Güncel

Özgecan Aslan Davasından Notlar: ”150 cm boyunda, kestane saçlı…”

özgecan11-750x750

“150 cm boyunda, kestane saçlı…”, “37 numara bot…”

12 Haziran 2015 tarihinde, Tarsus Adliyesi 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde Mahkeme Başkanı ağzından dökülen cümleler bunlar. Özgecan Aslan’ı, yakılmış bedeninden tanıyabilmek için bir avuç ayrıntı. Ne ellerinden, ne yüzünden, ne de bedeninden… Tespit etmek güç. İşittiğimiz bütün mecazları gömmek istiyorum; kömür gözlü, küle dönmüş beden…

Sabah erkenden Tarsus Adliyesi’ndeydik. Şehir dışından gelen onlarca kadın adliye önünde ellerinde pankartlarla bekliyordu. Türkiye’nin çeşitli yerlerinden ve çeşitli platformlardan gelmiş kadınlar gibi, evlerinden, işlerinden çıkıp gelmiş kadınlar da birleşerek adliye bahçesine girdi. Ortalıkta yalnızca kadın sesleri. Yas değil, “Hesap soracağız!” isyânı hâkimdi. Ben ve şehir dışından gelen birkaç basın mensubu arkadaşım davayı takip etmek için içeriye girdiğimizde “dilekçe” engeline takıldık. Davaya bin avukat müdahil olmuş ve adliyedeki bütün davalar iptal edilmişti. Daha önce dilekçe sunmadığımız için engelleniyorduk ancak ısrarımız sonucu adliye içine girebildik. Duruşma 6. kattaki konferans salonunda yapılıyordu. Mersin’den, Tarsus’tan ve şehir dışından onlarca gazeteci Özgecan Aslan’ın duruşmasını takip etmek için hazır bekliyordu.

Ve işte o görüntü… Bir kadın gazeteci ve bir feminist olarak sanık ifadesi yerine “katil” ifadesi kullanmayı bilhassa tercih ediyorum. Ütülü gömlekleri ve çirkin yüzleriyle mahkemede hazır bulunuyorlardı. Tek tek savunma yapıyorlar. İlk savunma katil Suphi Altındöken‘den. O günün ayrıntılarını veriyor, ancak o kadar soğukkanlı ve pişkin ki. “İki eli siz mi kestiniz?” diye sorulduğunda “Evet, ben kestim ve poşete koydum” derken sesi, sanki bir insanın elini değil de herhangi bir şeyi kesmişcesine rahat. “Arabada bıçağın ne işi vardı?” sorusuna da “Bütün minibüsçülerde vardır, yazın karpuz keser yeriz” gibi bir cevap veriyor! 15 cm’lik bıçakla kesildiği söyleniyor, gazeteci arkadaşlarla birbirimize bakıp deliriyoruz, 15 cm’lik bir bıçak nasıl olur da insan bileğini kesebilir! Mahkeme sırasında gösterilen bulgularda bir bıçak gösteriliyor, “Benim kestiğim bıçağa benziyor, ama bu değil” diyor soğukkanlıca.

Suphi Altındöken, Özgecan’ı alışveriş merkezinin önünden aldığını ve Özgecan’ın kendisini Mersin’e götürmesi için 100 lira teklif ettiğini söylüyor.  İleride başka yola saptığı sırada Özgecan’ın, “Neden başka yola sapıyorsun?” diyerek kendisine arkadan vurduğunu öne sürüyor:

“Minibüsü ıssız bir yere çektim. Arkaya geçip kendisine yumruk attım o da benim yüzümü tırmaladı. Daha sonra 12 yıllık arkadaşım Fatih Gökçe’yi arayarak ‘Başım belada’ dedim. Geldi, maktule bir baktı, sonra arkadaşı Osman’ı arayıp benzin istedi. Buluşmak üzere ayrıldık, ben eve gittim. Babamı aradım, benim eve geçtik, elimi yüzümü temizledim. Eşim yüzümü görünce ne olduğunu sordu ben de kavga ettiğimi söyledim.”

Önce Savcı Erol Kaplan, ardından çapraz sorguda da avukatlar aynı soruyu soruyor: “İnip taksiye de binebilirdi. Neden 100 lira vermeyi önerdi?”, “Madem anlaştınız neden saldırdı?”. Katilin cevabı, “Bilmiyorum, onu da siz araştırın” oluyor!

Savunmasını yaparken sık sık ağlayan Suphi Altındöken, Mahkeme Başkanı Ercan Kumhak tarafından, “Ağlamaları geçelim” diye uyarılıyor ve Suphi Altındöken önceki ifadesi de dahil olmak üzere, “İlk kez burada söylüyorum” dediği ayrıntıyı ekliyor: “Fatih arabadan inerken kemerini sıkıp fermuarını çekti.”

Fatih, ‘Öldürmemiz lazım’ dedi. Ben de bıçağı aldım boğazına sapladım. (…) Fatih yüzümün tırmalandığını görünce, ‘Oğlum sen kimliğini parmaklarına bırakmışsın, suç delili tırnakları. Ellerini keselim sen orada büyük delil bıraktın’ dedi. Bunun üzerine ellerini bilek hizasından bıçakla kestim. Ellerini alıp evin alt katındaki tuvaletin klozetine sakladım. Bana ‘Kız güzelmiş’ dedi, ‘Sen bir şey mi yaptın?’ dedim. ‘Sus sesini çıkarma yoksa seni ihbar ederim’ dedi. Daha sonra ayrı arabalarla yola çıktık. Fatih arayıp üniversitenin oraya çağırdı. Orada buluşup onun aracını takip ettim. Bir yerde durduk ve cesedi indirdim. Fatih bana ‘Benzini getir’ dedi, ben öyle bir niyetim olmadığı için benzin şişesini kasten düşürerek, ‘Yakmayalım’ dedim, o ısrar  etti. Ertesi gün buluştuğumuzda Fatih, ‘Bak, dün otobüste kıza öyle yaklaştığımı söylersen çoluğunu çocuğunu kaçırırım’ dedi. Ben maktule cinsel saldırıda bulunmadım. Fatih’in yönlendirmesiyle önce boğazını kestim, ardından da bileklerini kestim.”

ozgecan-aslan-

Katil Suphi Altındöken yine büyük bir pişkinlikle şu cümleleri söylüyor: “Mahkemeye saygımdan dolayı demek istemiyorum ama maktule bana kötü sözler de söyledi”. Özgecan kendisine şerefsiz, köpek gibi sözler söyleyip ‘hakaret etmiş’, çok sinirlenmiş, zaten çok sinirli bir insanmış! Alnı Akmış! Bütün mahkeme boyunca çarpık beyanlar dinledik. Üç sanık da suçu birbirlerinin üzerine attı. Avukatlar, Fatih’in fermuarını çekmesinin ve kemerini düzeltmesinin ne anlama geldiğini sorunca Suphi, “Cinsel bir şey yaptı mı yapmadı mı bilmiyorum ama yeltendiğini biliyorum. Kendisine de sordum yapmadığını söyledi” diyor.

Üçünün de ortak özelliği zaten sinirli olmaları, üçü de ağlıyor ve üçü de aynı şeyi söylüyor: “Bende hipertansiyon var”. Hepsinin çoluk çocuğu varmış, ha bir de Fatih’in ve benzin getiren tanık Osman Taş’ın “Benim de kızım var, benim de ablam var, nasıl yapayım” cümleleri mahkeme salonunda uğultulara neden oluyor. Olmasaydı yapacak mıydınız, diye soruyor insan, sonra da ekliyor: “Daha ne yapacaktınız!”

Ayrı ayrı yerlerde tutuldukları 1,5 saat aranın ardından Fatih Gökçe’nin savunması, çok heyecanlı(!) olduğu için daha sonra vermesi talebinin kabulü üzerine baba Necmettin Altındöken’den sonra yapıldı. Necmettin Altındöken, işsizliğinden izlediği diziye ve çay içişine kadar hikâye anlatır gibi savunmasına başladı. Mahkeme Başkanı dayanamayıp, “Ne alakası var ya bunların, olayı anlat bize” diye tepki gösterdi. Ardından ağlamaya başlayan Necmettin, karakolda ve doktor muayenesinde de doktordan darp gördüğünü söyleyip ‘çok kötü günler yaşadığını’ söyledi! Hiçbir şeyden haberi olmadığını iddia edince de savcı, ‘O kadar gezdin nasıl haberin olmadı?’ sordu ve Necmittin Altındöken, “Benim bu olaydan hakikaten haberim yok. Suphi bir anda yıldırım gibi çarpar. Beyin ameliyatı olmuştu, çok sinirlendiğinde yanına yaklaşmayın diye doktorlar uyarmıştı. Kına gecesi bile beni bıçakladı” diye cevap verdi. Daha sonra görüntülü aramayla mahkemeye bağlanan tanık eş Neslihan Altındöken de Suphi’nin babasına şiddet uyguladığını söyledi.

Ardından Fatih Gökçe tekrar ifade vermeye başladığında, olay günü Suphi Altındöken’in kendisini arayarak ‘Ölüm kalım meselesi, 5 TL’lik benzin al gel’ dediğini, daha sonra arkadaşı Osman Taş ile birlikte Suphi’nin yanına gittiğini belirterek, “Eli yüzü kanlar içindeydi. Ne olduğunu sorduğumda ’Arkada biri var, beni soymaya çalıştı, kavga ettik arkada yatıyor’ dedi” diye ekledi ve savunmasına devam etti.

Suphi, Necmettin ve Fatih suçları birbirine atıp çelişkili ifadeler verirken avukatlar o mühim soruyu sordu: “Neden arkaya geçtin?”

Suphi Altındöken’in, “Arkaya geçtim ama bir şey yapmadım” demesi üzerine bu defa bacaklarında izlerin göründüğü fotoğraf gösterilerek, ‘Bacaklarında sıyrıklar var. Bunu nasıl açıklıyorsun’ dedi. Suphi ise “Bacaklarımı tırmaladı” derken, o sırada pantolonunun da üzerinde olduğunu söyledi.

Pantolon üzerindeyken bacaklarında nasıl sıyrık olabileceğini düşünüyoruz! Pantolon üzerindeyken bacaklarında sıyrıktan sonra nasıl o pantolonun yırtılmadığını düşünüyoruz. Çünkü pantolonda yırtık olmadığı söyleniyor!

özgecan_tarsus

Diğer avukat Sabahat Genç ise, Fatih Gökçe’ye, baba ile oğlunun kendisi için hem tecavüz edip hem de cesedi yaktığını söylediğini hatırlatarak, “Neden tecavüz ettiğini söylemiyorsun?” diye sordu. Gökçe, “Ben yapmadım, tecavüz etmedim. Tecavüz varsa da Suphi etmiştir” dedi. Her ikisi de cinsel saldırıyı birbirinin üzerine atıyor. Genç, daha sonra Özgecan’ın yanmış cesedinin fotoğrafını sanıklara göstererek, şu soruyu sordu:

“Bir insanın tanınmaması için önce yüzünü yakarlar ama siz bu fotoğrafta da görüldüğü gibi bacaklarını ve genital bölgesini yakmışsınız. Neden yüzünü yakmadınız, aşağıdan başladınız?”

Suphi Altındöken, bu soru üzerine, “Ben yakmadım, ben sadece bıçakladım. Evin önünde de Fatih’in cinsel saldırıda bulunup bulunmadığını bilmiyorum ancak ben pantolonunu düzeltip fermuarını çekerken gördüm” diye konuştu.

Fatih Gökçe de uzun süredir kimseye yanaşmadım dedi, ancak aynı günün sabahında kız arkadaşım dediği kişiyle cinsel içerikli mesajları bulunuyor.

Suphi Altındöken savunması sırasında sık sık “İyi dinleyin” diye mahkemeyi, “Kayıtlarda vardır” diye de avukatları geçiştiriyordu. Suphi’nin ifadesine göre, o gün üzerinde siyah kazak ve siyah pantolon vardı. Mahkemeye SEGBİS’le görüntülü olarak bağlanan tanık eş Neslihan Altındöken de, Suphi’nin eve geldiğinde yüzünde tırnak izleri ve morluklar olduğunu, ellerinin ise kanlı olduğunu söyledi. Neslihan, eşinin zaten kavgacı bir insan olduğunu o gün de bir kavga ettiğini söylediğini ekledi. Neslihan o gün diğer çamaşırlarla birlikte Suphi’nin üzerindekileri de yıkadığını ancak arabanın örtülerini kayınpederinin yaktığını söyledi. İfadesi boyunca hem kayınpederi ve hem de eşinin adını özellikle söylemeyerek, “O ve “Adı geçen kişi” diye bahsetti. “6 yıldır şiddet görüyorum. Ben de mağdurum, babasına da şiddet uygulardı” diyen Neslihan, avukatların ilgili sorusuna da ara ara cinsel şiddet gördüğü cevabını verdi.

Üç zanlı dışında suça karıştığı veya delilleri gizlediği düşünülen fakat haklarında takipsizlik kararı verilen 7 şüphelinin de yargılanması için Anayasa Mahkemesine başvurduğu bildirilmişti. Bu tanıklardan yalnızca eş Neslihan ve Osman Taş’ın mahkemede ifadesi alındı. Tanık Osman Taş da mahkemeye SEGBİS’le bağlandı. Taş, Fatih’e benzini götüren isim. Suphi’yle değil Fatih’le arkadaş olduğunu ve zaten her zaman birilerine benzin ulaştırdığını söylerken ailenin avukatı Efkan Bolaç ona şu soruyu soruyor: “Sen hiç benzinle çalışan otobüs ya da minibüs gördün mü? Düşünemedin mi?”. O an onu düşünemediği cevabı veriyor. Olay günü 5 TL’lik benzini alıyor ve otobüse götürüp Fatih Gökçe’ye veriyor.

Mahkemede yaptıkları savunma, daha önce verdikleri ifadelerle çelişki taşıyordu. Bant kaydından okunan ifadelere nazaran mahkemede yaptıkları savunmalarda suçu birbirlerinin üzerine atmaya kalkıştılar. Baba Necmettin mahkemede hiç bir şekilde cesedi görmediğini ve olaya karışmadığını söylüyor. Ancak daha önce jandarmaya verdiği ifadesinde cinayeti ayrıntılı olarak anlatmış.

Suphi’nin babasını koruduğu aşikârken Necmettin’in avukatı İbrahim Kaplan da aklama derdinde. Avukat İbrahim Kaplan müvekkili için “masumiyet karinesinin” göz önünde bulundurulmasını talep etti! Müvekkilinin masum olduğunu, gerek sosyal medya gerekse de basın yoluyla linç edildiğini, müvekkilinin suçsuz olduğunu söyleyerek Necmettin’in nektofobik (ölüden korkan) olduğunu belirtti! Ve ekledi: “Görünen o ki maktule ehl-i beyt şehididir. Müvekkilimin tahliyesini talep ediyorum.”

Suphi’nin Fatih’e Fatih’in Suphi’ye suç atmasının yanında Fatih de baba Necmettin’in olaydan haberdar olduğunu, hatta cesedi kilime sarıp atmaları gerektiğini söylediğini belirtiyor. Necmettin’in mahkeme savunmasına göre hiçbir şeyden haberi yoktu, Fatih’e göre baba kendilerine yardım etti ve elleri atmak için poşeti de baba verdi.

Suphi cinsel saldırıda bulunmadığını, varsa da Fatih’in yapmış olacağını söylüyor. Fatih, kendisine cesedi yakalım ve ellerini kes diyen kişi. Cinsel saldırı iddiasını ise Fatih’in “fermuarını kapatıp, kemerini düzelttiğini ve ‘kız da güzelmiş’ dediğini” söyleyerek destekliyor. Fatih’e göre öyle bir şey yok, varsa da Suphi yapmıştır, diyor. Ancak Fatih Gökçe hakkında, mahkeme suç duyurusunda bulunarak cinsel saldırı yapmış olma ihtimâlinin araştırılmasını istedi.

NOTLAR

– Önümüzde iki soru var. Neden boynundan itibaren gövdesi ve özellikle genital bölgesi tamamen yakıldı? Suphi’nin pantolonu yırtılmıyor, ancak nasıl oluyor da bacaklarındaki izler pantolon yırtılmadan oluşuyor?

– Fatih, geldikten ve arabadan indikten sonra -ki burada iddiaya göre Fatih fermuarını çekip arabadan iniyor- ne oldu da “Öldürmemiz lazım” dedi? Arabada ‘hazır’ bulunan bıçakla boğazı kesildikten sonra nasıl oluyor da “DNA örnekleri kalmasın” diye yüzünü çizdiğinden dolayı elleri kesmeleri gerektiği bilgisine hızla vakıf olabiliyorlar?

– Şu an boşanma davası süren ve avukatı da dahil tehdit edilen Neslihan Altındöken, kesik ve donuk cevaplar verdi. Belli ki o da korkuyor. İkinci duruşmadaki seyri çok önemli.

– Duruşma, 2 kamera tarafından kaydedildi. Çok sayıda polis ve avukat 108 kişilik salonu tamamen doldurdu. Gazeteciler ise basın bölmesinden izledi. 13 jandarma zanlıların etrafında bulundu.

– Suphi Altındöklen sabıkasının olmadığını ifade etti, ancak mahkemede çeşitli suçlardan sabıkası olduğu belirtildi.

– Özgecan’ın ölü muayene raporu okundu: “150 cm boyunda, kestane saçlı, yaşı tespit edilemeyen… 37 numara bot…” Özgecan’ın boyundan aşağısı kas ve kemiklerine kadar yanmış. Kas yapıları dâhil tamamen kömür olmuş. Fotoğraflar duruşmada gösterildi. Avukatlar katil Suphi’ye bu fotoğrafı gösterdi.

PROFESYONELCE İŞLENEN CİNAYET VE ÇELİŞKİLER, ORTAK İŞLENDİĞİ DÜŞÜNCESİ DOĞURUYOR

– Duruşmada Özgecan Aslan’ın ailesinden yalnızca amcası Yaşasın Aslan bulunuyordu. Aslan da davaya müdahil olmak istediğini belirtti. “122 gündür cehennem hayatı yaşıyoruz. Ateş düştüğü yeri yakar. Biz ateşin içindeyiz” diyen Aslan,  Özgecan, aile ve kendi adına verilecek kararın dünyaya ve ülkeye örnek olmasını talep ederek, “Ben askerim. Çok tecrübeli, pişkin, profesyonel anlatıyorlar. Bunların başka faili meçhulleri vardır. Araştırılsın” dedi.

– Suphi’nin babasını korumak istediği aşikâr. Babası olayın dışındaymış gibi anlatıyor ve Fatih’i işaret ediyor. Ancak Fatih ikisini suçluyor. Çok şeyin gizlendiği belli oluyor.

– Fatih, kendisine geldiğinde Özgecan’ın ölü olduğunu söylüyor, ancak Suphi’nin ifadesinde, “bundan kurtulmamız lazım” diyen de, Suphi’yi suça iten de Fatih. Mahkemenin kararına göre, Fatih’in cinsel saldırı ihtimali araştırılacak. Müşteki vekilleri, daha önceki ifadeler ve mahkeme savunmasına dair, bu cinayetin isteyerek ve görerek üçüyle birlikte ortak işlendiği düşüncesindeler.

– Çelişkili ifadeler Özgecan’ın cinsel saldırıya uğradığı şüphelerini artırıyor. Üstelik çok pişkin ve soğukkanlılar. Özgecan’ın amcasının da işaret ettiği gibi bu soğukkanlılık ve sabıka kayıtları ile Özgecan’ın öldürülüş şekli, daha önce de buna benzer cinayetler işleyebildikleri yahut giriştikleri ihtimallerini düşündürüyor.

ERKEK ADALET SİSTEMİNE “İYİ HÂL İNDİRİMİ” OYUNU

– Duruşma heyeti Mahkeme Başkanı Ercan Kumhak, üye hakimler Fatma Serpil Aydın ve Nesibe Çınar ile savcı Erol Kaplan’dan oluşuyordu. Davanın mahkeme başkanlığının erkek hâkim tarafından yapılması, böyle bir davadaki “kadın hâkim” hassasiyetinin önüne geçtiğini düşündürüyor.

– Ağlayarak, hipertansiyonum var, benim de kızım var, normalde böyle şeyler asla yapmam, öldürmek istememiştim, diyerek “iyi hâl indirimi” almak istedikleri kesin. Ülke yargısının erkek adaletini düşünecek olursak bu konuda beklentileri destekleniyor. Neticede bu ülkede kadın katilleri, tecavüzcüler ve tacizciler hep iyi hâl indirimiyle onore edildi.

– Duruşma boyunca üçü de sürekli olarak “zaten hipertansiyonum” var dedi. Avukatlara göre ileride bunu, “ne söylediğimi hatırlamıyorum” yalanına çevirebilirler.

– Müşteki vekillerinden bir kadın avukat, müdafilere dönüp, “Böyle bir davada bile sanığı koruyan erkek egemen sistemi gördük ve sizin hakaretlerinizi dinledik!” dedi.

KADIN ÖRGÜTLERİ VE BAROLARIN TALEBİNİN REDDİ: “AYRI BİR İNFİÂL”

– Davaya, kadın cinayetlerini duymayan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın müdahillik talebi kabul edilirken, kadın örgütleri ile baroların talebi suçtan zarar görmedikleri gerekçesiyle reddedildi. Kadın cinayetlerinde kadınların müdahilliklerinin engellenmesi erkek adaleti bir kez daha karşımıza çıkarmıyor mu? Bu dava bütün kadınların davası! Duruşma ardından açıklama yapan ailenin avukatı Sevim Küçük de bu noktaya şöyle dikkat çekti: “Bütün baro ve kurumların müdahale talepleri reddedildi. Mahkemenin bu kararı bizi üzmüştür ve ayrı bir infiâl söz konusudur. Bu davada, kamuya mal olmuş davada tam tersi bir karar çıkmasını bekliyorduk.”

– Avukat Sevim Küçük, duruşmada önemli bir gelişme sağlandığını belirtti. İddianamede, hakkında cinsel saldırı ile ilgili sevk maddesi bulunmayan Fatih Gökçe hakkında ek iddianame hazırlanmak üzere duruşma tutanağının savcılığa gönderilmesine karar verildiğini belirten Küçük, ayrıca Suphi Altındöken’in de ek savunmasının alınacağını söyledi ve ekledi:

“ERKEK ADALET KAMU VİCDANINI YOK ETMİŞTİR, ÖRNEK DAVA OLMASINI İSTİYORUZ”

“Kağıt üzerinde her ne kadar Özgecan davası görülse de, Özgecanlar davası olarak nitelendiriyoruz. Toplumsal cinsiyete dayalı şiddete maruz kalan kadınların yaşam haklarını savunmak için ve şiddeti uygulayan erkeklerin hak ettikleri adil cezalar ile karşı karşıya kalmaları açısından önemli. Ana mücadelemiz bu. Bu konuda mahkemelerce verilen az cezalar, ceza verilmemezlik ya da çok basit, hukuken kabul edemeyeceğimiz sebeplerle indirim maddelerinin uygulanması, kamu vicdanını yok etmiştir. Bütün mücadelemiz bu. Örnek bir dava olmasını istiyoruz. Henüz esasa ilişkin iddialarımızı ileri sürmedik. İkinci duruşmada ileri sürülecek. Duruşmamız 9 Eylül’e ertelendi.”

– Avukat Nazmi Karataylı’nın müvekkili Necmettin Altındöken’i Cem Garipoğlu’nun babasına benzetmişti. Küçük bu durum için de, “Avukat arkadaş, dava ile ilgili bir karşılaştırma yaptı ne yazık ki. Garipoğlu davasında da babanın konumunu öne sürerek orada da babanın serbest bırakılmış olduğunu, kendilerince her hangi birilerinin olmaması dolayısı ile davayı da örnek göstererek baba hakkında tahliye talebinde bulundu ve reddedildi. Talep etmek bile abesle iştigal” ifadesini kullandı.

– Özgecan Aslan’ın amcası Yaşasın Aslan ise, adil bir yargılanma olduğunu belirterek, “Karşı tarafın avukatları babayı sütten çıkmış gibi göstermeye çalıştılar. Neredeyse bir suçu yokmuş, masum gibi göstermeye çalıştılar. İnanıyorum ki, mahkeme buna inanmayacaktır. Avukatlarımız çok iyi temsil ettiler. Ek iddianamenin gündeme gelmesi tabii ki delilleri daha çok güçlendirdi, lehimize bir durum oldu” diye konuştu.

– Tüm sanıklar hakkında bir sonraki duruşmada ifadelerinin SEBGİS sistemiyle alınması için cezaevine yazı yazılmasına karar verildi.

– Adliye önünde bulunan kadınlar, AKP’ye yakınlığıyla bilinen kadın derneği KADEM geldikten sonra KADEM’i protesto etti. Bütün kadın platformlarıyla KADEM’in arasına çevikler barikat kurarken, kadın cinayetlerinin önüne geçmeyen ve aksine artıran AKP iktidarının sesi KADEM’in, Özgecan için orada bulunması tam bir şovdu!

adliye_onu

NAZMİ KARATAYLI’YA KADINLAR TEPKİ GÖSTERDİ

– Katil Suphi Suphi Altındöken’in avukatlığını, Mersin Barosu avukatları üstlenmek istenmeyince duruşmadan bir gün önce atanan baronun en kıdemli avukatı Kâmil Veli Ak yasa gereği avukatlık yapmak zorunda kaldı. Diğer ikisinin avukatı ise özel görevlenmiş avukatlar. Bunlardan Fatih Gökçe’nin avukatı Nazmi Karataylı olayın ardından Fatih Gökçe’yi savunacağını söylemişti. Adliye önündeki kadınlar Karataylı’nın duruşma aralarında adliye önündeki kadınlara bakarak güldüğünü söyledi. Karataylı’yı protesto eden kadınlar, “Erkelerden hesabı kadınlar soracak” diye bağırdı. Milliyet gazetesinden Burcu Karakaş’ın haberine göre ise, adliye önündeki kadınları izleyen Nazmi Karataylı’ya Pir Sultan Abdal Derneği Tarsus Şube Başkanı Cuma Erçe müdahale etti. Erçe, “Nazmi, defol oradan. Sabahtan beri oradan millete bakarak herkesi tahrik ediyorsun” diyerek tepki gösterdi. Bu tepki üzerine Mersin Barosu Tarsus Temsilcisi avukat Duran Çalışır, Nazmi Karataylı’yı kolundan çekerek içeri aldı.

aciklama

CEZALAR

– Tarsus 1. Ağır Ceza Mahkemesine 14 Nisan’da sunulan iddianamede, sanıklardan Ahmet Suphi Altındöken’in “Canavarca hisle ve eziyet çektirerek öldürmek, bir suçu gizlemek veya başka bir suçun delillerini gizlemek ya da yakalanmamak amacıyla öldürmek, başka bir suçu işleyememekten kaynaklanan infialle öldürme, nitelikli cinsel saldırıya teşebbüs, cinsel saikle kişiyi hürriyetinden yoksun kılmak” suçlarını işlediği belirtilerek Altındöken için bu suçlar gerekçesiyle ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talep ediliyor.

– Baba Necmettin Altındöken ile Fatih Gökçe için de, “Canavarca hisle ve eziyet çektirerek öldürmek, bir suçu gizlemek veya başka bir suçun delillerini gizlemek ya da yakalanmamak amacıyla öldürmek” gibi suçlardan dolayı aynı ceza isteniyor.

– Mersin Barosu’nun, üç zanlı dışında suça karıştığı veya delilleri gizlediği düşünülen fakat haklarında takipsizlik kararı verilen 7 şüphelinin de yargılanması için Anayasa Mahkemesine başvurduğu bildirilmişti. Altındöken’in eşi, halası ve araç sahibinin de arasında bulunduğu 7 kişi için Anayasa Mahkemesine yapılan başvurunun cevabı bekleniyor.

Sibel Yükler (harfvolver.com)

Dünyalılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu