Güncel

Adaletin Terazisinde Ne Denge Ne de Vicdan var!

Yargıçlar Sendikası Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu Devlet Güvenlik Mahkemeleri’nin (DGM) yerine kurulan Özel Güvenlik Mahkemelerinin (ÖGM), ardından ÖGM’lerin yerine kurulan Terör Mahkemelerinin mevcut durumuyla adaleti sağlamaktan uzak olduğunu söyledi. DGM’lerle ÖGM’ler ve terör mahkemelerinin arasında ne kadro ne de anlayış açısından fark olmadığını, üstüne üstlük her bir mahkemenin yerine kurulduğu mahkemeden daha geri olduğunu kaydeden Eminağaoğlu, artık adaletin terazisinde ne denge ne de  vicdandan bahsedilemeyeceğini belirtti.

“DGM’lerin yerine 2005 yılında kurulan ÖGM’ler, DGM’lerin binalarında, aynı personelle, aynı dava dosyalarına, aynı yargıç ve cumhuriyet savcılarıyla bakmıştır. DGM yargıç ve cumhuriyet savcıları için söz konusu olan bir kaç güvence bile ÖGM’lerden esirgenmiş, “DGM’ler kaldırıldı” yaygarasına rağmen, değişen tabela adının da ötesinde, geri bir adım olarak ÖGM’ler ortaya çıkmıştır. Bu durum zamanla yargılamalarda da kendisini gösterince, AKP hükümeti ve bu hükümetteki gözleri sulanan(!) bir bakan, ÖGM uygulamalarının kamu vicdanını zedelediği için bu mahkemeleri kaldırıp, terör mahkemeleri kuracaklarını, ancak kaldırılan ÖGM’lerin elllerindeki davalar bitene kadar çalışacağını açıklamıştır. Bu açıklama paralelinde sadece iktidar partisinin istediği biçimde 2.7.2012 tarihinde TBMM’nde 3 ncü yargı paketi denilen yasa kabul edilmiş, bu yasa ile ÖGM’ler kaldırılmış ve terör mahkemeleri kurulmuştur.

***

Yargı organları hukukun üstünlüğü yoluyla adaleti sağlayan organlar olup, adalet sağlanırken de kuşkusuz hiç bir zaman vicdanlarla çatışan herhangi bir boyut yaratılmamalıdır. Oysa ÖGM’lerin yapılanma ve uygulamalarının vicdanlarla çatıştığını, bu mahkemeleri kuran irade kaldırma sürecinde bizzat itiraf etmiştir. ÖGM’ler kaldırılırken de “ellerindeki davalar” bitene kadar ÖGM’lerin çalışması benimsendiği için, ÖGM’lerde devam eden davalarda, vicdanların askıya alınmasına neden ve niçin seyirci kalınmakta, vicdan olmadan adalet için nasıl çalışılabilmektedir!

İktidar, ÖGM’lerde adalet ile vicdan arasındaki bağlantının kopukluğunu itiraf etmiştir. ÖGM’ler kapatılırken yerlerine aynı yasa ile terör mahkemeleri kurulmuş olup, ÖGM binalarında, aynı konulara, aynı personelle, aynı yargıç ve cumhuriyet savcıları, değişen tabela altında bu sefer de terör mahkemesi olarak bakmaktadırlar. İktidarın, kaldırılan ÖGM’lerin vicdanla bağlantılarının kalmadığı yolundaki itirafı ve saptamalarının, bir tabela değişikliğinden de öte ÖGM’lerdeki yapıyı bile aratan terör mahkemeleri için, fazlasıyla geçerli olduğu neden görmezden gelinmektedir!

***

Esas olan tutuksuz yargılama olup, genel kural uyarınca kaçma veya kanıtları karartma durumlarında tutuklama yoluna gidilebilmektedir. Ağır cezalık olmayan suçlarda tutukluluk süresi en çok 1,5 yıl; ağır cezalık olan (yani kural olarak cezasının üst sınırı 10 yılın üzerindeki) suçlarda tutukluluk süresi en çok beş yıl olup, ÖGM’lerde ise bu sürelerin iki katının uygulanması benimsenmiştir. ÖGM’ler 2012 yılında kapatılıp terör mahkemeleri kurulurken, tutuklulukla ilgili ÖGM’lere ilişkin bu hüküm terör mahkemelerine ilişkin yasaya aynı içerikte taşınmış, bu hükmün, ellerindeki davalar yönünden görevlerine devam edecek olan ÖGM’lerde de uygulanacağı 3 ncü yargı paketinde ayrıca ifade edilmiştir! Böylece ÖGM’ler ve terör mahkemelerinde, ağır cezalık suçlardaki azami tutukluluk süresi, iki kat kuralı nedeniyle aynı paralelde yani 10 yıldır.

Anayasa Mahkemesi, 3 ncü yargı paketinde yer alan, terör mahkemelerinde, tutuklama süresinin “iki kat” uygulanacağına yönelik düzenlemeyi, “ölçüsüz” bularak iptal etmiştir. Sürenin genel mahkemelerden “farklı” olmaması yönünden iptal kararı verilse idi, bu kararla herkesin durumu eşitlenecek, iptal kararının hemen yürürlüğe girmesi gerekecekti. İptal kararı, genel mahkemelerden farklılığın “iki kat olarak” öngörülmesi ölçüsüz kabul edilip verildiği için, iptal kararının resmi gazetede yayımlanmasından bir yıl sonra yürürlüğe girmesi, bu süre içinde de ölçülü(!) bir düzenleme yapılarak, bir boşluk ortaya çıkmamasının amaçlandığı belirtilmiştir. Ancak Anayasa Mahkemesi, kararının yürürlük tarihini “ertelemekle” var olduğunu kabul ettiği “ölçüsüzlük boyutundaki aykırılıkların” sürmesine seyirci kalmıştır. Aykırılığı yaratan iktidarla aynı paralelde bir anlayışa sahip olduğunu göstermiştir. Bu tutum bir yargı organı için son derece manidardır. Ölçüsüzlük alanı içinde kalan kişiler, ölçülü bir uygulamaya geçilmeyip hemen tahliye edilmezlerse, yine bir yıllık süre var denilerek hemen “ölçülü bir” yasa da çıkarılmazsa, bu kişilerin ölçü aşılarak ihlal edilen özgürlükleri ne olacaktır! Özgürlük ihlalinin hukuksal sorumluluğunu kim üstlenecek, bunun hesabını kim verecektir! Bu kapsamdaki kişilerin haklarının ihlaline bir hukuk devletinde, hem Anayasa Mahkemesi, hem yasama organı, hele de bu tabloyu yaratan iktidar ve yargı organları nasıl seyirci kalabilmektedir! Bu durumdaki kişiler tahliyelerini talep edip, tahliye edilmezlerse bu tabloya seyirci kalan Anayasa Mahkemesi de olsa, hak arama mücadelesini sürdürerek bu mahkeme nezdinde ivedilikle bireysel başvuru yoluna başvurmalıdırlar.

***

Terazinin ayarı kaçınca, vicdan olmadan adalet olur sanınca, işte sonuç böyle!”

Kaynak: Sol/ 06.07.2013

www.dunyalilar.org

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu