman ne olacak, havayolu hiç kullanılmasın mı? Hayır, kullanılsın.
Ancak hem küresel piyasanın vazgeçilmez bir altyapısı, hem de kendi içinde sürekli genişleyen bir pazar olarak görüldüğü sürece, bu iş sürdürülebilir olmaktan çıkacak.
Bu yüzden enerjinin verimli kullanımından, uçuş sayısının ihtiyaçlara göre belirlenmesine/sınırlandırılmasına kadar ince hesap gerektirecek bir meseleyi düşünmek gerek.
Öte yandan, havayolu ulaşımının sürekli genişlemesi, küresel boyutta olduğu kadar yerelde de birçok sorunu beraberinde getirmekte.
Yazının asıl konusu olan İstanbul’daki üçüncü havaalanı projesi bu yerel sorunları görmek için çok iyi bir örnek.
***
İstanbul’u ve civarındaki bölgeleri bitirecek ‘çılgın projeler’ üçlemesinin ikinci ayağı olan üçüncü havaalanı inşaatı 7 Haziran günü yapılacak temel atma töreniyle resmen başlatılacak. Yer, İstanbul’un kuzeyi. Üçlemenin diğer iki ayağı – 3. Köprü ve Kanalİstanbul – ile birleştiğinde kuzeydeki ormanları ve dolayısıyla İstanbul’u (ve hatta tüm Trakya’yı) yıkıcı bir ekolojik krizle karşı karşıya bırakacak.
Bu duruma eylemleri ve raporlarıyla Kuzey Ormanları Savunması (KOS) hareketi uzun zamandır dikkat çekmekte. KOS’un resmi ÇED raporundan derlediği bilgiler ışığında projeye kuş bakışı bir göz atarsak:
Havaalanının yapıldığı yer İstanbul’un en önemli sulak alanı ve çeşitli uluslararası anlaşmalar kapsamında burada yapılaşma yasak;
İstanbul’un su ihtiyacının büyük bölümünün karşılayan Terkos, Sazlıdere ve Alibeyköy gölleri içme suyu havzaları burada bulunmakta;
Proje alanının %72’si (toplam 6172 ha) ormanlarla, %6’sı fundalık, mera ve tarım arazileriyle kaplı;
Bölge, senenin 107 günü fırtınalı, 65 günü ise yoğun bulutlu.
Özetle, havaalanının yapıldığı yer ekolojik ve uçuş güvenliği açılarından uygun değil.
Çünkü:
Havaalanının yapılmasıyla beraber bölgedeki göl, gölcük ve göletler “sulak vasfını yitirecek ve içerisindeki canlı yaşamı yok olacaktır” (Geçtiğimiz gün birçok göl ve göletin sularının Karadeniz’e boşaltıldığı haberleri çıktı);
Proje alanındaki 2 milyon 513 bin 341 ağacın 1 milyon 855 bin 391 taşınacak, 657 bin 950’si kesilecek (Önemli not: KOS bu bilginin ÇED raporunun son hâlinden çıkartıldığının altını önemle çizmekte)
Hafriyat çalışmaları, havaalanının işlemesiyle artan araç trafiği sonucunda bölgedeki akarsular kirlenecek, debileri düşecek; buna karşı olarak da içme suyunun sağlandığı barajların suları kirlenecek ve seviyeleri düşecek
Dahası:
Üçüncü havaalanı, uluslararası sivil havacılık kurallarına aykırı şekilde, Gaziosmanpaşa Rüzgâr Santrali proje sahası içinde yer alıyor. Ayrıca, bölgede çok sayıda rüzgâr santrali ruhsatı bulunuyor.
Havaalanı bölgesi İSTAÇ bertaraf tesislerinin sadece 6 kilometre uzağında. Oysa, uluslararası standartlara göre, bir havalimanı yapılacak yerin 13,5 kilometrelik civarında kuşları kendine çeken çöp arıtma tesislerinin bulunmaması gerekiyor.
Üçüncü havaalanının yapıldığı yer, kuş hareketliliğinin en yoğun olduğu bölgelerden birinin tam ortasında. Hesaplara göre, göç zamanlarında haftada yaklaşık 50 bin leylek bu bölgeden geçmekte.
Tüm bunlara bağlı olarak, koca İstanbul nüfusunun ve civar bölgelerde yaşayanların havası ve suyu üçüncü havaalanı ile beraber geri döndürülemez şekilde kirlenecek, yok olacak.
Bölgede yaşayan 70’i aşkın hayvan türü, sayısız endemik bitkiler ve bu bölge üzerinden göç eden kuşların yaşamı tehdit altında olacak.
Bu projelerin etrafında büyük olasılıkla bitiverecek yeni yerleşim alanlarıyla ormanlar daha da küçülecek.
Ayrıca, havaalanı şaibeli uçuş güvenliği ile kazalara davetiye çıkartacak.
Bir de işin finansal boyutuna gelirsek…
20 bin futbol sahası büyüklüğünde olması planlanan üçüncü havaalanının kapasitesi yıllık 150 milyon yolcu. 2012 yılının verilerine göre Atatürk Havaalanı’nın yıllık 44 milyon, Sabiha Gökçen Havaalanı’nın yıllık 18 milyon yolcuya hizmet verdiği düşünüldüğünde, ilan edilen 150 milyon yolcu kapasitesine nasıl ulaşılacağı meçhul.
Projeyi üstlenen şirketler grubunun (Limak-Kolin-Cengiz-Mapa-Kalyon) yurtiçi ve yurtdışı borçları hazine garantisi altına alınmış durumda (Taraf, 22 Nisan 2014).
Üstüne acele kamulaştırma uygulamasıyla arazilere değerinin çok altında paralar verilerek el konulması, arazi spekülasyonları da cabası.
Nereden tutulsa elde kalan 3. Havaalanı projesine küresel ve yerel maliyetleri nedeniyle karşı çıkanlar ise “hain” damgası yemekte. Başbakan Erdoğan’a göre, sayılan sorunları dile getirenler “bu ülkenin kalkınmasının önünü nasıl keseriz, bunun gayreti içerisindeler”. Bir anlamda, ‘küresel güçlerle’ işbirliği yaparak ‘yükselen’ Türkiye’nin önünü kesmeye çalışan ‘hainler’.
O zaman bir de dünyada neler oluyor diye bakalım.
Mesela Britanya’da uzun zamandır süren Heathrow ve Gatwick havaalanlarının genişletilmesi ve Londra’ya yeni bir havaalanının (Thames Nehri üzerindeki yapay bir adacığa konuşlandırılacak Thames Estuary Havaalanı) yapılması projeleri var.
Bu projelere karşı duran birçok grup, örgüt ve bireyin yürüttüğü kampanyalar da bulunmakta. Zaten projelerin uzun zamandır başlamamasının nedeni de bu kampanyalar. Karşı çıkma sebeplerini özetlersek: Artacak ses ve hava kirliliği, yerel halkın evlerinden olması, kamu kaynaklarının gereksiz yere boşa harcanması…
Üstelik eleştirileri sadece yerel ile de sınırlı değil. Britanya merkezli Airport Watch örgütüne göre, genişletilmesi durumunda Heathrow Havaalanı Britanya’nın atmosfere en fazla karbondioksit salan yeri olacak.
Yöre sakinleri kadar Friends of the Earth gibi ulus-ötesi örgütlerin de eylemlerin içerisinde yer alması, hareketi yerelden küresele uzanan bir ağa dönüştürmüş durumda (Saunders, 2012).[i]
Üstelik, havaalanı projelerini sorgulayanlar sadece bir takım ‘çapulcu’ kılıklı aktivist değil. BBC’nin yayınladığı bir ankete göre, Britanyalıların sadece %38’i Thames Estuary Havaalanı’nın yapımını desteklerken; bu oran Heathrow’un kapatılması hâlinde %16’ya düşmekte. (BBC, 22 Mayıs 2014)
Havacılık karşıtı hareket, Avrupa’nın dört bir yanına da yayılmış durumda:
İtalya’da kampanyalar sonucunda Siena ve Roma’nın yakındaki havaalanı yapma planları bozguna uğradı.
Münihliler yapılan referandumda Münih Havaalanı’na üçüncü bir pistin açılmasına hayır dedi.
Fransa’nın Nantes şehrinde havaalanı genişletilmesi projesi çiftçiler ve çevrecilerin yürüttükleri eylemler sayesinde durduruldu.
Genişletme çalışmaları sırasında civardaki ormanları korumak için yapılan büyük eylemlere sahne olan Frankfurt Havaalanının neden olduğu ses kirliliğini Frankfurtlular her hafta toplanarak protesto etmekte. Sayıları zaman zaman binlere varan Frankfurtlulara, Avrupa’nın çeşitli yerlerinden gelen eylemciler de destek vermekte (Guardian, 21 Ekim 2012).
Listeye şöyle bir baktığımızda ne kadar çok ülkenin ne kadar fazla sayıda “haini” varmış diye düşünüyor insan.
Ancak ihanet kavramının tanımı ve içeriği nereden bakıldığına bağlı olarak değişmekte. Merkezine piyasa ve büyümeye bağlı kalkınma yerine insanı ve ekolojik dengeyi alan yaklaşımlara göre, 3. Havaalanı’na karşı olmanın ihanetle uzaktan yakından alakası bulunmamakta. Aksine, bir sorumluluk ve görev.
Baran Alp Uncu (baran.alp.uncu@gmail.com)