ANOMALİ
Anomali sözcüğünün halk arasında yaygın kullanımı ”sorunsal” eş anlamlısıdır. Sözcüğün anomali olanını öğrenişim paradigma hakkında okuduğum bir kitap sayesinde diye anımsıyorum. Paradigma, devleti ve tüm kurumlar ile bireylerin yaşantılarını düzenleyen parametrelerin toplamına verilen genel tanımdır.
Anomali ise, bu paradigmanın işlevselliğini, çalışabilirliğini belirleyen ana unsurlardırlar. Kısacası sistemde ortaya çıkan sorunlara verilen tanımdır. Bir makina gibi paradigma da zaman içerisinde yıpranabilir ve bir takım sorunlar nedeniyle kimi işlevlerini kaybedebilir.
Okuduğum kitapta anlatıldığına göre sistemin başında duranların bu anomalilere verdikleri ilk tepki görmezden gelmek şeklindeymiş. Anomaliler tek başlarına sistemin çalışmasını bütünüyle durduramıyorlar belki de, fakat ”daha sonra çözümlemek adına” bir kenara itilen sorunsallr an geliyor sistemde tıkanıklığa sebep olmaya başlıyorlar. Çözülmeyi beklerken biriken anomaliler paradigmanın iflasına neden olabilecek denli çoğalmaya başladıklarında tıkanıklığı azaltmak isteğiyle bu sorunlar bir ölçüde çözüme kavuşturulmaya çalışılsa da amaç yeniden paradigmanın işleyebilir hale gelmesi. Bu nedenle anomaliler genel anlamda eritme metodu ile, zamana yayılarak, parça prça çözümlenecek şekilde ele alınıyorlar.
Bu durumu Türkiye üzerinden örneklemek gerekirse, Kürt halkının bir takım haklarının devlet ve ordu eliyle gasp edilmesi neticesinde ortaya çıkan anomaliler an geldi paradigmaya sırtını yaslamış olan devletin varlığını tehdit eder, paradigmanın işlemesini engeller hale gelene kadar sorun ertelendi, geçiştirildi, farklı şekillerde çözmeye çalışıldıysa da tüm bunlar anomali haline gelen meselenin katlanarak büyümesine neden oldu.
Kitap bu noktada eski kafalı bürokratların da anomalileri çözmekte başarısız kalabildiklerini, değişen dünyaya yetişmekte geri kaldıklarını, er ya da geç genç bir nesilin sahneye çıkarak paradigmayı büyük ölçüde yenilediklerinden bahsediyor.
Benzer bir durum günümüz Türkiyesi’nde yaşandı ve yaşanmaktadır. 12 yıl önce hayatımıza giren AKP paradigmayı bir ölçüde değiştirmeyi başardı ve bir takım kronik anomaliler üzerinde çalışmalar başlattıysa da anomalileri yeterince eritemeyi başaramadıkları gibi zaman içerisinde parti olarak paradigmanın en büyük anomalisi olmaktan da kaçınamadılar. Büyük beklentiler yaratarak hayatımıza dahil olan AKP’nin genç kadrosu devraldığı sistemin anomalilerini kendi iktidarlarının varlığını korumak ve bireysel çıkarlar elde etmek için bir araç gibi kullanmayı tercih ettiler.
Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere AKP kadrosu bu gün Türkiye’nin paradigmasının en büyük anomalisi haline gelene kadar tavrını koruyan AKP, 1930’ların ”tek adam” algısını da yeniden hayatımıza sokmaktan geri kalmadı. Sorgulanamaz, eleştirilemez bir lider konumuna yükseltilen Erdoğan ”Führer” olarak anılmaktan kaçamadı. AKP de gün geçtikce paradigmayı yenileyebilecek genç nesil imajından uzaklaşmaya başladı. Halkın desteğini almasına rağmen anayasayı değiştirmeyi başaramaması, ya da değiştirmek istememesi bu konuda ne denli yetersiz olduklarını gösteren iyiş bir örnek.
Tayyip Erdoğan, kendisine koşulsuz şartsız itaat edecek ve destekleyecek bir kitleye sahip olsa da bu gün Türkiye’nin eğitimli, yaratıcı, entelektüel kesimlerinin desteğini alabilmekten oldukca uzaklaşmış durumda. Takdir etmek gerekir ki bir iktidarın varlığı eğitimsiz kesim sayesinde korunabilir, ancak ülke içerisinde huzuru ve barışı sağlamanın yolu cahilleri kandırmaktan geçmeyeceği gibi günden güne size karşı muhalif seslerini yükselten eğitimli bir kesim ile de mütemadiyen didişmek zorunda kalabilirsiniz.
AKP belki de tarihinin en fazla şeffa olmaya ihtiyaç duyduğu dönemini geçiriyor. Her ne denli bunun farkında değillermiş gibi görünmeye çalışsalar da günden güne halktan kopuk bir siyasete kaymaya başladıklarını ve yalanlar üzerine kurulu sahne şovlarının an be an başlarına yıkılmakta olduğunu göremeyecek denli kör değiller.
Türkiye yeni bir döneme hazırlanıyor. Tek parti iktidarından ziyade koalisyon hükümetleri ile yönetilecek ve AKP döneminde sistemi büyük ölçüde işlemez hale getirmiş anomalilerin çözümlenmesinde iddialı olabilecek yeni kadrolar hayatımıza girecek gibi görünüyorlar. Gezi Direnişi ile ağır bir darbe alan Erdoğan ve AKP iktidarına karşı yükselen seslerin an be an artışı bu partinin halk nezdindeki desteğinde ciddi bir değişim yaratmaya başladı. Unutmamak gerek, insanlar bir kavga gördükleri zaman durup izleyebilirler fakat, kavganın ardından her iki taraf adına da utanç duymaktan geri kalmazlar.
Sokaktaki insan, dindar muhafazakar kimlikleri ve yolsuzlukları ortadan kaldırma sözü nedeniyle desteklediği AKP’nin yolsuzluklarının kendilerine de bulaşabilecek bir leke haline geleceğini göremeyecek denli kör değil. AKP’ye körü körüne destek vermeye devam ederlerse halkın geri kalanı tarafından aynı yolsuzluklara karışmışlar gibi bir muamele görebileceklerinin farkındalar. Halkın tüm bu dönen dolaplara rağmen ezici bir çoğunluk ile AKP’yi iktidara yeniden taşıyacağını beklemek halkı küçümsemek olacaktır.
Türkiye’nin paradigması bu yükü daha fazla taşıyamayacak denli derme çatma ve hasarlı yapısı ile aniden hepimizin başına çökmesi an meselesi.
Arzach Mills
Dünyalılar