Bilim Teknoloji

Astroloji Saçmalığı Üzerine…

Türkiye’de fal bakımının yaygın olması kadar astrolojinin kendisine de ilgi duyulmaktadır. Öyle ki bazı insanlar ciddi bir şekilde karşılarındaki kişileri burçlarına göre bile yorumlayabilmekte ve hatta olası eş arayışında burçları da göz önünde bulundurabilmektedirler.

 

Buradaki yazının başlığına ‘Astroloji’nin Bilimsel Analizi’ gibi bir başlık kullanmak yerine direk ‘saçmalık’ kelimesini kullanmamız bazılarına göre ters bir kelime gibi görünebilir, ancak günümüzde astrolojinin doğruluğunu kanıtlayacak bilimsel araştırmalara rastlayamıyoruz. Astroloji bir bilim dalı değildir, üniversitelerde astronominin yanında okuyabileceğiniz ek bir bölüm değildir, ancak işin içinde para kazanmak varsa, maalesef astrologların astronomlardan daha fazla kazanç elde edebildiklerini görebiliriz. Burada astrolojinin neden ikna edici gibi göründüğünü, nasıl günümüze kadar geliştirildiğini ve neden hatalı olduğunu kısaca anlatacağız. Eğer 10 maddede astrolojinin neden hatalı olduğuna dair kısa bilgiler de isterseniz, bu çeviriyi başından sonuna kadar okumanızı tavsiye ederiz.

“Astroloji” (Astrology) kelimesi “Yıldızların Hesabı” anlamına gelen “Astrologia” kelimesinden türemiştir. Astrolojiden bahsederken genellikle 12 burçtan bahsedildiği düşünülmektedir ancak tek bir astrolojik sistem bulunmamaktadır. Yine de burada yaygın olan 12 Burçlu sistemi ele alacağız. Liste şu şekildedir:

Koç Burcu (Aries)  21 Mart – 20 Nisan

Boğa Burcu (Taurus)  21 Nisan – 21 Mayıs

İkizler Burcu (Gemini)  22 Mayıs – 21 Haziran

Yengeç Burcu (Cancer)  22 Haziran – 22 Temmuz

Aslan Burcu (Leo)  23 Temmuz – 23 Ağustos

Başak Burcu (Virgo)  24 Ağustos – 22 Eylül

Terazi Burcu (Libra)  23 Eylül – 23 Ekim

Akrep Burcu (Scorpion)  24 Ekim – 22 Kasım

Yay Burcu (Sagittarius)  23 Kasım – 21 Aralık

Oğlak Burcu (Capricorn) 22 Aralık – 20 Ocak

Kova Burcu (Aquarius) 21 Ocak – 18 Şubat

Balık Burcu (Pisces) 19 Şubat – 20 Mart

Babil, Mısır, Çin, Hint, Maya, Yunan, Roma ve Arap medeniyetlerinde birbirinden farklı astrolojik sistemlerin geliştirildiğini görüyoruz. Günümüzde farklı astrolojik sistemlerin listesine bakılırsa, bu listenin daha da uzun olduğunu biliyoruz, ancak neredeyse hepsinin temelinde “Yıldızların” ve “Gezegenlerin” üzerimizde bir etkisi olduğuna inanıldığını görüyoruz. Bugün bu bilginin bütünüyle yanlış olmadığını biliyoruz, çünkü Ay’ın bile üzerimizde bir çekim etkisi bulunmaktadır, ancak size yakın olan şeylerin çekim etkisi Ay’a göre daha kuvvetlidir. Eğer Güneş sistemimizdeki bütün gezegenlerin Dünya’mıza uyguladıkları çekim kuvvetini hesaplarsak (Plüton’u da hesabın içine katıyoruz), Ay’ın Dünya üzerindeki çekim kuvvetinin %2’si bile olamadığını görüyoruz. Güneş sistemimizdeki gezegenlerin etkisi bu kadar azken bir de milyonlarca ve milyarlarca kilometre uzaklıktaki yıldızların etkilerini bir düşünelim. İşte astronomik bilgilerimize başvurduğumuz zaman astrolojinin anlamsızlaşmaya başladığını direk görebiliyoruz.

Çevremizdeki dünyayı daha iyi anlayabilmek için yaptığımız incelemelerle başımızı gökyüzüne de çevirdik ve anlamaya çalıştık. Zamanla “Gökyüzü” ile “Dünya” arasındaki ilişkileri kurmaya başlayınca çeşitli inançlar geliştirmeye başladık ve bunların arasında astroloji de bulunmaktaydı. Yapılan araştırmalara göre gökyüzünü anlamak için yaptığımız çalışmalar binlerce sene önce başladığı halde, astrolojinin yaklaşık olarak 5000 sene evvel geliştirildiğini görüyoruz. İlk önce kimler tarafından oluşturulduğu ve bu belirtilen zamandan daha önce mi yoksa daha sonra mı oluşturulduğu kısmı tartışmalı olsa da, milattan önce böyle bir sistemin geliştirildiğini biliyoruz. Dini ve beraberinde başka amaçlar için de kullanılan astrolojik sistemlerin insanların kişiliklerini de belirlediğine inanılıyordu (günümüzde bu inanç devam etmektedir). Bazı kişiler bunun doğum anında, bazıları da daha sonra bu kişiliğin kazanıldığına inanıyordu.

Günümüzde yaygın olan Astroloji Sistemi aynı zamanda “Batı Astrolojisi” olarak da bilinmektedir ve batı astrolojisi de milattan sonra 2. yüzyılda Yunan matematikçi ve astronom Claudius Ptolemy’nin yazmış olduğu “Tetrabiblos” isimli eserine dayanmaktadır. Tabi bu zamanlardaki Astronomi bilgilerine bakılırsa 7 tane gezegenin var olduğuna inanılıyordu. Bu 7 gezegen şunlardı: Güneş, Ay, Mars, Merkür, Jüpiter, Venüs ve Satürn. Gördüğünüz gibi bir yıldız olduğu halde Güneş ve uydu olduğu halde Ay da bu listede yer almaktaydı ve daha uzaklarda bulunan Uranüs ile Neptün (ve saymak gerekirse de Plüton) yoktu. Uranüs 1781 senesinde Sir William Herschel tarafından, Neptün 1846 senesinde John Couch Adams tarafından ve Plüton da 1930 senesinde Clyde Tombaugh tarafından keşfedilmişti. Dünyanın, diğer gezegenlerin keşfinden önce evrenin merkezinde olduğuna inanılıyordu ve bu Dünya-Merkeziyetçiliği günümüzde “Jeosantrizm” olarak adlandırıyoruz. Ptolemy de bu inanışı savunduğundan bu Dünya-Merkeziyetçiliği “Ptolemaic Sistemi” olarak da bilinmektedir.

Gezegenlerin tanımı Kopernik zamanında daha iyi anlaşılmıştır ve bugün yaptığımız gözlemlerle sadece galaksimizde bile milyarlarca gezegenin olduğunu görebiliyoruz. M.S. 805 – 885 yılları arasında yaşamış olan Albumasur’un yazmış olduğu “Introductorium in Astronomiam” eseriyle astrolojinin orta çağda tekrar ön plana çıktığı halde 17. yüzyıldan sonra astrolojinin geçersizliği anlaşılmaya başlandıkça inananların sayısı da giderek azalmıştır.

Günümüzde ise inananların sayısının çok görünmesinin başlıca sebebi nüfusun o zamanlara göre çok fazla olmasından dolayıdır. Astroloji sektörünün yüklü miktarda para elde ettiğini görebilmekteyiz ve bu paralar günümüzde “Sahte-Bilim” (Psuedoscience) olarak tanımladığımız Astroloji sektörüne değil de astronomik araştırmalar yapan yerlere gitseydi, belki de daha hızlı bir şekilde ilerleme kaydedebilirdik.

Yüzlerce sözde “astrolog” ve milyonlarca astrolojiye inanan insanlarla belirli testler yapıldığı halde, günümüzde astrolojinin doğru olduğunu gösteren herhangi bir bilimsel kanıt bulunmamaktadır.

Evren hakkında yeterli bilgilere sahip olmayanların zamanındaki inançlara dayanan bu sistem yine de birçok kişinin ilgisini çekmeyi başarmıştır. Ancak farklı astrologlara danıştığınızda ve farklı yayınlara baktığınızda, aralarındaki farklılıkları, tutarsızlıkları, çelişkileri ve hepsinde rastlanan bilimsel hataları bariz bir şekilde fark edebilirsiniz ve bu bize astrolojinin güvenilir bir bilgi kaynağı olmadığını ve bilimsel bir temeli olmadığını göstermektedir. Her ne kadar astrolojinin kaderi belirlemediğini belirtenler olsa da, yazdıkları kitapları inceleyince gelecekten emin bir şekilde konuştuklarını görebilirsiniz. Günümüzde günlük burçlara birçok kişi zevk amaçlı baktığı halde, koca bir yılı anlatan kitaplara olan güvenin günlük burçlara oranla daha fazla olduğunu görüyoruz. Burç özelliklerinde yazılanların birçoğu toplumun bütününü anlatan şeyler olmaktadır. Bir şeyin ya da yazının sizi tarif ettiğini ve size özel olarak yazıldığı duygusuna kapılmanız “Forer (Barnum) Etkisi” olarak bilinmektedir ve bu falcılık ve diğer sahte-bilimsel uygulamaları için de geçerlidir.

Aranızda Kova Burcu olan varsa, sizin için yazılan genel özellikleri kısaca özetleyelim:

Uyum arzunuz bulunmaktadır. Dengenizi bazen sağlayabiliyorsunuz ve adaletli davranabiliyorsunuz, ancak bazı duygusal gelgitleriniz olmaktadır ve her zaman “hayır” diyemiyorsunuz. Kararsız olduğunuz halde umut dolusunuz ve belirli bir çekiciliğiniz bulunmaktadır.

Bu yazı bir açıdan sizi tarif ediyor mu? Eğer cevabınız “evet” ise, az önce size Terazi Burcu için söylenenleri yazdık. Peki Kova ya da Terazi olmayıp da bu söylenenler sizin için de geçerli midir? Kısa bir test yapmak için, herhangi bir kaynağa bakın ve kendi burcunuz haricinde diğer burç özelliklerini de okuyun (veya bir arkadaşınızdan size bir kitaptan sırayla burçların özelliklerinizi okumasını isteyin ve hangisinin sizin burcunuz olduğunu tahmin etmeye çalışın; bunu birçok farklı kitapla/kaynakla deneyin). Mutlaka sizin kişiliğinizle uyum içinde olan birçok yazı görebileceksiniz. Aynı zamanda bazı burç özelliklerinde uğurlu gününüz, sayınız, çiçekleriniz, kokularınız, olası hastalıklarınız, sevebileceğiniz müzik türleriniz, kristalleriniz ve uygun eşiniz gibi şeylerden de bahsedilmektedir. Bu kadar kapsamlı bir kişilik analiz testini bu şekilde yapabilmek mümkün değildir ve bu kadar emin bir şekilde yaşanılabilecek şeylerden bahsetmek de bilimsel çalışmaların dışında mümkün değildir (gen haritanızın burç takviminizden daha doğru bilgiler vereceğine eminiz).

Astrolojide inanılan bazı şeyler de kendi içerisinde tutarsızdır. Burçlar Kuşağı olarak bilinen Zodyak 12 değil 13 Takım Yıldızından oluşmaktadır (13. Takım Yıldız “Yılan” olarak adlandırılmıştır).

Astroloji’de daha çok yıldızlar ve gezegenler ön plandadır, ancak neden nebulalar, galaksiler, kara delikler ve diğer gök cisimlerden bahsedildiğini de pek göremiyoruz? Neden insanların kişilikleri doğum anına bağlıdır? Arada bulunan bir tabaka nasıl oluyor da henüz doğmamış bir bebeği yıldızların ve gezegenlerin etkisinden koruyabiliyor? Yükselen burcu ve diğer şeyleri de hesaba katsak bile, bu şeylerle beraber 12 tane burcu ele alarak milyarlarca insanı 12 kategoriye nasıl ayırabiliriz? Eğer Güneş Sistemi’mizdeki gezegenlerden biri yok olursa, bu Dünyada milyonlarca insanın kişiliksiz olacağı anlamına mı gelmektedir? Neden ikizler aynı tarihte doğdukları halde farklı kişiliklere sahiptir? Birçok soru sorulabilir.

“Peki doğru olmasa bile öylesine inansak, ne tür bir zararı olabilir ki?” diye soranlar da olabilir. Bazı insanların iş hayatı, günlük hayatı, arkadaş çevresi ve ilişkileri burçlar yüzünden kötü bir şekilde etkilenmektedir. İnsanlar ilişki ararken burçlarıyla uyum sağlayacak kişiler aramaktadır ya da yaşanılan ayrılıkların sebepleri arasında burç uyumsuzluğunu da dile getirilebilmektedir. Her ne kadar “Bugün daha mutlu olun” gibi güzel tavsiyeler verilse de, bazı durumlarda psikolojinizi olumsuz yönde etkileyebilir. Buna kısa bir örnek olarak “Bu hafta yakın bir arkadaşınızla tartışabilirsiniz” yazmasıyla kendinizi psikolojik açıdan yakın bir dostunuzla tartışmaya hazırlanıp tartışmayı kendiniz bile başlatabilirsiniz ve bu çevrenizdeki insanlarla kurduğunuz ilişkiler arasında olumsuz bir etki bırakabilir. Her ne kadar hobi olarak astroloji ile ilgilenseniz bile, astrolojinin hiçbir bilimsel dayanağı olmadığını ve içeriğinin bütün olarak hatalı olduğunu, doğruluk payı olanlarınsa her zaman tesadüfi benzerliklerden kaynaklandığını söyleyebiliriz.

Başkaları nasıl hayatınızı yaşayacağınızı ve nasıl hissedeceğinizi söylemesi yerine siz “siz” olun ve hayatınızı dürüstçe yaşayın. Bununla beraber araştırın, düşünün ve daima şüphe edin.

Hazırlayan: Arsel Acar 

Kaynak: www.evrimagacı.org

Dünyalılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu