7. yılında Fukuşima: Okyanusta artan radyoaktif kirlilik, “Kullan at” işçiler, geleceği çalınan çocuklar…
Henüz sırları çözülmemiş bir teknolojinin yarattığı sorunlarla uğraşmak kuşkusuz felaketin etki ve boyutlarına dair bize belli aralıklarla ilave yeni şeyler söylüyor. Örneğin 32 yıl önce meydana gelmiş olmasına rağmen bugün hala etkileri devam eden Çernobil Nükleer Felaketi nedeniyle açığa çıkan radyasyonun önümüzdeki 50 yıl içinde 40 bin yeni kanser vakasının nedeni olacağını da söylüyor .[1] Bugün hala girilmesi yasak olan santral bölgesinde çıkan yangınların ise ağaçlara tutunmuş olan radyoaktif partikülleri harekete geçirerek daha geniş alanlara yayabildiğni öğrendik mesela. Radyoaktif bölgede Fukuşima’da çıkan yangın da ciddi endişe uyandırmıştı.
Çernobil Nükleer Felaketinden 25 yıl sonra meydana gelen Fukuşima Nükleer Felaketi’nde 7 yılı geride bıraktık ve maalesef sonuçları itibariyle radyoaktif kirliliğin boyutları endişe verici. Manchester Üniversitesinden bilim insanlarının nükleer santral bölgesinde yapmış olduğu yeni bir araştırma santral bölgesinde yer yer uranyum, sezyum gibi radyoaktif izotop içeren partiküllerin tespit edildiğini ve yarılanma ömrü milyarlarca yıl olan uranyum* nedeniyle çevredeki radyoaktivitenin öngörülenden daha uzun süreceğini gösteriyor. Kaldı ki bölgede yaşayanlar solunum yoluyla insan saçının 20’de biri ebadındaki izotopları alarak, dahili maruziyet yaşamış olabilirler. Greenpeace Japonya tarafından yapılan araştırma da bölgede yaşayanların Fukuşima felaketinin öncesine göre 100 kat fazla radyasyon dozuna maruz kalabileceğini ortaya koyuyor. [2]
Okyanusa boşaltılmaya hazırlanan 1 milyon ton radyoaktif su !
Nükleer felaketin başladığı an itibariyle nükleer santralin içine dolan suyun yer altı suyuna karışması nedeniyle denize doğrudan akmaması gereken yüksek miktarda su tankerlerde biriktiriliyor. Nitekim bugün biriktirilen radyoaktif su 1 milyon tona çıkmış durumda, zira 1000 tonluk siloların sayısı 800’lerden 1000 adete ulaştı. Bu silolarda biriktirilen radyoaktif su işlemden geçirilip içindeki stronsiyum ve sezyumdan arıtılarak balıkçıların onayı alınarak denize geri boşaltılıyor.
Fakat denize boşaltılan bu suyun içinde arıtılması mümkün olmayan, kansere yol açabilecek trityum maddesinin hidrojen izotopu olması nedeniyle yok olması mümkün değil. Bu nedenle denize boşaltılan suyun ekosisteme karışmasıyla deniz ürünleri ve çevre açısından ciddi sorun anlamına geliyor. Öyle ki bugün okyanusların üçte biri radyoaktif olarak kirli ve bunda Fukuşima’dan yayılan radyoaktif suyun payının ise %80 olduğu anlaşılmış bulunuyor. Bu durumdan Rusya da rahatsız, hatta 20 Aralık 2017 tarihinde Rusya Dışişleri bakanlığından Maria Zakharova, silolardaki radyoaktif suyun denize geri boşaltmasına istinaden bu işlemin çevreyi ve balıkçılığı olumsuz etkileyebileceğine dikkat çekerek Rusya basınına yeterli teknoloji yoksa Japonya’nın uluslararası düzeyde yardım istemesi gerektiği yönünde bir açıklama yaptı.[3]
Fukuşima nükleer santralinde üst düzey teknoloji, reaktörlerde durum tespitinde kullanıldığı gibi radyoaktif suyun olduğu yeraltı suyuna karışmasını önlemek için buzdan duvar projesi için de kullanılıyor. Ancak, yapımı için 400 milyon dolar harcanan ve her yıl 10 milyon dolar ek bakım maliyeti öngörülen sistem de radyoaktif suyun yeraltı suyuna karışmasını tamamen önleyemiyor. Üstelik buzdan duvarın iklim değişikliği ve bu bağlamda tayfun, fırtına gibi çeşitli hava olayları karşısında nasıl direnç göstereceği de ayrı bir soru ve sorun teşkil ediyor.
Fukuşima’nın deniz ürünleri ithalatı serbest !
Diğer taraftan Fukuşima Nükleer Felaketinin olumsuz imajınının silinmesi yönünde yoğun bir çaba sarfediliyor. Bu amaçla Fukuşima ürünlerinin dış ticaret engelini kaldırıldı. 2012 yılının Haziran ayından itibaren durudurulmuş olan deniz ürünü ithalatına ise 28 Şubat’ta yeniden başlandı . Bu iznin ilk uygulayıcısı da Tayland’da deniz ürünleri restaurantı oldu. [4] Nükleer felaketin başlamasından önce Fukuşima’ya komşu Futaba kentinin belediye başkanı olan ve felaket sırasında iyot haplarını kendi insiyatifiyle halka dağıtan Katsutaka Idogawa kendisine konuya dair yorumunu sorduğumuz üzere Fukuşima’dan deniz ürünü ithal edilmesini şiddetle eleştirdi. Idogawa ithalatın serbest bırakılmasını “Kabul edilemez!”şeklinde niteledi.
Japonya’dan ithal edilen gıda ürünlerinde TAEK kontrolü artık yok!
Öte yandan Türkiye de Ekonomi bakanlığından aynı günlerde bir açklama yaparak Fukuşima Nükleer Felaketinin başlamasından sonra uygulamaya konan TAEK tarafından Japonya’dan ithal edilen gıdalar için yapılan radyasyon denetimlerinin kaldırıldığını ve ürünlere radyasyon olmadığını gösteren uygunluk belgesinin artık verilmeyeceğini duyurdu. [5]
“Normalleştirme” çalışmaları…
Fukuşima Nükleer Felaketi tüm gücüyle etkisini hissettirmesine rağmen kamuoyu yanıltılmaya, gerçekler gizlenmeye çalışılıyor. Bunun en iyi yolu ise herşey eski haline dönmüş görünümü yaratmak amacıyla sorunun kaynağının üstünü örtmek. Yani Fukuşima Felaketi’nin ardından kamuoyu baskısıyla kapatılan nükleer santrallerin (çalışabilir reaktör sayısı 54’ten 42’ye düşmüş bulunuyor) yeniden açılması. Bugün Japonya’da 2015 yılı itibariyle hükümetin önayak olarak yeniden devreye alınabilmiş reaktör sayısı ise sadece 5 . Hükümet, Fukuşima gibi Tohoku bölgesindeki Kariva Nükleer santralinin de yeniden çalıştırılması için onay vermiş durumda. İzleyen süreçte Japon hükümetinin 19 reaktörün açılması için de uğraş vereceği öngörülüyor. Lakin yeni reaktörlerin devreye alınması bir kriz ortamında mümkün olmayacağı için “normalleştirme”hükümet açısından şart görünüyor. Nitekim Fukuşima Nükleer Felaketinin başlamasını izleyen süreçte IAEA tarafından tayin edilerek dünya genelinde uygulanan yıllık 1 Milisievert sınırdozun yıllık 20 Milisievert düzeyine çıkartılmış olması da yüksek radyasyon seviyelerine rağmen hükümetin planladığı “normalleştirme” sürecinin ilk adımı olmuştu.
Reaktörlerin sökümüne başlanamıyor!
Fukuşima Daicihi Nükleer Santrali’nde tam erimenin meydana geldiği reaktörlerden özellikle 2 no’lu reaktörden yayılan radyasyon seviyesi çok yüksek olduğu için Daiichi Nükleer Santrali’ni daha güvenli hale getirmek amacıyla yapılması gereken reaktör söküm işlemlerine başlanması mümkün değil. Oysa bu işlemlere başlanması halinde hükümet 200- 250 milyar dolar maliyeti karşılamaya bile razı. [6]
Tokyo 2020 Olimpiyatları kamuflaj!
“Normalleştirme”nin sağlanması amacıyla başvurulan diğer bir formul ise 2020 Tokyo Olimpiyatları Maliyeti bir nükleer santralin kurulum maliyetine denk denebilecek bir hazırlık getiren olimpiyat oyunlarının bazı spor dalları Fukuşima’da yapılacak mesela .
Bunun için dünyaca ünlü sporcuların Fukuşima’ya götürülerek uluslararası kamuoyuna Fukuşima’da herşeyin kontrol altında olduğu ve sorunların bittiği gibi olumlu mesajların gönderilmesine çalışılıyor bir bakıma reklam yapılıyor. Buna mukabil, Fukuşima’dan tahliye edilenlere verilen ödeneklerin ise yüksek maliyet teşkil ettiği gerekçesiyle kesilmeye çalışıldığını , bu nedenle Fukuşima’daki yaşamını terk eden yaklaşık 60 bin yurttaşın daha terk etmek zorunda kaldıkları evlerine dönmeye mecbur bırakıldığını görüyoruz. [7]
“Kullan at” işçiler
Olimpiyatlara yönelik yapılan hazırlık ve reklam masrafları için yüklenilen maliyetin onda birinin Fukuşima Daiichi Nükleer Santrali’nde acil durumdayken çalışmış olan tasfiye memurlarının sağlık taramaları için ayrılmadığını da görüyoruz. Hükümetin IAEA tarafından belirlenmiş olan sınır dozları yukarı çekmesiyle işçiler için belirlenen radyasyon maruziyet seviyesi ise 5 yıl için 100 Milisievertten 250 Milisieverte çıkarılmıştı.
Tokyo Gazetesi’nin haberine göre acil durum halinde çalışmış olan 20 bin işçi bulunuyor. 2014 yılında, bu kişilerin ne kadar radyasyona maruz kaldıklarının anlaşılması için devlet eliyle sağlık taramaları başlatılmıştı. Fakat acil durum halinde ve sonradan dekontaminasyon işlerinde çalışan tasfiye memurları ya sağlık taramalarına katılacak bütçe ayıramıyor ya da ücretli tatil günü de olmadığı için zaten düşük ücret almakta olduğu işinden feragat edip kontrol sürecine dahil olmuyor . Kaldı ki devletin işçilerin sağlık taramalarına girmesi konusunda ne bir teşviki ne de zorlaması sözkonusu. İşçiler muayeneye katılmak isterse onları bir de yol masrafı gibi ek ödemeler bekliyor. Bir kısım işçilerin görüşü ise sağlık taramalarının tedavi amaçlı değil bilgi toplamak amacıyla yapıldığı yönünde bulunuyor. Neticede 20 bin işçinin yalnızca 4200’ü söz konusu testlere katılmış durumda ki bu sayı, toplam işçilerin beşte birinin radyasyon maruziyeti hakkında bilgi sahibi olunduğunu gösteriyor.
Testlere dahil olanlardan 6 işçinin radyasyon maruziyeti 250 Milisievertin 168 işçi de 100 Milisievertin üstüne çıkmış bulunuyor ki bu 174 işçinin önceki sınır doz değeri olan 100 milisievertin aştığnı gösteriyor. Kontrollerin devlete maliyeti ise 900 bin dolar olup her yıl için işçilere 3-4 kez ücretsiz muayene imkanı verecek şekilde yalnızca 6 milyon dolarlık bir bütçe ayrılmış bulunuyor.
Çocukluk çağı tiroit kanserinde artış!
Diğer taraftan felaketin başlamasıyla Fukuşima’daki çocuklarda tiroit kanseri vakaları artış gösteriyor. Hasta olanlar tarama kapsamından çıkarılıyor. Hatta Fukuşima eyaletine bağlı bazı kentlerde kanser vakalarının ortaya çıkma ihtimaline karşı sağlık taramaları yapılmıyor, programlar kapatılıyor. Tiroit kanserinin Fukuşima bağını kurmaya çalışan bilim insanları ise programdan ya istifa ettiriliyor ya çıkartılıyor. Çocukluk çağı tiroit kanseri (18 yaş altı) Dünya Sağlık örgütü(WHO)tarafından nükleeer santral korelasyonu tanınan yegane hastalık .Çünkü bu hastalık radyasyon etkisi olmadıkça milyonda 1-2 çocukta görülüyor. Fukuşimadan önce milyonda 2 çocukta görülürken , sonrasında 380 bin çocukta 194 vakanın ortaya çıkması bugün bu hastalığın 2000 çocukta bir görüldüğünü ve sıklığın 500 kat arttığını ispatlıyor. Fukuşima merkezine komşu kentlerde bu testlerin yapılması halinde sayının daha da artacağı düşünülüyor . Bu arada testlerin 2011-2018 yılları arasında 3 tur yapıldığını ve bu nihai rakamın 2016-2018 yılları arasında yapılan 3. turun sonucu olduğunu belirtelim.
Bununla birlikte devlet tarafından yapılan kontrol ve ölçümlerin doğruluğuna güvenmeyen gönüllü gruplar ise yurttaş girişimiyle ölçüm aletleri satın alarak (bunların çoğu Çernobilde yapılan ölçüm ekipman ve metodlarını adapte ediyor) ölçüm istasyonları kurmak suretiyle yurttaşlar için belli bir ücret karşılığında bu ölçümleri objektif olarak gerçekleştiriyor. Devletin sunduğu hizmete duyulan güvensizlik nedeniyle alternatif yaratan bu girişimler ise sonradan dahi devlet tarafından ne maddi ne manevi olarak destek buluyor. Bu girişimlerden yurttaş girişimiyle kurulan ölçüm istasyonları hakkındaki yazımıza buradan ulaşabilirsiniz.
Elbette Fukuşima hakkında olan biten bu yazıdakilerle sınırlı değil, tazminatlar, katı atıkların yakılması, Japonya genelinde yüksek radyoaktivite içeren atıkların gömülmesinin yol açtığı sorunlar, deprem riski gibi önceki yazılarımızda okuduğunuz bir dizi tartışmalı konu var ve fırsat buldukça hepsine değiniyoruz .
Şimdi Türkiye nükleer santral planları yaparken Akkuyu, Sinop ve İğneada projeleri için iş dünyasında iştahlar kabarırken kendimize soralım: Teknoloji devi Japonya’nın yüzüne gözüne bulaştırdığı, baş edemediği sorunlarla uğraşmaya hazır mıyız? “Kullan at” işçiliğe, geleceği olmayan çocukları dünyaya getirmenin vebaline katlanmaya, yağmurdan kaçmaya, cebimizdeki para pazar masrafına yetmezken yediğimiz yiyecekte; soluduğumuz havada; içtiğimiz bir bardak suda radyasyon var mı diye ölçmeye, kendi gücümüzle ölçüm istasyonları kurmaya hazır mıyız?
Son notlar
[1] https://theecologist.org/2016/apr/26/its-not-over-yet-40000-more-cancer-deaths-predicted-chernobyl-aftermath
*http://www.radioactivity.eu.com/site/pages/Uranium_238_235.htm
[2] http://www.greenpeace.org/japan/ja/campaign/monitoring/28th/
[3] http://tass.com/politics/981971
[4] https://www.asahi.com/articles/ASL2W5KPGL2WUGTB00M.html
[5] https://yesilgazete.org/blog/2018/02/19/turkiye-japonyadan-gida-ithalatinda-radyasyon-kontrolu-uygulamasini-kaldirdi
[6] https://yesilgazete.org/blog/2018/02/02/fukusima-daiichi-nukleer-santralinde-olumcul-seviyelerde-radyasyon-tespit-edildi/
[7] https://yesilgazete.org/blog/2017/08/02/fukusimada-eko-yikim-ve-radyoaktif-kirliligin-ustunu-2020-tokyo-olimpiyatlariyla-ortme-cabasi
Pınar Demircan
Kaynak: Yeşil Gazete
Dünyalılar (www.dunyalilar.org)